25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
6 HAZİRAN 1990 HABERLERİN DEVAMI CUMHURİYET/19 VELtEFENDİfflPODROMIPNDANFÎKBETDJÖUOĞLU Be My Best -Çılgın mticadelesi KEMAL AKYER 1. Ayak: Hafta içi pist çalışma- lanyla Ilgın şanshlardan. Idman- larında aşama kaydeden Tanyıl- dıa daha sonra düşünülebilir. Sü- ratli temposuyla ön tarafta rahat- sız edilmezse Arat ve yeni yeni kendine gelen Gökpınar sürpriz yapabilir. 2. Ayak: ldmanlarını düzenli şekilde sürdüren Eastern Plane İnı yarışa çok iyi hazırlandı. Biz ilk şansı taıuyoruz. Uzun mesa- feli yanşmalarda başanlı lcoşan Flamingo ağır kilosuna rağmen sert rakibidir. Bu yanşta sürpri- zi Hatıralar ve Ceren'den bekli- yoruz. 3. Ayak: Bu yanşa itina ile ha- zırlanan Giz, Be My Best ve Çıl- gın arasındaki mücadele yanşın birincisini belirleyecektir. Çalış- malannda göz dolduran Burling- ton ve Serenbey sürprizde tutu- labilir. 4. Ayak: Sürprize mflsait olan C grubu yanşta Şımarık l'e ilk şansı veriyoruz. Çalışmalannda aşama kaydeden Atılgan iyi bini- cisi ile sert rakip olur. Formunun zirvesindeki Dünyaşa, pistin kum olmasından etkilenmezse sürpriz yapabilir. Cemsultan ve Çargah'ı daha sonra öneriyoruz. 5. Ayak: İdmanlarını beğendi- ğimiz Altuğ kum pistten yararla- narak başanlı olacaktır. Kalite- siyle Tolganer henüz hazır olma- masına rağmen netice alabilir. Yanşın sürpriz ismi Tuğba'dır. Ta- bela bahisi için Damat ve Arslan- kız'ı öneririm. 6. Ayak: Hazırlıklannda göz dolduran Kuruşbey bu müsait grupta başanlı olacaktır. ilk şanshlardandır. Kendisine sert ra- kip olarak Canmurat ve Kurtoğ- OTORİTELERtN GÖRÜŞLERİ F. Dağlıoğlu Erdlnç Ozsu Ortıan özsu Naip Yılmaz Ender Yılmaz 1-5 1-5-8 1-5 2-10 1-2-4-8 1&-8-2 2-8-10 4-9 7-4-2 4-7 1-7-4 4-6-7-3 1-3-4 1-2-4-6 2-4-5 2-8 2-4-5-8 2-34-6 6-7-4 lu'nu görüyoruz. îlkgenç, yanşın sürprizini gerçekleştirebilir. TAHMİNLER 1. Koşu: F: 1 Karayunt, P: 6 Ca- nan 2, S: 2 Altepe. 2. Koşu: F: 5 Ilgın, PP: 8 Tan- yıldızı, P: 1 Aıat, S: 4 Gökpınar 1. 3. Koşu: F: 2 Eastern Plane, PP: 1 Flamingo, P: 4 Hatıralar, S: 8 Ceren 1. 4. Koşu: F: 2 Be My Best, PP: 7 Çılgın, P: 4 Burlington, S: 1 Last Girl. 5. Koşu: F: 4 Şımarık, PP: 6 Atılgan 1, P: 3 Dünyaşa, S: 1 Cemsultan. 6. Koşu: F: 4 Altuğ, PP: 5 Tuğ- ba, P: 2 Tolgaer, P: 8 Damat, S: 6 Arslankız. 7. Koşu: F: 4 Kuruşbey, PP: 7 Canmurat, P: 6 Kurtoğlu, S; 3 tlkgenç. GUNUN PROGRAMI 2. KOŞU: Saat: 15.00 (Maiden) 3 Yaşlı Araplar 4.500.000 TL. (ÇIM) S. KOŞU: (H.Şartlı) C. Gr. Araplar (KUM) 950 M. Saat: 16.30 3.5OO.OOO TL. 1400 M. (70) (90) («> C5) (100) (40) («0) (95) 1 Aral 56 H.karataf 2 H n a XII 56 M.YakKİ 3 Eaat 56 4 Gofcpunr I 52 5 Df" 56 6ÜKak 56 56 Tım, 55 Ali Rua (Bu Kosudj Ikılı Bahıs Var) 1 Iırnrlnı 8 TnyOdın H . C M I I MB.Tr.ni O.AMM (542) (—) (-7) (-46) (•33) (777) (M) («0) (70) (100) (95) (M) (65) (90) (40) l.C 2Ç*rt*h 3 D n m ı 4Şunnk I S . M * 8CaMdefeaa 56 5 54 E.Yalp« 54 AURm M 33 Y.Atp 49.5 G.CII 50 H.KaraUf 49 M.YikjH 45 Z.Tmaçiaı (876) (749) (184) (723) (M0) (OM) (70S) (0O9I (Bu Ko}udı Ikilı Bahis Var) (Uçld Ganyan Bu Kopıda Bajlar) 3. KOŞU: Saat: 15.30 (Şartlı) 3 ve Yuk.lngilizler 5.000.000 TL. (ÇtM) 2100 M. 6. KOŞU: (H.Şartlı) B Grubu Araplar (KUM) Saat: 17.05 6.000.000 TL. <600 M. (95) (100) (55) (90) (W) (50) (60) (55) (70) (65) 1 2 Eastera Plan 3 Hijri I 4Halnlar 5 Rodrlt» 7 Profraive I.Cmı 56 5 S.Yılmaj 58 5 M.ÇdUt 57.5 Y.Atp 55.5 Ekıtm M 55 Aykal 53.5 A.Karaka* 52.5 OMkıbç Sl H.kantas M 4g.S G.Gal M 48.5 K.Mcüke (Bu Kosuda Ikılı Bahıs Var) 7 10 I 6 2 9 (062) (469) (303) (210) (285) (000) (603) (340) (220) (105) (55) (70) (50) (M) (100) (90) (40) (95) (60) t65) (40) 4. KOŞU: (Handıkap) 3 Yaşlı îngilizler (ÇtM) Saat: 16.00 9.000.000 TL. 1900 M. 5 7 3 I 2 10 II 8 4 9 6 (Bu Koşuda Uuli Bahıs ve Dortlû Bahu Var) 5 Taffca 6.Anl«akB 7EJt>u,lu IDuul lO.ürka 11 60 AltnftafM 59 Dcde 56 A.Karakaf 55.5 R.Trtft 53.5 H.KaraUt 51.5 G.Gtl 52 Y.TnçM 50 S.Bojmz 48 D.Aka M 47 t.MdftlM 46 L M a ı t M (291) (113) (380) (467) (345) (830) (076) (726) (950) (007) (009) (100) (80) (45) 01) (40) (65) (95) (60) (90) I.İMGM 2BeM;Bt*. 3 K SG«cqıl 6 Nareaa ICılur 9Scmbt) 55 Caakıhc 52 H.Klnttf M 50 R.Tctik M 47.5 G.Gal M 46 R.Maaar 4"1 Alnabaf 47 M.Yikıct 46 A.AIkif 45 ICMcH» (Bu Koşuda Ikılı Bahis vc Uclü Bahu Var) (261) (544) (553) (436) (140) (433) (521) (513) (368) 7. KOŞU: - (H.ŞartU) A Grubu Araplar (ÇÎM) Saat: 17.40 7.000.000 TL. 2200 M. (65) (70) (95) (100) (60) (») (55) (90) (40) 1 Yıı 2 Boraj U ) 5Aıta4a* I 6 Kntofla I 7f M 61 t m M 60 Caatohc 59 S.Ak* M 57 Arkal M 53 S.BOTIK 48 K.Mdke M 45.5 G.GU M 44 (9M) (740) (360) (265) (467) (153) (444) («62) (765) Ölçüyü Kaçırmak... (Baştarafi 1. Sayfada) * çe sayarak tüm devlet olanaklarını kullanı- yor; "Oy vermezsen hizmet yok!" şantajına başvuruyor; böyiece, topu topu 63 bin oyun yüzde 37'sini ve 51 betediyeden 29'unu ka- zanıyor. Ve bu sonuç, ANAP için diriliş ve zafer ola- rak ilan edilebiliyor. Olacak şey değil! Her seçimi kendi koşullan içinde ele almak varken, 51 kasabadaki 63 bin oyluk seçirm Türkiye geneline yayarak, bundan, böylesi- ne sonuçlar çıkarabilmek, yalnız siyaset bi- liminin değil, akıl ve sağduyunun da sınırla- rını fazlasıyla zorlamak olur. Kuşkusuz her seçim, kazanan parti açısırv dan bir propaganda vesilesi yaratır. Ama öl- çü kaçırılırsa, propagandanın inandırıcılığı da kalmaz, giderek geri de tepmeye başlar. Birkaç gündür bunun bir örneği yaşanıyor siyaset sahnemizde, Başta Sayın Başbakan olmak üzere, iktidar çevrelerinden öylesine sesler yükseliyor ki, insan duyduğunda ku- laklarına inanamıyor. • Bir başka açıdan daha ölçünün yerli yeri- ne oturtulamadığı dikkati çekmekie. Şöyle denilebilir: Seçim sonunda tepkilerin iktidar- dan çok muhalefette odaklaşması da pek tu- tarlı bir bakış açısı sayılamaz. Devlet olanak- larını kendi siyasal çıkarları için sonuna dek olağanüstü bir partizanlıkla kullanmış olan bir iktidar partisidir, asıl eleştirilmesi gere- ken. - Olayın bu boyutu yeterince vurgulanmaz- sa, demokrasinin gelişimi ve ölçülerin yerli yerine oturması bu ülkede iyice güçleşir. Siyasal yaşantımızda ipin ucunu zaten gün geçtikçe kaçırmaktayız. Bir cumhurbaş- kanının anayasal kalıplann dışına taşması- na karşı yeterli duyarlık bir türlü oluşamtyor kamuoyunda. Bir cumhurbaşkanının, başba- kanlığı da parti liderliğini de üstlenen baş- kan baba görüntüsü gittikçe büyüyor, fiilen de her geçen gün daha çok kabul görmeye başlryor. Bir cumhurbaşkanı eşinin, parti başkanlığından, başbakanlığından ciddi cid- di söz edilebiliyor. Siyasal belırsizlik içinde sürüklenip gittiğimiz böylesi bir ortamda ise erken seçim giderek bir başka bahara kalı- yor... Bunlann tümü, politika sahnemizde ölçü- lerin hızla kaçmakta olduğunun apaçık gös- tergeleridir. Muhaletet bu açılardan yeterti mücadele- yi vermediği için eleştirilmelidir; gündelik po- litikanın hayhuyuna kendini çok fazla kaptı- rıp büyük sorunlara ve yaşamsal konulara o kadar eğilmediği için eleştirilmelidir; de- mokrasinin temel kurallannı yozlaştıran bir iktidara karşı kamuoyunu seferber edeme- diği için eleştirilmelidir. Yoksa, 63 bin oyluk bir seçimin sonuçla- rı, ne ANAP'ın dirilişini ya da büyük yengi- sini, ne de muhalefetin batışını ya da-büyük yenilgisini gösterir. İktidar da muhalefet de seçim öncesi ne idiyseler, bugün de öyle- dirler. Değişen bir şey yoktur. Lütfen ölçüyü kaçıımayalım! CUNEYT ARCAYUREK yazıyor Gürsel, genç MBK üyelerînden (Baştamfi 6. Sayfada) saat 01.00'den ıtibaren olayın içinde seferi olmuştuk. Artık dö- nüşü olmayan biı hareketin için- de idik. Saat 03.45'te bizim birliklerin pilot olarak harekete geçmesi ile başlayan ve takiben Kur. Bnb. Kenan Çoygun ve P. Bnb. Fazıl Daldal kumandası altında harçkât bölgelerine intikal eden Çubuk ve Ayaş taburlan, iki gün devam eden görev bölgesinde en üstün fedakârlıklarla ve zaiyatsız olarak bu görevi yerine getinnişlerdir. Pervasız bir cesaret ve üstün bir görev bilinci içinde bu tarihi mü- cadeleye katılrruş ve bilahare hiç- bir karşıhk beklemeden ordunun vefah bağrına dönmüş olan ku- mandan, subay ve astsubayları: Kur. Bnb. Kenan Çoygun, Bnb. Fazıl Daldal, Bnb. Emin Çoker, Bnb. Kadir Esi, Yzb. Ali Ceren, Üst. Dogan, Teğ. Nadl Eşlm ile bölgemizde görev yapan Yzb. M. Ali Güleç, Yzb. Cezmi Tuncer ve isimlerini yazmadığım diğer ses- siz kahramanları rninnet ve şük ranla ananm. 9. Org. Cemal Gürsel, tecrübe- li, güvenli, babacan bir kuman- dandı. Kendisine karşı saygı ve hürmetimiz kimseden az değildir, ancak bu saygı ve hürmet, tarihe mal olacak, bu gerçekleri açıkla- mamıza mani olmaz. Kur. Alb. Sadi Koçaş'ın NATO manevralarına giderken uçakta beraber olduklan Org. Cemal Gürsel'e bu konudaki imalı tek- lifi olumsuz karşılanmamış ve fa- kat olumlu olduğu da belirtilrrıe- miştir. Nitekim 1959 yıh sonlann- da Londra'ya ataşe olarak tajin olan Alb. Sadi Koçaş'ın bu tayi- ninin K.K.K. olan Org. Cemal Gürsel'ce iptal edilmesi ve en azından durdurulması gerekliydi. Org. Cemal GürseFin 3.5.1960'ta mecburi izinle tzmir'e gitmesi ayn bir değerlendinne ko- nusudur, başta Suphi Karaman olmak üzere diğer arkadaşlann Ankara'da kalması için ısrarları sonuç vermemiş ve bu konudaki umutlanmızın yitirilmesine sebep olmuştur. 27 Mayıs günü Cemal Gürsel, Ankara'ya geldiğinde tabiatının ötesinde bir görünüm içinde idi, yorgundu, 28 Mayıs 1960 günü Velilerin (Baştarafi 13. Sayfada) dit ve baskılan getirenlerden na- sıl bir egitim bekleniyor ki... Çocuklan bu okullara bu yıl başlama durumunda olan aileler- den, içinde bulundukları genel sosyo-psikolojik koşullar nede- niyle büyük fedakârlık beklemek herhaJde olası değil. Ama hiç de- ğilse bütun ara sınıf öğrenci veli- leri haklarını biraz daha rahat arayabilme olanaklarına sahipler. Artan maliyetlerle açıklanama- yacak oranlarda zam yapmış olan özel okulların bu fıyatlarını yeni- den gözden geçirip kabul edilebi- lir düzeylere düşürmedikçe, hiç- bir velinin çocuğunun kaydını ye- nilememesini beklemek çok mu hayalci? Boykot sözcüğü de tüketici söz- cüğü kadar eğitim-öğretim ve öğ- renim sözcuklerinin yanına pek yakışmıyor. Ama sanırım bunun ayıbının sahibi artık belli..." saat 10.30'da Başbakanlık binası Bakanlar Kurulu odasında hükü- met üyelerini seçiyorduk, riyaset makamında Org. Cemal Gürsel bulunuyordu. Settm Sarper'in Dı- şişleri Bakanbğı'na cevabı geci- kince^yerine Oramiral Fahri Ko- rntürk'ü seçtik ve haberi 13.00 radyo yaymlanna gönderdik. Cemal Gürsel 'oh' çekerek "Bu işi de bitirdik" dedi ve ilave etti: "Haydi çocuklar, artık siz de kı- talannıza gidin. Ben hükümeti yürütürüm, beni oradan destek- lersiniz." Bu anı hiç unutmam, solumda Sezai Okan vardı, birbı- rimize baktık, onun da çehresi te- kallüs etmişti, ben 'paşam, bu na- sd oluyor' dediğimde, Sezai Okan tok bir sesle "Olmaz böyle şey pa- jam, beraber geldik beraber gide- riz" dedi; bilahaıe Cemal Mada- noflu'nun teklifı ile statü, profe- sörler heyetine havale edildi. Rahmetli Cemal Gürsel ilk gün- den itibaren bu genç komitenin teşkilinden ve yasallaşmasından yana değildi, üst seviyede güven- diği generallerle bunu >-ürütmek istemesi temayullerinin kanıtıdır, zaman zaman genç üyelerin faz- la konuşmalarından şikâyetçi ol- muş, çok zaman da kendisinin kontrole ahndığının zehabına ka- pılarak rahatsız olmuştur. Ailevi durumu da bu rahatsız-. lığıru arttınyordu. Gerek komite içinden ve gerekse dışından çeşit- li kanallardan gelen tahrik ve tel- kinler, komiteye girmek arzusun- da bulunan kişilerin ürettiği şüp- he ve kuşkular ve zaman zaman gündeme getirilen Nasır- Necip ilişkileri ve benzetişleri ken- disini komiteyi fesih karanna ka- dar götürmüştür, bu olay ise yer yer ve zaman zaman ordu içinde ters tepkilere ve yeni komitenin yetkilerini aşan temayul ve hare- ketlere sebep olmuştur. Her şeye rağmen 27, Mayıs Millı Birlik ülküsünün devrim il- keferi ile kaynaştığı, şeref ve hay- siyetle bütünleştigi bir övünç kay- nağıdır. Şükranla ananm. Saygı- lanmla. (Baştarafi 1. Sayfada) de bir sonuç alsa... Akbulut, ANAP'ı düştüğü çukurdan çekip çıkarmak için Allah'ın görevlen- dirdiği nadide insan olduğunu ilan ediverecek. Ustası hangi ba- şarıya el uzatsa "semavi güçle- rin takdiriyle" görev üstlendiğini ya söylemiş ya da dokunduracak kadar kendinden geçmemiş miy- di? Diyelim ki Akbulut da bir in- sandır, ekimden bu yana hakkın- da uydurulmadık öykü, kişiliği üzerinde söylenmedik kalmadı. O yüzden devlet babanın maddi hizmetiyle başarı elde etti, şim- di actsını çıkanyor. Peki, ama ba- sınımıza ne oldu? Dünkü gaze- teler Nasrertin Hoca öyküsünde olduğu gibi, eseği yerine seme- ri dövüyordu. Cağaloğlu'nda "bizim yokuş" ağız birliği etmiş, iktidarı bırak- mtş, muhalefete vuruyordu. Ba- sın bir harikaydı doğrusu. İki ne- den soylenebilirdi: 1- 26 Mart, 26 milyon oyun Türkiye genelinde kullanıldığı bir seçimdi. ANAP oyları yüzde 21.75'e düştü. TÖ ve sürgiti Ak- bulut, sonucu halkın iktidara gü- vensizliği diye nitelemedi. Uyarı dedi, çıktı işin içinden. Şimdi bu takım 29 beldede 60 bin küsur seçmenle aldtğı sonucu güveno- yu diye niteleyebiliyor. Çıt yok! 2- 3 haziran ANAP'ı diriltti, ye- niden halkın sevgili partisi yap- tıysa, alacakaranlık kaygılardan çtkmak, Türkiye'de iktidar boşlu- ğu olmadığını kanrtlamak için he- men erken seçim isteğinde ba- sın ağız birliği yapabilirdi. Nere- deee! Yazar çizerlerimiz yanın- dan bile geçmiyor. Parti merkezindeki davullu zurnalı şamatalann, önce ANAP Pasaportumu, Istanbul Büyukşehir Belediyesi Denetim Görevlisi ve Beyoğlu Belediye Meclis üyesi kinüik kartlanmı kaybettim, hükümsüzdür. A. MUHtTTtN BUL UT grubunun dünkü toplantısına, sonradan da Meclis kürsüsüne taşınacağına işaret eden belirti- ler vardı. Muhalefet ise savunu- dan saldınya geçmenin hazırlığı içindeydi.Demokrasi öğretmen- lerımizden Erdal inönü, dün grupta rakam vermeden ANAP- ın oylarının düştüğünü söylüyor. Ortada sevinılecek durum olma- dığını öne sürüyor. Son seçimde iktidarın ustaca yürüttûğü politi- kayı "şantaj" diye niteliyor. Şan- tajın "demokrasiyi dinamitlediği- ni" vurguluyordu. Genel havaya Demirel fena tu- tulmuştu. Kısa söyleşımizde bir ara, "Devleti kullananları bir ya- na bırakıp bızimle uğraşıyorlar" dedi. Milletvekıllerının istifa edip Meclis dışına çıkmalarını öneren- lere "Hangi sonucu alacağız?" diye soruyor. "Halkın tepkisi or- îaya çıkmadıkça hıçbır şey yapılamayacağını" söylüyordu. ANAP alkışlamrken devletin parti lehine kullanılmasının aikışlandı- ğını belirtiyordu. 51 beldede ANAP neler vaat etmiş, nereterde "parayı" kullan- mış. Bunları bir bir saptayıp ka- muoyunun önüne muhalefetin koyması gerekmez miydi? Örne- ğin Demirel, Bursa'nın yüzde yüz DYP olan Cerrah kasabasında "para dağıtılarak" ANAP'la ara- larındaki oy farkının düşürüldü- ğünü, aynı tûr olayların Selim- şahlar'la Kaya köyünde de izlen- diğini anlalıyordu. ANAP'ın bu ve benzeri "seçim icraatı" yeterin- ce belgetenmeli; Meclis'e, kamu- oyuna getirilmeli. Muhalefet ne- den bu yotu denemiyor? TÖ'nün öngördûğü, Akbulut 1 un izlediği yapay verili tırmanma politıkası günlerce önceden bel- liydi. İktidar seçim yapılacak yer- leri cımbızla seçmiş, nerelerde devletin işleyeceğini pekâlâ sap- tamıştı. Seçime böyle gitti. Mu- halefet "bilineni" görerek daha iki ay önceden ya duyurmalı ya da seçime girmemeliydi. ANAP kendi minderrne muhalefeti çek- ti, 19 ağustosta da aynı oyunu tezgâhlıyor. Demirel'e göre, şayet SHP ya- naşırsa bu tür seçimlere girecek yerde, ağırtıklı olarak erken se- çim isteğini halka götürmek ge- rekiyor. Son konuşmasında "ge- nelde tepki meydana gelirse" di- yerek SHP'den boykota olumlu bir bakış arıyor Ömeğin Mende- res'in istifa isteklerine "sabık başbakan dedirtmeyeceğini" söylemesı gibi, Erdal Bey de ta- rihe "Boykotçu lider olmayaca- ğım" diye geçmek istiyor. 19 ağustos seçimlerini muha- lefetin boykot etmesi, böylece düşsel bir isteğe dönüşüyor. Er- dal Bey 3 haziranda SHP'nin güçlendiğini söyleyedursun, sa- de insanlar 19 ağustosta da ANAP'ı başanlı görürse; neden- lere, gerçeklere bakmadan ikti- darın güçlendıği sanısıra kapıla- bilir. İnsan doğası bu, sonuca devlet olanaklarıyia gerçekleşti diye bakmaz. Önündeki rakam- larta karar verir. Sanılar bir kere kanıya dönüştü mü, muhalefet ört ki ölem döneminin eşiğinden atlar. 1992'de ANAP belki tek başı- na iktidar olamaz, ama güclü gi- rer Meclis'e. TÖ'yü indirmek, ha- yal! İktidara tek başına gelip ıs- tıraplara son vermek daha hayal! Şimdi ANAP aşama aşama bu oyunu oynuyor. Bolu gezisinde TÖ, halka an- latmış: "Dün arabada gidiyorduk. Beni dışandan aradılar. Nereden biliyor musunuz? Japonya'dan. Arabada teiefonla konuştum." Tabii, Tokyo'yu fethe çıkan SÖ ile görüştü. Hem de seçimin er- tesi günü. SÖ'ye neler söylemiş olabilir, soru bile abes. Kuşku- suz: "Semracığım. Bizim çocuk- lar bıraktığın yerden sürdürdüler. Devletin ne kadar imkânı varsa bin oya sunukju. Sonuç Süley- man ile Erdal yerde. varsın 26 Mart bizi reddetmiş olsun. 23 bin oyla güvenoyu aldık. Keyfine bak oralarda. Burada işler tıkınnda." Belki şunu da eklemiştir: "Yedi yıl Köşk'teyiz, tamam mı?" Tamam! EVET/HAYIR OKT4YAKBAL (Baştarafi 2. Sayfada) Atatürk iki 'dernek' kurmuştu. Türk Dil ve Türk Tarih Kurumla- n'nı... Bu iki kuruluş özel dernek durumundaydı. Özellikle TDK yaygın bir üye sayısına sahipti. MGK üyesi Şahinkaya Bey'in yasa tasarısıyla kapatıldığı gün TDK'nın altı yüz üyesi vardı. Yazar, şair, düşünür, öğretmen, üniversite öğretîm üyesi... TDK'nın yö- netim kurulunu, iki yılda bir toplanan Türk Dil Kurultayı üyeleri seçerdi. Atatürk, dil konusunun yalnız bir devlet işi olmadığını bilıyordu. Yoksa TDK'yı Milli Egitim Bakanlığı'na bağlı bir dil ge- nel müdürlüğü ya da üyeleri atanmış ve yaşamboyu görev ya- pacak kişilerden oluşan bir akademi olarak kurdururdu. Bunu yapmadı, dil sorunlarının açık açık tartışıldığı, görüşüldüğü bir devrimci bilim derneği olarak oiuşturdu TDK'yı... Bunları çok yazdık. çok söyledik. Bir kez daha yinelediğim, daha doğrusu yinelemek zorunda kaldığım için okurlanm ba- ğışlasınlar. Tüm "Cumhuriyet" okurlan bu konuyu biliyor, ama Bay Evren direniyor anlamamakta, öğrenmemekte!.. Dese ki "ya- nıldık, yanıltıldık. Atatürk'ün vasiyetini yanlış yorumladık. Suç- luyuz, bağışlayın' Atatürk kurumları eski statüsüne kavuşturul- malıdır" Böyle şeyler söyleyeceğine hâlâ, evet hâlâ, içine düş- tükleri büyük yanılgıda direniyor. Bay Evren, Marmaris'teki köşkünde anılannı yazmakta. Anı- lar, tarihe ışık tutan belgelerdir. Ama gerçekleri yansıtırsa!.. Atatürk'ün partisini, kurumlarını kapat, okullara zorunlu din derslerini koydur, Kemalist ilke ve görüşleri tersine çevir; Türk- çe sözcüklere düşman ol, Atatürk devrimini savunanları mah- kemelere, hapislere sürükle; sonra da "Biz Atatürk'ün vasiyeti- ni çiğnemedik" diye konuş! Kim inanır? Evren ve arkadaşları kadar Atatürk'e ve devrimine ters düşen, bu devrimci atılımları yozlaştıran, bozan, altüst eden, hem de bunu Atatürkçülük" adı- na yapan bir kişi ya da kişiler nasıl olur da şimdi bu denli rahat konuşur! Gelelim TDK'ya... Bu kurumun son toplantısı eylül 1983'te ya- pıldı. Ben cezaevinde olduğum için katılamadım. Bütün yöne- tim kurulu üyelerinin imzasını taşıyan "geçmiş olsun" yazısı be- nim için değerli bir belgedir. Bir bakıma da yıkılış öncesinin son toplantısında bulunamadığım için kendimi mutlu sayarım. 1955'ten beri TDK'da üye ve yöneticı olarak yer alan bir kişinin zor dayanacağı bir olaydı o son toplantı... 1983'ten bu yana yedi yıl geçti. Yedi yıldır bir "şemsiye" attın- da toplanan Dil Kurumu ya da dil devlet dairesi ne yaptı, ne üretti, neler başardı? Bu soruya dil dairesinin başkanlan, atanarak ge- len ve bir türlü değişmeyen sayın üyeleri olumlu bir yanıt vere- bilirler mi? "İşte, şu şu şu yapıtları ortaya koyduk, dil devrimin- de yeni aşamalara ulaştık" diyebilirler mi? Herkesin gördüğü, bildıği, yeni Dil Kurumu'nun ve bu kurumun yönetiminin Türk- İslam sentezi adı verilen karmakarışık bir tutumu yaygınlaştır- mak için umutsuzca savaştıklarıdır. Dilsever devrimcilerin kurduğu Dil Derneği, türlü olanaksız- lıklar içinde devrimin bayrağını ayakta tutmaktadır. Minicik bir odaya sığınmış Dil Derneği üyelerinin ürettikleri ile dil dairesi- nin bin bir olanağa sahip olduğu halde hiçbir şey yapamaması ibretle izlemeye değer! Dil dairesi Türk Dili' dergisinı bile iki-üç ay gecikmeyle yayımlıyor! Hem de ne denlı düşük bir düzeyle! Oysa Dil Derneği'nin 'Çağdaş Türk Dili' süreklı biçimde hem de dolgun bir içerikle yayınını sürdürüyor. İşte aradaki fark! Evren ya susmalı ya da gerçekleri dile getirmelı! Her şeyden önce kendisinin ve arkadaşlarının içine düştükleri yanılgıları bir bir açıklarnalı, Atatürk devrimine bağlı Türk halkından özür di- lemeli... BU HARF "YAŞAM BİÇİMİNİZİN" SİMGESİDİR. 1990 Dünya Kupası Programı 64.500 TL. Üç vîdeo kaset ve bir kafa temizleyici özel kaset Ke-sin-lik-le bedava! 1990 DÜNYA KUPASI TV PROGRAMI .** HCL-200 ^&' ,^r»r»rA«fnl Her biri, iki futbol maçını kaydedebilecek özel uzunlukîa üç RAKS video kaset. Ve kayıtlarınızı tertemiz yapmanızı sağlayacak Kafa Temizleyici Özel Kaset. Dördü bir arada, toplu fiyat avantajıyla isterseniz VHS, isterseniz Betamax. Ayn ayrı satın almak isterseniz, tek video kaset 21.500 TL, Kafa Temizleyici Özel Kaset 16.500 TL. RAKSRAKS'ta... canlı!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle