Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DÎZİ-RÖPORTAJ
T R A M V A Y L I GUNLER N E D 1 M
6 HAZÎRAN 1990
O A
Tramvay, şarkılar ve şiirlerarasında Fenerbahçe'ye yöneliyor
'Bir tatlı huzur'vardı Kalamış'ta/f A'lı yılların
^tllsonu ile 50'li
yıllar içinde
Fenerbahçe'ye
uzanan yol
üzerindeki
köşelerin birinin
önemi çok
büyüktü. Yolun
ortasındaki sakız
ağacını geçince,
sol köşede
duvarlan çinilerle
döşeli güzel bir
yapı vardır. Onun
hemen yanmdaki
kâgir köşk, Münir
Nureddin
Selçuk'un
'Kalamış Kulübü*
idi. tşte burada
Türk müziğinin bu
büyük ismi
sayesinde, çok
güzel ve eşsiz
günler, geceler
yaşanmıştır. Bir
gün Behçet Kemal
Çağlar da kulübe
konuk olur ve
ünlü 'Kalamış'
şarkısının sözleri,
böylelikle yazılır:
Yok başka yerin
lütfu, ne yazdan
ne de kıştan / Bir
tatlı huzur almaya
geldim
Kalamış'tan...
— 4 —
Kalamış'tan Fenerbahçe'ye
dogru yolumuza devam ederken
yolun tam ortasında kalın gövdeli
bir sakLz ağacı vardır. Eski Belvü
gazinosunun önünde, yol bu ağa-
cın iki yanından geçer, bu heybetli
görünümü ile sanki Fenerbahçe'-
nin koruyucusu gibidir. Eskiden
tramvay hattı bu ağaca kadar ge-
lir ve orada -biterdi. Dedim >a
ağaç bekçi gibidir, onun korku-
sundan herhalde daha ileriye de-
vam ettirmemişler. Sonraki yıllar-
da hattı uzattılar, demiryollan
dinlenme tesislerine kadar devam
etti.
Belvü gazinosu yalmz Fener-
bahçe'nin değil Kadıköy'ün de en
temiz. kaliteli bir gazinosuydu.
Bir akşam buraya Atatürk'ün da-
hi geldiği söylenir. Ahşap bir ko-
nak stilinde bir de pansiyon binası
vardı BeJvü'nün. Isteyen bir yaz
mevsimini burada geçirebilirdi.
Bu tip eskiden kalma pansiyonlar
haJen adalarda ö/ellikle Büyüka-
•"V-
19601ı yıllarda Fenerbahçe Yanmadası. 40'lı, 50'li yıllann 'tatlı hnzunı' vok. Betoo 'silahlı' yapdar kıyıya dogru ilerliyorlar. Ama yine de 90'ıa 'nuzursuzlugo' yaşanmıyor henüz. (Çelik Gulersoy arşivinden)
da'da da bugün mevcut. Oranın
çok eski yaşlı sahiplerine ve gene
çok eski yaşlı müşterilerine geçtik-
çe rastlıyorum.
Eski yıllarda ulkenin en ünlü
orkestralan ve şarkıcıları Belvü'-
de çalışırlarmış. 196O'lı yıllann
ortasında biraz canlanır gibi ol-
muştu Belvu gazinosu, oldukça
kaliteli solistler söylüyordu gene,
fakat bu uzun sürmedi eski sessiz-
liğine büründü ve öylece kaldı.
6O'lı yıllann ortalannda burada
yazları pansiyoner olarak kaJan
Ingiliz Kemal'i tanıdım. Adına
romanlar yazılıp fılmler yapılan
ünlü Turk casusu tngiliz Kemal,
son yülarını büyük bir sessizlik
içinde burada geçirdi, bir süre
sonra da öldü.
1940'h yıllann sonu ile 50'li yıl-
lar içinde Fenerbahçe'ye uzanan
yol üzerindeki köşelerin birinin
önemi çok buyuktü. Yolun orta-
sındaki sakız ağacıru geçince sol
köşede duvarlan çinilerle döşeli
güzel bir yapı vardır, bugun hâlâ
durur. Onun hemen yanmdaki
kâgir köşk Münir Nureddin Sel-
çuk'un "Kalamış Kuliibo" idi. lş-
te burada Turk müziğinin o bü-
yük ismi Münir Nureddin'in sa-
yesinde çok güzel ve eşsiz günler
ve geceler yaşanmıştır. Yü 1948,
Munır Bey, o dönemin radyo ko-
nuşmalan ile de populer olmuş şa-
ir Behcet Kemal Çağlar'ı kulü-
bünde bir sure misafır eder. Bu
misafırlik sırasında Behçet Ke-
mal, ünlü "Kalamış" şarkısının
sözlerini kaleme alır. "Yok başka
yerin lütfu, ne yazdan ne de kış-
tan. / Bir tatlı huzur almaya gel-
dim Kalamış'tan. Yok zerre tesefli
ne gulüşten ne bakıştan. / Bir tatiı
huzur almaya geldim Kalamış'-
lan. / tstanbul'u sevmezse gönül
aşkı ne anlar. / Ditşsun suya yer
yer erisin eski zamanlar. / Sarsın
bizi akşamda şarap rengi duman-
lar..." ve'şiır devam edip gider.
Bu unutulmaz.şarkı gibi Yahya
Kemal'in "Abesle çek kürekleri
mebtap uyanmasın..." ve "Çep-
çevre babar içinde bir yer gör-
dük..." şiirleri de ustat tarafından
gene burada bestelenmişti. Bun-
lar benim hatırlayabildiklerim,
daha nice guzel eserleri Munir
Nureddin Selçuk, bizlere ve Türk
müziği repertuvanna Kalamış sa-
hillerınden bırakacaktı.
Fenerbahçe'de bugün demir-
yollan dinlenme tesisinin olduğu
yerde bir tren istasyonu vardı. Es-
ki yıllarda Haydarpaşa'dan bura-
ya banliyö treni çalışırmış. Fener-
yolu tren istasyonundan ayrılan
hat Bağdat caddesi üzerindeki
tramvay yolunu dik bir raakasla
keser ve bugünkü askeri kampın
içinden geçerek Fenerbahçe'ye
ulasırdı. O yıllarda bu bölgede de
askeri depolar buhınurdu. 40'lı
yıllarda trenin bu yola malzeme
taşımak için girdiğini ve Fener-
bahçe'ye kadar geldiğini bir iki
kere görmüştüm.
Biraz önce de söz ettiğim gibi
Fenerbahçe yanmadası her mev-
simde güzel ve Kadıköyluierin bir
gezinti yeriydi. Yazın sıcağında
ağaçlar altında, Çamlıca'dan esen
rüzgânn serinliğinde piknik yapı-
lır veya çay bahçesinde otunıiup
dinlenilirdi. Çevre ağaçlık olduğu
ıçin Fenerbahçe ressaralann da bir
çahşma alanı gibiydi. Akademi
yıllanmda dayım ressam CeJal
Uzel ile beraber burada peyzaj ça-
usırdık. Zaman zaman da Şeref
Akdik'e Vecihi Bereketoglu'na ve
başka ressamlara burada çalışır-
larken rastlamışımdır.
Fenerbahçe'nin Kalamış koyu-
na bakan yeri ağaçlar içinde, ha-
fif kayalık sahili ile balıkçı kulü-
besi ile sakin ve sessiz bir göru-
nüm içindeydi. Buraya ilk olarak
1950'li yıllann başında tstanbul
Yelken Kufübü küçuk, baraka gi-
bi bir lokal yaptı. Zamanla bu kü-
çük yapı giderek büyüdu, büyü-
dü ve bugünkü görkemli(!) hali-
ne geldi. Sonra onu diğer kulup-
lerin lokalleri izledi ve Fenerbah-
çe'nin o guzel sahili haJka kapan-
dı. Geçenlerde basında çıkan bir
haberden bu arazinin tapulannın
kuluplere verileceği, değerinin de
milyarlar olduğu yazılıydı. Olabi-
lir. O kuluplerde de Türk sporu-
na bu kadar hizmet ediyorlar.*Bu
lokallerin içi çok temiz ve güzel,
arazileri milyarlar değerinde de
yol kenanna koyduklan pis pis
kokan çöp bidonlan ile oraya ha-
va almaya gelen insanlan neden
rahatsız ederler. Muntazam ka-
paklı çöp konteynerleri koyamaz-
lar mı oraya, veya o çöplerini ge-
çenlerin gözünden uzak bir yerde
saklayamazlar mı? Bu manzara-
lar ve pis çöp kokulan bu kulüp-
lerimizin isimlerine hiç ama hiç
yakışmıyor.
tşte bugun bu halde olan Fener-
bahçe'nin o sahilinde 1943 yılının
güneşli bir gunu gezintiye çıkmış-
tık. Beyaz sakallı, iri yapılı bir kişi
yanındaki gencin koluna girmiş
dertize ve Çamlıca tepesine doğ-
ru sessizce bakıyor ve derüzden
gelen temiz havayı kokluyordu
âdeta. Bu insan dikkatimi çekti.
O an, yarumdaki büyüklerime
sordum "Kim bu insan?", "Fîlo-
zof, şair Rıza Tevfik" dediler. O
günü hiç unutmam, çok etkilen-
miştim ve öğrendim ki yirmi yıl
sürgünde kaJdıktan sonra yurdu-
na dönmuştu Rıza Tevfik. O gu-
nü duşündükçe şairin surgündey-
ken yazdığı şu dizeler aklıma ge-
lir. "Uçun kuşlar uçun dogduğum
yerc / Şimdi daglannda mor süm-
bül vardır..." Sonra zaman za-
man Rıza Tevfik'i elinde filesi,
alışveriş yaparken Kadıköy çarşj-
sında görürdum.
Belvü gazinosuyla, Kalamış ku-
lubüyle 50'li yıllarda Fenerbahçe,
Kadıköy'ün çok önemli bir yeriy-
di. Kaianuş kulübüne başta Yah-
ya Kemal olmak uzere gelen çok
değerli insanlann karşısında Mü-
nir Beyin kulübün bahçesinde ver-
diği konserler benim gibi birçok
muzikseverin kulaklannda büyuk
izler bırakmıştır. Böyle gecelerde
Münir Nureddin'i dinlemek için
biz dışanda kalan gençler kaldı-
rıma veya bahçe duvannın kena-
nna dizilir, bir daha hiçbir yerde
duyamayacağımız Münir Beyin
gazellerini ve ülkenin en ünlü us-
ta sanatçıları Sadi Işday'dan,
Emin Ongan'dan, Refik Fersan-
3 0 Y I L S O N R A 2 7 M A Y I S
Eski MBK üyesiEmekli Kurmay Yarbay Mustafa Kaplan'ın açıklamasu
Gürsel, genç MBK üyelerinden rahatsızdıSayın Era. Kur. Alb.-Suphi Karaman'ın gazetenizde ya-'
yımlanan (30 Yıl Sonra 27 Mayıs) konulu yazıları okudum.
Yayınları ile tüm kamuoyunu yeniden aydınlatan ve bizle-
re değerlendirme olanağmı veren Cumhuriyet gazetesinin sa-
yın yöneücilerine teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim.
27 Mayıs, tepeden inme askeri bir harekât değildir.
27 Mayıs, basın, üniversite gençliği ve tüm demokratik
güçlerin özgürlük potansiyelidir. Bu potansiyelin ordu gü-
cü ile 'bütünleşen' mücadele bilincidir.
27 Mayıs, Türk siyasi tarihine unutulmaz olaylarla dam-
gasını vurmuştur. Bu nedenle bu olayiarı yazan ve anlatan-
lar benlik ve bencillik duygulanndan uzak, duygusallıktan
annmış, tam manası ile gerçeğe inmiş olmalıdırlar. Bu olay-
lar tarihe ışık tutacak, yön verecek ve bizatihı tanh olacak
olaylardır. Sayın S. Karaman'ın yazılannın bu idrak ve doğ-
rultuda olduğunu görmekle muthı oldum. Gerçekten çok
boyutlu bu olayiarı kronolojik bir sırayla, aktuel konuları
ön plana çıkartarak akıcı bir üslupta sunması takdire de-
ğer.
Ancak özellikle harekâtın hazırlık safhasında bazı kişi-
sel konulara tüm ayrıntıları ile yer vermesi, buna mukabil
harekâtın belkemiği mesabesinde olan çok mühim olayia-
rı, (555 K., 21 Mayıs Harp Okulu yüruyuşü, harekât emri-
nin verilmesi, San Kışla'daki kıta kumandanlarının toplan-
tıları, tabur ve alayların faaliyetleri v.s.) pas geçmesi veya
karanlıkta bırakması, konu hakkında belirli boşluklar mey-
dana getirmiştir. Rahmetli C. Görsel'in kişüiği ve liderliğı
konusundaki değerlendirmeleri de kendisine olan ustün ve-
fa duygusu ve aşırı duygusallığın abartmalı bir görünümü
olarak ortaya çıkmaktadır. Kendisiyle aynı kanıyı paylaş-
tığımı söyleyemem.
tşte bu nedenle tarihi sorumluluğun idraki içinde bizzat
yaşadığım bu olayların bazılannı yer ve zaman bakımından
düzeltmeyi, bazılannı da tümü ile açıklamayı, boylece ya-
zılanlarla bütünleşürmeyi, bir tarih misyonu olarak düşün-
düm.
1- 27 Mayıs hazırlıkları, birbirinden habersiz iki çekir-
dek örgut tarafından başlatılmıştır. Örgutienn başlangıcı
1958 yılının son aylarına kadar uzanır. Benim komiteye gi-
rişim 1959 haziran ayı değil 1958 15 ekimdir. Aynı tarihte
Ankara Akay Pastanesi'nde Kur. Alb. Ekrem Acumr, Kur.
Yrb. Fikret Kuytak, Yzb. Rıfal Baykal ve ben ilk çalışma-
lanmıza girmiştik.
2- 1959 mart ayırun ilk haftasında Ankara Personel Oku-
lu'nda yapmış olduğumuz toplantıda beş kişı ıdık (Kur. Alb.
Bakanlar Kurulu'nun ilan edilmesinden
sonra Cemal Gürsel, 'oh' çekerek 'Bu işi de
bitirdik' dedi ve ilave etti: 'Haydi çocuklar
artık siz de kıtalarınıza gidin. Ben hükümeti
yürütürüm. Beni oradan desteklersiniz.
Bu anı hiç unutamam, solumda Sezai Okan
vardı, birbirimize baktık, onun da çehresi
tekallüs etmişti. Ben 'paşam bu nasıl olur?'
dediğimde, Sezai Okan tok bir sesle 'Olmaz
böyle şey paşam, beraber geldik beraber
gideriz' dedi. Bilahare Cemal
Madanoğlu'nun teklifi ile statü, profesörler
heyetine havale edildi.
Ekrem Acuner, Kur. Yrb. Fikret Kuytak, Kur. Yrb. Alpas-
lan Türkeş, Yzb. Rıfat Baykal, Kur. Bnb. Mustafa Kap-
lan). Görüşmelerde Sezai Okan örgütü (Kur. Alb. Sadi Ko-
çaş, Kur. Yrb. Sezai Okan, Kur. Yrb. Osman Köksal, Kur.
Bnb. Suphi Karaman) ile temas aramayı ve birleşmeyi ka-
rara bağlıyorduk. Ekrem Acuner ve Fikret Kuytak fıkre kar-
şı çıktüar. Bizdm grubun daha kuvvetlı olduğunu kıta güç-
lerinden başka sivil güçlerin de bulunduğunu, onların biz-
lerle birleşmesi gerektiğini bildiriyorlardı. Toplantıda an-
laşamadık. Acuner ve Kuytak aynldılar, biz (Türkeş, Bay-
kal, Kaplan) üç kişi olarak 21 Haziran 1959 tarihinde Sezai
Okan grubu ile birleştik.
3- 1959 yılı 21 eylulde Alpaslan Türkeş'in evinde yapmış
olduğumuz toplantıda iki örgüt tam birlik halinde (Orhan
Kabibay ve Orhan Erkanlı da iştirak etmiş olduğu halde)
tum çahşma esasları üzerinde duruldu ve tstanbul sorum-
lusu olarak Orhan Erkanlı seçildi. Bu toplantıya iştirak eden-
ler; A. Türkeş, S. Okan, O. Kabibay, O. Erkanlı, R. Bay-
kal, M. Kaplan, D. Seyhan. Bundan sonra tüm toplantılar
Anıttepe'deki evimde yapılmıştır.
4- 1959 sonlarında tayinimin Harp Okulu'na çıktığı her-
halde zuhul olarak yazılmıştır. Ben 1958 eylül ayında Sarı
Kışla'daki 229'uncu Piyade A.Tb.K.'ye tayin oldum ve ih-
tilalin sonuna kadar oradan aynlmadım, harekâta da bu bir-
liklerle girdim.
5- Türkeş'in komite dışı bırakılması:
12/5/1960 tarihinde Anıttepe'deki evimde yaptığımız son
toplantıda durumlar görüşülüyordu. Alpaslan Türkeş, tz-
mir NATO Karargâhı'na görevli gitmişti. Bir hafta evvel
yapmış olduğumuz toplantıda lzmir'de bulunan (3 Mayıs
1960'ta mecburi izinle giden K.K.K. Org. Cemal Gürsel)
Org. Cemal Gürsel ile göruşmesi kesin olarak sakıncalı bu-
lunmuş ve reddedilmişti. Halbuki istihbarat elemanlanndan
ulaştırılan bilgjlere göre A. Türkeş'in Karşıyaka'da Cemal
Gürsel ile iki defa görüşme yaptığı saptanmış ve izlenmek-
te olduğu öğrenilmişti. Bunun üzerine henuz tzmir'den dön-
meyen A. Türkeş ile ilişkilerin kesilmesine ve toplantılara
alınmamasına karar verildi. Bu karar 26 Mayıs 1960 akşa-
mına kadar devam etti. Bu toplantıda bulunanlar; Sami Kü-
çük, S. Okan, R. Baykal, M. Kaplan.
6- 27 Mayıs kararı Genelkurmay Başkanlığı'nın 23 NO.1L
odasında verilmiştir Adnan Menderes'in dış gezisi ve Neb-
ru'nun ziyareti dolayısıyla gecikmiş olan karar, subaylar üze-
rinde olumsuz etkiler yapıyordu. 26 mayıs perşembe güniı
23 No.lu odada toplanmıştık. Toplantıya katılanlar: Alb.
Mithat Ceylan, Kur. Alb. Ekrem Acuner, Kur. Alb. Sezai
Okan, Kur. Bnb. Mustafa Kaplan, Yzb. Rıfat Baykal. Yrb.
Fazıl Akkoyunlu emniyet tedbirleri ile görevli idi, zaman
zaman toplantıya giriyordu. Ekrem Acuner kıtaların hazır
olmadığı gerekçesi ile kararın tehirini istiyordu. Ben söz aJ-
dım (esasen kıtalardan sorumlu bendim). Birliklerin tümuyle
hazır olduğunu, Çubuk Tabur Kumandanı Kur. Bnb. Ke-
nan Çoygun ile tam mutabakat halinde olduğumuzu, Ayaş
taburundaki problemin çözülduğunu ve bu birliğe Bnb. Faal
Daidal'ın kumanda edeceğini, harekâtın bölük kumandan-
lan seviyesine kadar duyurulduğunu, yeni bir tehirin vahim
sonuçlar doğurabileceğini belirttim. E. Acuner'in tehir ko-
nusundaki ısrarlanna karşı, evvela Kur. Alb. Mithat Cey-
lan ikazlarda bulundu, bilahare S.Okan sert bir tortla kim-
senin moral bozucu hareketlerde bulunmamasını. iştirakı
kabul etmeyenlerin odayı terk etmesini belirtti, bunun uze-
rine E.Acuner odayı terk etti. Harekât tekrar gözden geçi-
rildi ve 27 Mayıs 1960 günü 03.30'da yapılmasına karar ve-
rildi. (26/5/ Saat 15.00)
7. 26 Mayıs 1960 akşamı Harb Okulu'nda yapılan top-
lantıya paralel olarak Sarı Kışla'da 229 P.A.birlikleri, Çu-
buk ve Ayaş Tb. kumandan ve subaylan da toplantı halin-
de idiler. Kışlada tüm güvenlik tedbirleri alınmıştı, salon-
da 23 kumandan ve subay harekât için hazırdı, harekât emri
saat 23.30'da tarafımdan verildi, bu duruma göre:
229 P.A. birlikleri emrimde olarak Altındağ, Ulus ve Gar
bölgesine, Çubuk Taburu Kur. Bnb. Kenan Toygan emrinde
Tandoğan, Bahçelievler, Eskişehir yolunu kontrol altına ala-
caklar. Ayaş Tb. Bnb. Fazıl Daidal'ın emrinde olarak Ge-
nelkurmay Başkanlığı'nın 500 metre güneyinde ihtiyatta bu-
lunacaktır.
Bölgemizde Meclis Muhafız Taburu ve Hipodrom'daki
Hazır Kıta Polis Birliği, 229 P A. subaylanndan Üsteğmen
Dogan ve Teğmen Nadi Eşim tarafından hazırlanan özel ta-
kım timleri ile tesirsiz hale getirilecek, tüm seferi cephane-
ler alınacak, ateş emri subaylann kontrolunde yapılacak.
Üç birlik arasında telsiz irtibatlan sağlanacak vs.
Ayrıntılı harekât emri bitirildikten sonra sorulara geçil-
di. Subaylann büyük kısmı harekâtın nasıl yapılacağını bi-
liyordu. Fakat bir kısmı yeni öğrenmekte idiler. Toplantı-
da sorulan önemli iki soru vardı:
A) Generaller ne zaman gelip emir verecekler?
B) Harekâltan sonra iktidar kime devredilecek?
8. Saat 01.00'de alarma geçen birlikler tüm hazırlıkları-
nı tamamlamışlardı. Uç alayın birlikleri emrimde ve kont-
rolumde olarak kışla nizamiye bahçesinde toplandılar. Harb
Okulu'na irtibat için bir subay gonderilmişti, telefon irti-
batlan tam yurütulemediği için harekât Harb Okulu'ndan
atılacak uç kırmızı isaret fişeği ile başlayacaktı. Aslında biz
(Arkan 19. Sayfada)
dan, Fahire Fersaa'dan, Feyzi As-
langil'den saz eseri ve yaptıkları
taksimleri dinler geceyansı evle-
rimize müziğin sarhoşluğu içinde
dönerdik.
Sonra ardından geçen yıllarda
ne mi oldu? Kalamış'ın o pınl pı-
nl suyu kirlenmeye, yosunlar art-
raaya başladı. Yağmur suyu ka-
nallanna gizlice, bağlanan apart-
manların iağımlan sahili kokuya
boğdu.
Gelin biz gene tramvayla yolu-
muza devam edelım... Kırmızı ta-
belalı 4 hat numaralı Bostancı
tramvayı ile Bağdat caddesinden
ilerleyelim. Feneryolu'nda tram-
vay yolu, Fenerbahçe'ye giden
tren yolunu bir makasla geçtikten
sonra caddenin iki yamna doğru
aynlır, ortada araba ve otobüsle-
rin gittiği yol kalırdı, o zaman
otobüs de pek yoktu ya. Trafik
derdi olmayan dar ama gdiş ve gi-
dişe açık bir yoldu Bağdat cadde-
si. Caddenin iki yanından biri ge-
liş biıi gidiş olan tramvay hattı
tercihli yol gibiydi, yol boyu bah-
çeler içindeki evler ve köşklerin
bahçeleri hele bahar aylannda
renk renk çiçeklerle, seyrine do-
yulmaz bir manzara meydana ge-
tirirdi. Bostancı tramvayları yol
uzun ve duz olduğu için hep rö-
mork takarlardı. Hele yazlık, açık
römorklar takıldığında bu çiçek-
lerle bezenmiş bahçeler arasından
tramvayla gidip gelmek Kadıköy-
luierin en büyük zevkleri arasın-
daydı. Bostancı'da inilir, sahilde
bir akşam çayı içilir ve gene bu
güzellikler arasından Kadıköy'e
dönülürdü.
Şimdi gelelim kahverengi tabe-
lalı, 8 hat numaralı Kadıköy -
Gazhane sonraki adı ile Hasanpa-
şa tramvayma. Bu hatta daima
ikinci mevki tramvay çalışırdı,
semtin saJcinleri orta halli ve onun
altındaki düzeyde olduklan için
birinci mevki tramvay onlara pa-
halı gelirdi. 50'li yıllann fiyatla-
rıru düşunürsek birinci 15 kuruş,
ikinci 10 kuruş, arada 5 kuruş
fark vardı. Altıyol'dan Söğütlü-
çeşme yoluna dönen Gazhane
tramvayı Kuşdili'nde şimdi itfai-
ye ve taşıt nıüzesi olan binanın
onünden geçerek yoluna devam
ederdi. Taşıt müzesinin yerinde
unlü Kuşdili sineması vardı. Ah-
şap eski bir yapı idi. Bir zaman-
lar tiyatro olarak da kullanılnuş.
Kel Hasan efendi, Naşit, burada
orta oyunlanru sergilerlermiş. Be-
nim hatırladığım dönemde uydu-
ruk fılmler getirir, Şehzadebaşı'n-
daki eskimiş sinemalann yaptığı
gibi afişin altına şöyle bir ek ya-
püırdı "36 kısım tekmili birden."
Bu uzun süreli fılm demektir. Öğ-
leyin girer akşam uzeri sinemadan
çıkarsınız. Biz Kadıköylüler bu si-
nemaya pek ıtibar etmezdik, son
zamanlannda Kuşdili sinemasına
daha çok o semtin fakir halkı gi-
derdi. Sonra eski ahşap bina yı-
kıldı ve yerine bugünkü taşıt mü-
zesi yapıldı, burası tramvayların
çalıştığı dönemde tramvay depo-
su olarak kullanıldı. Zaten Kadı-
köy tramvaylarının, iki deposu
vardı. Biri Bağlarbaşı'nda ve son-
radan yapılan Kuşdili deposu.
Yarın: tst«Mbııl
yakası