24 Nisan 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 1 HAZİRAN 1990 S U P H İ K A R A M A \ (Em.Kur.Alb.Eski MBK ü vesi)3 0 Y I L S O N R A 2 7 M A Y I S GeneralMadanoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Arıburun'u göstererek hazır olanlara bağırdv Alın bunu Harb Okulu'na götürün— 13 — 27 Mayıs öncesinde polısler üzerinde halkın husumeti artmıştı. DP'nin baskıcı yönetimi, polisi halkın gözünde çok düşürmüstü. Bu ytlzden o gün vatandaşlann ih- barlan ile yüzleree polis yakalana- rak Harp Okulu'na götürülmüş- tfl. Şiradi hepsi sahverilirken ih- tilalciler şu tavsiyelerde bulunu- yorlardı: "Cekederinjzi çıkann,tersçe- virerck kotonnza aln. Haflan gö- ZÜBC göıünmeyin. Emir verilene kadar dışan çüunayın." Bu yuzden biı hafta kadaı An- kara sokaklannda hiçbir polis gö- rülmedi. Trafik hizmetleri, diğer polis görevleri ile Mehmetçikler tarafından yürütüldü. Bu arada halkın gözünde polisin görtlnü- münu düzeltmek için polisin kıya- feti değiştirildi. Ankara sokakla- nnda coşkulu gruplarca haftalar- ca sürdünilen gösterilerde, "Genc- lik, asker, polis el el«" sloganlan ile polisler, gençler ve askerlerle kol kola yürütüldOler. 27 Mayıs sabahı özeUikle görev- li olanlar dışında generallerin ev- lerinden dısân çıkmamalan plan- lanmıştı. Arabalanna el konul- muştu. Bunun iki nedeni vardı: Birincisi bizim daha rahat çalış- mamızı sağlamak, ikincisi de di- siplin dışı istenmeyen, beklenme- yen olaylan önlemekti. Buna kar- şın yine bir kısım, ÖzeUikle evleri yakın büyük rutbeli generaller yü- rüyerek ıhtilal karargâhına geli- yorlardı. Madanoğlu'ndan rica ediyorduk. Bu gibilerin bizim ara- mıza gelmeierini öniemek için ma- roken koltuklu komutan odasına alınmasını sağlıyordu. Onlara açıklamalarda bulunuyor ve evle- rine göndermeye çalışıyordu. On- ların yanında kalması biraz uzar- sa, ne ohır ne olmaz diyerekten ar- kadaşlanm beni ya da bir diğeri- mizi onlarrn yanına gönderiyordu. Saat 08.00 sulanndaydı. Org. Cevdet S«nay ve birkaç büyük rütbeli subayın yürüyerek karar- gâha geldiklen bildirildi. General Madanoğlu onlarla meşguldü. Ar- kadaşlarım beni de gönderdi. Bi- na ıçinde bir yerden diğerine gi- derken bizleri korumayı sürduren Harbiyeliler de torasonlan eUerin- de peşimize takılıyor, girdiğimiz yerin kapısı önünde bekliyorlardı. Komutan odasına girdiğimde gör- düğüm manzara şöyleydi: Org. Sunay ve Korg. Alanknş, son derecede neşeli yüzlerle, Org. Tekin Anbnran biraz ciddi du- rumda maroken koltuklarda otu- ruyorlar, Tümg. Cemal Madanoğ- lu ayakta onlara son durumu an- latıyor. Onlar da memnuniyetle- rini, hayranlıklarını söylüyorlar, "lyi yaptınız, başka care kalma- •nıştı. Bu iş gençlerin işiydi. Bra- vo gençlere" dıyorlardı. Yalnız Te- kin Anburun hiç konuşmuyordu. Donüp arkadaşlarıma durumu anlattun. 10 dakika geçiyor, Ma- danoğlu hâlâ onlarla. Arkadaşlar bir daha gitmemi öneriyorlar. Gi- diyorum, bir ara Sunay, Mada- noğlu'na takılıyor: "Yahu Madanoğln, bnnlann hepsi genç, sen bonlann arasına naal katakha?" "Ne bileyim orgeneralim. tste scçtiler. 15 gün evvel 'var mısın?' dcdiler, 'varırn' dedim." — lyi vapmışsın Madanoglo. Birkaç dakika içerisinde o ana kadar susan, hiç konuşraayan Org. Tekin Anburun oturduğu yerden ileriye doğru bir hamle ya- parak konuşmaya başladı: "Hayır, arkadaşlar. Bu yapılan işlerin bep<ii yanlıştır. Göreceksi- niz Mendercs hepinizi toplaya- cak." Diğer generallerin suratlan ka- sıldı. Ben derhal, nasıl bir yöntem uygulayacağım derken General Madanoğlu birden patladı. Eliy- le Org. Arıburun'a göstererek ha- zır olanlara bağırdı: "Alm arka- daşlar bunu Harp Okulu'na görii- rün". Altı Harp Okulu öğrenrisi- nin tomson namlulan, orada bu- lunan diğer subayların silahlan Org. Arıburun'a çevrildi. Mada- noğlu bağınyor: "— Kalk (!)" Saat 08.20 idi. Ankara'da Cuıu- hurbaşkanı dahil yakalanmayan kimse kahnamıştı. Başbakan Kü- tahya'da yakalanrruş, Ankara'ya getiriliyordu. Bütün Ulkede yöne- time el konmuştu. Taşradan mül- ki amirlerden, komutanlardan bağuhk telefonlan, telgraflan ge- liyordu. Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Tekin Arıbunın, üç Harbiyelinin önünde Harbiye'ye gidiyordu. • • * thtilal Karargâhı saat 10.00 su- lannda Genelkurmay Başkanlıgı Askeri Şûra toplantı salonuna nakledildi. Biraz sonra tstanbul- dan getirtilen profesörler kurulu bu salonda thtilal Karargâhı ile bir araya geldi. tzmir'den dönen Ce- mal Gürsel de Ankara'ya gelmiş- ti. Profesörler aynldıktan biraz sonra Cemal Gürsel thtilal Karar- gâhı'na giriyordu. Çevrede topla- nan yüzleree subayın coşkunluk ve hayranlık dolu karşılamaJarı ara- sından geçerek toplantı salonuna girdi. Masanın başına oturur otur- maz kutlama ve hayırlı olması di- leğınden sonra söze bir sonı sora- rak başladı: "Arkadaşlar Sıtlu Ulıy bn isin içinde var mı?" Hepimiz birden, "Evet içtaizde" diye yanıtladık. Gürsel'- in yanında oturuyordum. Bana Cemal Madanogln Tekin Anburun Cevdet Sunay: İyi yapmışsın Madanoğlu. Tekin Anburun: Hayır arkadaşlar. Bu yapılan işlerin hepsi yanlıştır. Göreceksiniz, Menderes hepinizi toplayacak. Cemal Madanoğlu: Alm arkadaşlar, bunu Harb Okulu'na götürün. Altı Harb Okulu öğrencisinin tomson namluları, orada bulunan diğer subayların silahları, Hava Kuvvetleri. Komutanı Orgeneral Tekin Arıburun'a çevrildi. Madanoğlu bağırıyordu: 'Kalk.' Arıburun, üç Harbiyelinin gözetiminde Harb Okulu'na götürüldü. Menderes, Kutahya 27 mayıs harekc yolunda yakalandı nasıl flOZirlandl?| 28 Mayıs 15Cumhuriyet gazetesinin 28 Mayıs 1960 tanhli sayısı Uıl $ «<tlrilal< n Milli Birlik Komitesi'nin 8 numaralı lebligi Eski DP'lilerin önce siyasi haklarımn, şimdilerde de itibariannın iadesi sorunu, 30 yıldır kamuoyuna şırınga edilen baş konulardan biri olarak canh tutuldu. Haleflerin seleflerine bağlı görüntüleri, siyaset yapmamn bir gereği sayıldı. Ama, perde arkasmı seyredenler, olayların iç yüzünü bilenler içtensizliğin boyutlarını gördükçe hayretler içinde kalıyorlardı. Niyetlerle eylemler arasındaki çelişkilerin varlığı ve bunun ülkemizde siyaset yapmanın gereği, neredeyse siyasetin doğasından sayılması, demokrasimizin başlıca hastalıklarından biridir. B 27 Mayıs'tan sonra Yasar Kemal, Suphi Karamania roportaj yapıyor. ir ihtilal ortamından çıkılıyordu. Madem ki demokrasiye geçiliyordu, o halde siyasal yaşamda tortular bırakmamak suretiyle demokrasi ortamının düzenlenmesi gerekliydi. Tarih bilincinden ve psiko- sosyal sezişlerden yoksun olanlar bunu kavrayamadılar. • Ihtilal yönetimi 27 Mayış gününün ilk saatlerini, ilk günleri kanlı serüvenlere fırsat vermeden aşmak becerisini gösterdikten sonra, geçmişten hesap sorulmasmı hukukçulara bıraktı. İhtilal mahkemeleri kuruımasmı bir önlem olarak çıkarttı, fakat bunları kurmadı. Demokrasiye dönmek asıl olduğu için hukukun dışına taşmadı. Yıl 1965. 27 Mayıs'ın 5. yıldönnmiindc eski MBK Byeleri toplu halde Anıtkabir'i ziyaret ediyorlar. 13 kasım tarihinde lasrıye edilen 141er ve tasfiye eden 23'ler bir arada, dostça 27 Mayıs'ı anıyorlar. Mayıs'ın daha aktif unsurları, belki biraz daha yetenekliler 14'ler arasında daha çoğunluktaydı. MBK içerisinde 26-27 mayıs gecesini rüyalannda görenler 2. MBK'da kaldılar. 13 kasım daha dar kapsamlı, daha yumuşak bir yöntemle yapılabilirdi. I.B.K.IJfyedUÇ veYenidenKuruMu, 14 iye AffedJMHer,GörselBasınaizahatVerdi: da ku«r uk ırhnhn ı <tcd! dön safaah 7.30' da olnnda ve aynı saatte üyelere bildirildi! ' I I fGûrsel'in dûn akşam Cumhuriyetmlll?kasımda gidenlerin ve kalanların mçlikve Halk Son Hareketi Tasvip Etti birçoklan arasındakiı affnı t&mp ıçat < ıHedilen ûyelere yurt Üışında vazife veriliyor ^^yaptığı basın toplantısı i p ^ g Cumhurijet gazetesinin 14 Kasım 1960 tarihli sayisında, 14'ler oiayı. Cumhuriyet gazetesinin 15 Kasım 1960 tarihli sayısında 14'ler olayı. kardeşçe ilişkilerin bugünkü düzeyi, _ - _ dünya ihtilaller ..-^-^^ tarihi içinde, Türk Kurucu Meclıs 3 nafH Silahlı Kuvvetieri zarfında toplanacay mensupları lehine MccOstctetnsilsisteml kobul cdtnyoj 0 İ U S t U r U İ a c a k insanlığın yüce duygularmm parlak bir örneğidir. 27 mayısçıların hepsi yürekliydiler. M«]M> J 1 Geçid ftnarasoniD 6 ncı I 1 moddesi değişliriliyor döndü, "Yarbay Karaman. De- mek ki sen yanılmışsın." Evet, yarulmıştım, fakat 3 Ma- yıs 1960 gününün ortamında çok tedbirli olmak gerekiyordu. Böy- le düşünmek doğaldı. Bütün mer- kez komitesi uyeleri de böyle dü- şündükleri için Sıtkı Ulay'la iliş- kiyi Harp Okulu yürüyüşünden sonraki bir günde geliştirdik. 13 kasım öncesinde MBK için- deki zıtlaşma çok şiddetlenmişti. Son 1 ayda düzenli çalışma orta- mı kalmanuştı. Tarafsız davranan birkaç üyenin kuşkuları dağıt- mak, birleşip bütünleştirmek yö- nündeki çabalan hiçbir semere vermiyordu. Süngülere dayanarak iktidara gelinmişti. Fakat sungu- lere dayanılarak uzun süre otunı- lamayacağı düşünülemiyordu. Arkadaşlık ilişkileriyle çevremiz- de bulundurulan eski ihtilalcilerin olumsuz telkinleri, gerginlıği canh tutuyordu. tki tarafın bazı üyele- rinin bir kısım garnizon biılikle- rine dayandığı izlenimini verme- leri, karşılıklı kuşkulan daha da arttırıyordu. Aklı selim ve de 27 Mayıs'ın kutsal amacı bu kuşku- lara ustun gelemedi. 13 kasım ka- çınılmaz göründü. Daha çok kuş- kuya duşenler daha atik davran- dılar. 27 Mayıs'ın daha aktif unsur- lan, belki biraz daha yetenekliler, gidenler arasında daha çoğunluk- taydı. MBK içerisinde 26/27 ma- yıs gecesini rüyalarında görenler 2. MBK'da kaldılar. Bu durum- lar Silahlı Kuvvetlerin genç kesi- minde bir haksızlık gibi de görül- müş olabilir. Nitekim önce 14'lere karşı olan yasadışı Silahlı Kuvvet- ler Birliği örgütü daha sonra 14'lerden yana görülerek genç su- bayları kazanma taktiğine yönel- mişti. 13 kasım daha dar kapsamlı, daha yumuşak biı yöntemle yapı- labilirdi. 27 Mayıs'ta liderini secen MBK 13 kasımda lideri tarafından ön- ce feshedildi, sonra kalanlan lide- ri tarafından teker teker tayin edildi. Tarih bilincinden yoksun olanlar, ihtilal tekniğini bilmeyen- ler, ihtilalcilerin etkin görüntüsu- nü azalttılar. öte yandan ikinci MBK 13 ka- sımdan sonra çok daha düzenli bir ortamda çalışma olanağını buldu. Kısa sürede toplumu son derece de olumlu yönde etkileyen önemli yasalan yaptı. Kurucu Meclis'i açtı. Anayasa çalışmala- rını başlattı. Amaç doğrultusun- da, secimlerin kararlaştırılan ta- rihte yapılmasına hızla ulaştı. Zıtlaşma giderilerek 13 kasım yapılmamış olsaydı, kuşkusuz çok daha iyi olurdu. Ancak 13 kasım- da çok daha vahim sonuçlara gi- dilmemiş olmasından her zaman mutluluk duymuşumdur. M.B.K.'da kalanların daha son- ra 14'lere karşı uygulamaları ar- kadaşça, dürüst ve adil olmuştur. Yurtdışından dönüşlerinde, ilişki- lerin düzeltilmesi için bazılanmız- ca gayret harcanmış ve başarılı olunmuştur. 13 kasımda gidenlerin ve kalan- lann birçoklan arasındaki kardeş- çe ilişkilerin bugünkü düzeyi, dünya ihtilaller tarihi içinde, Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları le- hine oluşturulacak insanlığın yü- ce duygularının parlak bir örne- ğidir. 27 Mayısçı olarak, Milli Birlik Komitesi'ne katılan arkadaşlan- ırun hepsi inançlı ve yürekliydiler. Çalışkan ve yetenekliydiler. Eğer 40-50 sene önce dunyaya gelseler- di, MBK'yı oluşturanlann bir kıs- mı (Sami Kıiçük, Ahmet Y'ıldız, Numan Esin, Muzaffer Özdağ, Kâmil Karabevlioğlu, Kadri Kap- lan dahil) en az 10 uyesi o yılla- rın statüsü içinde 26 yaşlarında kurmay binbaşı olurlardı. Kadro olarak hiçbir siyasal toplulukla kı- yaslanamayacak kadar dürüst ve şaibesiz kaldılar. Tarihin tanıku- ğı da böyle olacaktır. 1961 seçimlerinden 10 gun son- ra tasarlanamayacak kadar guç koşullardan geçilerek, yasama meclisleri açılmıştı. Cumhuriyet Senatosu'nun ilk oturumlarından biri sona ermiş, dışan çıkıyorduk. Bu ilk günler ve haftalar, hatta aylar içinde daha çok Adalet Par- tililer ile bir arada olmak istiyor- dum. Amacım; kurulan yeni re- jimin yaşatılabilmesi için içinde bulunduğumuz güçlükleri bir öl- çüde hissettirıp Adalet Partililerin olası olumsuzluklarını azaltmak ve işbirliklerini sağlamaktı. Genel Başkan Ragıp Giimiişpala ile sık sık bir araya geliyordum. 22 şu- bat geçene kadar, yalmz senato- da değil, Millet Meclisi kulisinde de hep AP'lilerle beraber oluyor- dum. AP yanhsı basının kışkırtı- a tutumuna karşın, bu ilk gunler- de AP'li milletvekilleri ve senator- leri arasında da bize yakınlaşmak isteyenler vardı. lşte senatonun ilk toplantılannın birinden dışarı çı- karken de AP'lilerle yakın olabil- mek için onlann çıkış kapısı tara- fından gidiyordum. İki genç sena- tör bana yaklaştılar, konuşmaya başladılar: "Üç bakımdan sizleri kutluyo- ruz. Önce dürüst bir seçim yapü- nız. tkincisi medisleri acabildiniz. Bu konuda aynntıyı bilemiyoruz. Ama açılmasını istemeyenler ol- duğunn hissettik. Üçüncüsü de bizlerin öniinü açtınız." Birinci ve ikinci dedikleri doğ- ruydu. Üçüncüsü de doğru olsa bile oportünist bir yaklaşımdı. Hoşuma gitmemişti. 7 sene sonraydı. tsmet tnönü'- nün "kuyudan adam çıkarma" operasyonunu yaptığı gunlerdi. tnönu 'bastırmış', tasanyı Millet Meclisi'nden geçirmişti. Halk Partililer de AP'Uler de olumlu oy veriyorlardı. Birinciler belki bir ölçüde istemiyorlardı, tereddütlü idiler. Fakat otoritenin dışına çı- kamıyorlardı. tkinciler oylannı coşkulu ve gösterişli olarak olum- lu kullanıyorlardı. Fakat kerhen oy verdikleri hissediliyordu. Ya- sanın senatoda görüşüleceği gun yaklaşıyordu. Bir gün akşam üze- ri bir AP'li parlamenter Anado- lu Kulübü'nden telefon ediyordu: — Karaman Bey aceie bir gö- rüşelim. — Ne zaman? — Hemen. — Kulübe geleyim mi? iadesi sorunu 30 yıldır kamuoyu- na şırınga edilen baş konulardan biri olarak canlı tutuldu. Halef- lerin seleflerine bağlı görüntüleri siyaset yapmanın bir gereği sayıl- dı. Ama perde arkasını seyreden- ler içtensizliğin boyutlannı gör- dükçe hayretler içinde kalıyoriar- dı. Niyetlerle eylemler arasındaki bu tür çelişkilerin varüğı ve bunun ülkemizde siyaset yapmanın do- ğasından sayılması, demokrasimi- zin başlıca hastalıklanndan biri- sidir. Bir ihtilal ortamından çıkıhyor- du. Mademki demokrasiye geçi- liyor o halde siyasal yaşamda tor- tular bırakmamak suretiyle de- mokrasi ortamının düzenlenmesi gerekliydi. Tarih bilincinden ve psiko-sosyal sezişlerden yoksun olanlar bu gerçeği kavrayamıyor- lar, kavrayamadılar. 27 Mayıs, serbest ve dürüst bir seçimle iktidara geldikten bir sü- re sonra çürumüşluğun ve kokuş- manın "sathı mailine" düşmüş bir iktidann tam yıkılışının tari- he tescilidir. Buradan sonra elbet- te gecmişe yönelik bazı araştırma- lar ve soruşturmalar yapüacaktır. Ama bu demek değildir ki tüm dikkatler gecmişe yönelik tutuldu. 27 Mayıs'ın geleceğe yönelik ku- rumsallaştırmaları; özgürlükler, demokrasi ve plana dayalı ulusal kalkınma temeünde ülkemizde ye- ni bir dönemi başlattı. MBK ve yönetimi tüm çalışma- lannı, oluşturulacak sosyal bir hukuk devleti yapısı içinde, gele- ceğin kurulmasına harcarken gec- mişe dönük hesaplaşmalar da mevcut hukuk düzeni içinde yü- rütüldü. İhtilal yönetimi 27 Ma- yıs gününün ilk saatlerini, ilk gün- leri kanlı serüvenlere dönüşülme- den aşmak becerisini gösterdikten sonra geçmişten hesap sorulması- nı hukukçulara bıraktı. thtilal mahkemeleri kurulması yasasını bir önlem olarak çıkarttı. Fakat ihtilal mahkemelerini kurmadı. Demokrasiye dönmek asıl olduğu için hukukun dışına taşrnadı. Yassıada'da duruşmalar, za- manın en seçkin hâkimlerinden oluşturulan Yuksek Adalet Diva- nı'nca yürütüldü. Yüksek Adalet Divanı hâkimlerinin hukukçu ve insan olarak vicdanlan dışardan gelecek hiçbir telkine açık değil- di. Soruşturmalar ve duruşmalar kılı kırk yaran bir ütizlik içerisin- de sürdürülüyordu. Bu yüksek mahkemeden adil olmayan karar- ların çıkacağına inanmıyorduk. Çıkacak kararlann infaz ve uygu- lamaları da hukukun gerekleri çerçevesinde yapıhrdı. Yürürlük- teki hukukun gerekleri ne ise o ya- pılırdı. Siyasal yaşam ve gereksın- meler yeni yasal değişiklikleri ön- görüyorsa, kuşkusuz uygulama bu yeni gereklere göre yapılrrdı. Madem ki demokrasiye gidiliyor, madem ki hukuk devleti yeniden daha sağlam temeller üzerinde ku- rulacak, o halde Yuksek Adalet Divanı kararlarımn infaz ve uy- gulamalarımn geleceğini de bu doğrultuda düşünmek icap eder- di. 12 Haziran 1960 tarihli geçici Anayasanın 6. maddesi ile Yük- sek Adalet Divanı'ndan çıkacak ölüm cezalaruun infazı ya da mü- ebbet hapis cezasına çevrihnesi hususu, MBK'nın onayına bağ- lanmıştı. Sonradan 156 sayılı ya- sa ile Kurucu Meclisi oluştururken yasama ve yürütme yetkelerinin MBK ve Temsilciler Mecüsi'nce ortaklaşa kullamlacağı düzenlen- diği halde, sadece bu yetki yine MBK'da bırakıldı. thtilal yöneti- mi bu maddeyi bu biçimde düzen- lerken, iki hususu göz önilnde bu- lundurmuştu. Birincisi Yüksek Adalet Divanı'nca verilebilecek ölum cezalarımn infazı halinde, ilerde bu ölümlerden siyasetçi ki- şi ve gruplar arasında tamir edi- lemeyecek uçurumlar açmaması, düşmanhklara sebep olmaması. tkincisi de siyasi suç niteliği taşı- yacak bir hüküm için ilerde inisi- yatifî elde bulundurmak, siyasal konjonktürün gereğine göre dav- ranmak. 13 kasım olayı öncesin- de ya da sonrasında siyasi suç ve infaz doğrultusunda irdeleme ya- pılmasına gerek duyumıamıştı. Çünkü muhtemel olay henüz çok uzaklardaydı. Ama 6 ay geçtikten sonra şimdi haziran başında Ku- rucu Meclis'ten yeni anayasa çı- kanlmış, referanduma gidilmek- teydi. Secimlerin ekim ayındaya- pılması kesindi. Yüksek Adalet Divanı'nda duruşmalar eylül ayı- na kadar bitirilecekti. MBK da si- — Hayır. Burada olmaz. — Bizim eve gelin. — Hayır o da olmaz. — Öyleyse ben sizin eve gele- yira. — Hayır, hayır o hiç olmaz. — Peki nerede buluşalım? — Kimsenin görmeyecegi bir yeri siz tayin edin. Evim Bahçelievler'de son dura- yasal konjonktürün gereğine gö- ğa yakın bir yerdeydi. Randevu re inisiyatirıni kuUanacaktı. Fakat yerini sectim. 6 Haziran 1961 tarihinde olanak "Bahçelievler'den gelen yolun ve koşullar birden değişti, dunım Eskişehir voiunu kestigi yerden çok ciddileşti. MBK'nın dışında saga kıvnlınca 3. telefon diregi- yeni bir güç odağı gelişiyordu. Bu nin dibinde." güç odağı, oluşumunu her ne ka- 10 dakika sonra orada buluş- dar MBK'yı konımak gibi masum tuk. Sanki bir ihtilal hazırhğı için- görülebilecek bir gerekçeye daya- deymişiz gibi gözlerden uzak bir mış ise de bizim dışımızda karar- lar alarak bu kararların uygulan- masmı MBK'ya dayatıyordu. Ba- zı kimseler uyanamadılar. Ordu içinde emir ve komuta zinciri dı- şında bir örgütlemenin ihtilale go- türebileceğini kavrayamadılar. tş- te şimdi artık MBK için idam ka- rarlarımn onayında inisiyatif kul- yerde, konuyu açtı: "Yahu ne yapıyor bu tsmet Pa- şa? tnönu'nün yaptığı iş, hem sı- ze hem bize karşı. Biz bu teklifin yasalaşmasını istemiyoruz. Ama oy vermeye de zorunluyuz. Sena- to'dan nasıl gecirilmez?" Eski Demokratlann siyasi hak- larımn geri verilmesi ancak bir- kaç yıl sonra uygun bir ortamda yasama meclislerindeki bütün grupların katılımı ile gerçekleşti- rildi. Eski DP'lilerin önce siyasi hak- larının, şimdilerde de itibariannın lanma gibi bu- olanağın azalması bir yana, seçimler hatta yeni ana- yasa ve rejimin kaderi bile tehli- keye girrniş oldu. Yarın: Yassıada ve idanalar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle