Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/6 DİZİ-RÖPORTAJ 1 HAZİRAN 1990
S U P H İ K A R A M A \
(Em.Kur.Alb.Eski MBK ü vesi)3 0 Y I L S O N R A 2 7 M A Y I S
GeneralMadanoğlu, Hava Kuvvetleri Komutanı Arıburun'u göstererek hazır olanlara bağırdv
Alın bunu Harb Okulu'na götürün— 13 —
27 Mayıs öncesinde polısler
üzerinde halkın husumeti artmıştı.
DP'nin baskıcı yönetimi, polisi
halkın gözünde çok düşürmüstü.
Bu ytlzden o gün vatandaşlann ih-
barlan ile yüzleree polis yakalana-
rak Harp Okulu'na götürülmüş-
tfl. Şiradi hepsi sahverilirken ih-
tilalciler şu tavsiyelerde bulunu-
yorlardı:
"Cekederinjzi çıkann,tersçe-
virerck kotonnza aln. Haflan gö-
ZÜBC göıünmeyin. Emir verilene
kadar dışan çüunayın."
Bu yuzden biı hafta kadaı An-
kara sokaklannda hiçbir polis gö-
rülmedi. Trafik hizmetleri, diğer
polis görevleri ile Mehmetçikler
tarafından yürütüldü. Bu arada
halkın gözünde polisin görtlnü-
münu düzeltmek için polisin kıya-
feti değiştirildi. Ankara sokakla-
nnda coşkulu gruplarca haftalar-
ca sürdünilen gösterilerde, "Genc-
lik, asker, polis el el«" sloganlan
ile polisler, gençler ve askerlerle
kol kola yürütüldOler.
27 Mayıs sabahı özeUikle görev-
li olanlar dışında generallerin ev-
lerinden dısân çıkmamalan plan-
lanmıştı. Arabalanna el konul-
muştu. Bunun iki nedeni vardı:
Birincisi bizim daha rahat çalış-
mamızı sağlamak, ikincisi de di-
siplin dışı istenmeyen, beklenme-
yen olaylan önlemekti. Buna kar-
şın yine bir kısım, ÖzeUikle evleri
yakın büyük rutbeli generaller yü-
rüyerek ıhtilal karargâhına geli-
yorlardı. Madanoğlu'ndan rica
ediyorduk. Bu gibilerin bizim ara-
mıza gelmeierini öniemek için ma-
roken koltuklu komutan odasına
alınmasını sağlıyordu. Onlara
açıklamalarda bulunuyor ve evle-
rine göndermeye çalışıyordu. On-
ların yanında kalması biraz uzar-
sa, ne ohır ne olmaz diyerekten ar-
kadaşlanm beni ya da bir diğeri-
mizi onlarrn yanına gönderiyordu.
Saat 08.00 sulanndaydı. Org.
Cevdet S«nay ve birkaç büyük
rütbeli subayın yürüyerek karar-
gâha geldiklen bildirildi. General
Madanoğlu onlarla meşguldü. Ar-
kadaşlarım beni de gönderdi. Bi-
na ıçinde bir yerden diğerine gi-
derken bizleri korumayı sürduren
Harbiyeliler de torasonlan eUerin-
de peşimize takılıyor, girdiğimiz
yerin kapısı önünde bekliyorlardı.
Komutan odasına girdiğimde gör-
düğüm manzara şöyleydi:
Org. Sunay ve Korg. Alanknş,
son derecede neşeli yüzlerle, Org.
Tekin Anbnran biraz ciddi du-
rumda maroken koltuklarda otu-
ruyorlar, Tümg. Cemal Madanoğ-
lu ayakta onlara son durumu an-
latıyor. Onlar da memnuniyetle-
rini, hayranlıklarını söylüyorlar,
"lyi yaptınız, başka care kalma-
•nıştı. Bu iş gençlerin işiydi. Bra-
vo gençlere" dıyorlardı. Yalnız Te-
kin Anburun hiç konuşmuyordu.
Donüp arkadaşlarıma durumu
anlattun. 10 dakika geçiyor, Ma-
danoğlu hâlâ onlarla. Arkadaşlar
bir daha gitmemi öneriyorlar. Gi-
diyorum, bir ara Sunay, Mada-
noğlu'na takılıyor:
"Yahu Madanoğln, bnnlann
hepsi genç, sen bonlann arasına
naal katakha?"
"Ne bileyim orgeneralim. tste
scçtiler. 15 gün evvel 'var mısın?'
dcdiler, 'varırn' dedim."
— lyi vapmışsın Madanoglo.
Birkaç dakika içerisinde o ana
kadar susan, hiç konuşraayan
Org. Tekin Anburun oturduğu
yerden ileriye doğru bir hamle ya-
parak konuşmaya başladı:
"Hayır, arkadaşlar. Bu yapılan
işlerin bep<ii yanlıştır. Göreceksi-
niz Mendercs hepinizi toplaya-
cak."
Diğer generallerin suratlan ka-
sıldı. Ben derhal, nasıl bir yöntem
uygulayacağım derken General
Madanoğlu birden patladı. Eliy-
le Org. Arıburun'a göstererek ha-
zır olanlara bağırdı: "Alm arka-
daşlar bunu Harp Okulu'na görii-
rün". Altı Harp Okulu öğrenrisi-
nin tomson namlulan, orada bu-
lunan diğer subayların silahlan
Org. Arıburun'a çevrildi. Mada-
noğlu bağınyor:
"— Kalk (!)"
Saat 08.20 idi. Ankara'da Cuıu-
hurbaşkanı dahil yakalanmayan
kimse kahnamıştı. Başbakan Kü-
tahya'da yakalanrruş, Ankara'ya
getiriliyordu. Bütün Ulkede yöne-
time el konmuştu. Taşradan mül-
ki amirlerden, komutanlardan
bağuhk telefonlan, telgraflan ge-
liyordu.
Hava Kuvvetleri Komutanı Org.
Tekin Arıbunın, üç Harbiyelinin
önünde Harbiye'ye gidiyordu.
• • *
thtilal Karargâhı saat 10.00 su-
lannda Genelkurmay Başkanlıgı
Askeri Şûra toplantı salonuna
nakledildi. Biraz sonra tstanbul-
dan getirtilen profesörler kurulu
bu salonda thtilal Karargâhı ile bir
araya geldi. tzmir'den dönen Ce-
mal Gürsel de Ankara'ya gelmiş-
ti. Profesörler aynldıktan biraz
sonra Cemal Gürsel thtilal Karar-
gâhı'na giriyordu. Çevrede topla-
nan yüzleree subayın coşkunluk ve
hayranlık dolu karşılamaJarı ara-
sından geçerek toplantı salonuna
girdi. Masanın başına oturur otur-
maz kutlama ve hayırlı olması di-
leğınden sonra söze bir sonı sora-
rak başladı: "Arkadaşlar Sıtlu
Ulıy bn isin içinde var mı?"
Hepimiz birden, "Evet
içtaizde" diye yanıtladık. Gürsel'-
in yanında oturuyordum. Bana
Cemal Madanogln Tekin Anburun
Cevdet Sunay: İyi yapmışsın
Madanoğlu.
Tekin Anburun: Hayır arkadaşlar. Bu
yapılan işlerin hepsi yanlıştır.
Göreceksiniz, Menderes hepinizi
toplayacak.
Cemal Madanoğlu: Alm arkadaşlar,
bunu Harb Okulu'na götürün.
Altı Harb Okulu öğrencisinin tomson
namluları, orada bulunan diğer
subayların silahları, Hava Kuvvetleri.
Komutanı Orgeneral Tekin Arıburun'a
çevrildi. Madanoğlu bağırıyordu:
'Kalk.' Arıburun, üç Harbiyelinin
gözetiminde Harb Okulu'na götürüldü.
Menderes, Kutahya 27 mayıs harekc
yolunda yakalandı nasıl flOZirlandl?|
28 Mayıs 15Cumhuriyet gazetesinin 28 Mayıs 1960 tanhli sayısı
Uıl $
«<tlrilal< n
Milli Birlik Komitesi'nin 8 numaralı lebligi
Eski DP'lilerin önce siyasi
haklarımn, şimdilerde de
itibariannın iadesi sorunu, 30 yıldır
kamuoyuna şırınga edilen baş
konulardan biri olarak canh tutuldu.
Haleflerin seleflerine bağlı görüntüleri,
siyaset yapmamn bir gereği sayıldı.
Ama, perde arkasmı seyredenler,
olayların iç yüzünü bilenler
içtensizliğin boyutlarını gördükçe
hayretler içinde kalıyorlardı.
Niyetlerle eylemler arasındaki
çelişkilerin varlığı ve bunun
ülkemizde siyaset yapmanın
gereği, neredeyse siyasetin doğasından
sayılması, demokrasimizin başlıca
hastalıklarından biridir.
B
27 Mayıs'tan sonra Yasar Kemal, Suphi Karamania roportaj yapıyor.
ir ihtilal ortamından çıkılıyordu.
Madem ki demokrasiye
geçiliyordu, o halde siyasal yaşamda
tortular bırakmamak suretiyle
demokrasi ortamının düzenlenmesi
gerekliydi. Tarih bilincinden ve psiko-
sosyal sezişlerden yoksun olanlar bunu
kavrayamadılar.
•
Ihtilal yönetimi 27 Mayış gününün
ilk saatlerini, ilk günleri kanlı
serüvenlere fırsat vermeden aşmak
becerisini gösterdikten sonra, geçmişten
hesap sorulmasmı hukukçulara bıraktı.
İhtilal mahkemeleri kuruımasmı bir
önlem olarak çıkarttı, fakat bunları
kurmadı. Demokrasiye dönmek asıl
olduğu için hukukun dışına taşmadı.
Yıl 1965. 27 Mayıs'ın 5. yıldönnmiindc eski MBK Byeleri toplu halde Anıtkabir'i ziyaret ediyorlar. 13 kasım tarihinde lasrıye edilen 141er ve tasfiye eden 23'ler bir arada, dostça 27 Mayıs'ı anıyorlar.
Mayıs'ın
daha aktif
unsurları, belki
biraz daha
yetenekliler 14'ler
arasında daha
çoğunluktaydı.
MBK içerisinde
26-27 mayıs
gecesini
rüyalannda
görenler 2.
MBK'da kaldılar.
13 kasım daha
dar kapsamlı,
daha yumuşak bir
yöntemle
yapılabilirdi.
I.B.K.IJfyedUÇ veYenidenKuruMu, 14
iye AffedJMHer,GörselBasınaizahatVerdi: da ku«r uk ırhnhn ı
<tcd!
dön safaah 7.30' da
olnnda ve aynı saatte
üyelere bildirildi! ' I I
fGûrsel'in dûn akşam
Cumhuriyetmlll?kasımda
gidenlerin
ve kalanların
mçlikve Halk Son Hareketi Tasvip Etti birçoklan
arasındakiı affnı t&mp ıçat <
ıHedilen ûyelere yurt
Üışında vazife veriliyor
^^yaptığı basın toplantısı i p ^ g
Cumhurijet gazetesinin 14 Kasım 1960 tarihli sayisında, 14'ler oiayı. Cumhuriyet gazetesinin 15 Kasım 1960 tarihli sayısında 14'ler olayı.
kardeşçe ilişkilerin
bugünkü düzeyi,
_ - _ dünya ihtilaller
..-^-^^ tarihi içinde, Türk
Kurucu Meclıs 3 nafH Silahlı Kuvvetieri
zarfında toplanacay mensupları lehine
MccOstctetnsilsisteml kobul cdtnyoj 0 İ U S t U r U İ a c a k
insanlığın yüce
duygularmm
parlak bir
örneğidir.
27 mayısçıların
hepsi yürekliydiler.
M«]M> J
1
Geçid ftnarasoniD 6 ncı I
1 moddesi değişliriliyor
döndü, "Yarbay Karaman. De-
mek ki sen yanılmışsın."
Evet, yarulmıştım, fakat 3 Ma-
yıs 1960 gününün ortamında çok
tedbirli olmak gerekiyordu. Böy-
le düşünmek doğaldı. Bütün mer-
kez komitesi uyeleri de böyle dü-
şündükleri için Sıtkı Ulay'la iliş-
kiyi Harp Okulu yürüyüşünden
sonraki bir günde geliştirdik.
13 kasım öncesinde MBK için-
deki zıtlaşma çok şiddetlenmişti.
Son 1 ayda düzenli çalışma orta-
mı kalmanuştı. Tarafsız davranan
birkaç üyenin kuşkuları dağıt-
mak, birleşip bütünleştirmek yö-
nündeki çabalan hiçbir semere
vermiyordu. Süngülere dayanarak
iktidara gelinmişti. Fakat sungu-
lere dayanılarak uzun süre otunı-
lamayacağı düşünülemiyordu.
Arkadaşlık ilişkileriyle çevremiz-
de bulundurulan eski ihtilalcilerin
olumsuz telkinleri, gerginlıği canh
tutuyordu. tki tarafın bazı üyele-
rinin bir kısım garnizon biılikle-
rine dayandığı izlenimini verme-
leri, karşılıklı kuşkulan daha da
arttırıyordu. Aklı selim ve de 27
Mayıs'ın kutsal amacı bu kuşku-
lara ustun gelemedi. 13 kasım ka-
çınılmaz göründü. Daha çok kuş-
kuya duşenler daha atik davran-
dılar.
27 Mayıs'ın daha aktif unsur-
lan, belki biraz daha yetenekliler,
gidenler arasında daha çoğunluk-
taydı. MBK içerisinde 26/27 ma-
yıs gecesini rüyalarında görenler
2. MBK'da kaldılar. Bu durum-
lar Silahlı Kuvvetlerin genç kesi-
minde bir haksızlık gibi de görül-
müş olabilir. Nitekim önce 14'lere
karşı olan yasadışı Silahlı Kuvvet-
ler Birliği örgütü daha sonra
14'lerden yana görülerek genç su-
bayları kazanma taktiğine yönel-
mişti.
13 kasım daha dar kapsamlı,
daha yumuşak biı yöntemle yapı-
labilirdi.
27 Mayıs'ta liderini secen MBK
13 kasımda lideri tarafından ön-
ce feshedildi, sonra kalanlan lide-
ri tarafından teker teker tayin
edildi. Tarih bilincinden yoksun
olanlar, ihtilal tekniğini bilmeyen-
ler, ihtilalcilerin etkin görüntüsu-
nü azalttılar.
öte yandan ikinci MBK 13 ka-
sımdan sonra çok daha düzenli
bir ortamda çalışma olanağını
buldu. Kısa sürede toplumu son
derece de olumlu yönde etkileyen
önemli yasalan yaptı. Kurucu
Meclis'i açtı. Anayasa çalışmala-
rını başlattı. Amaç doğrultusun-
da, secimlerin kararlaştırılan ta-
rihte yapılmasına hızla ulaştı.
Zıtlaşma giderilerek 13 kasım
yapılmamış olsaydı, kuşkusuz çok
daha iyi olurdu. Ancak 13 kasım-
da çok daha vahim sonuçlara gi-
dilmemiş olmasından her zaman
mutluluk duymuşumdur.
M.B.K.'da kalanların daha son-
ra 14'lere karşı uygulamaları ar-
kadaşça, dürüst ve adil olmuştur.
Yurtdışından dönüşlerinde, ilişki-
lerin düzeltilmesi için bazılanmız-
ca gayret harcanmış ve başarılı
olunmuştur.
13 kasımda gidenlerin ve kalan-
lann birçoklan arasındaki kardeş-
çe ilişkilerin bugünkü düzeyi,
dünya ihtilaller tarihi içinde, Türk
Silahlı Kuvvetleri mensupları le-
hine oluşturulacak insanlığın yü-
ce duygularının parlak bir örne-
ğidir.
27 Mayısçı olarak, Milli Birlik
Komitesi'ne katılan arkadaşlan-
ırun hepsi inançlı ve yürekliydiler.
Çalışkan ve yetenekliydiler. Eğer
40-50 sene önce dunyaya gelseler-
di, MBK'yı oluşturanlann bir kıs-
mı (Sami Kıiçük, Ahmet Y'ıldız,
Numan Esin, Muzaffer Özdağ,
Kâmil Karabevlioğlu, Kadri Kap-
lan dahil) en az 10 uyesi o yılla-
rın statüsü içinde 26 yaşlarında
kurmay binbaşı olurlardı. Kadro
olarak hiçbir siyasal toplulukla kı-
yaslanamayacak kadar dürüst ve
şaibesiz kaldılar. Tarihin tanıku-
ğı da böyle olacaktır.
1961 seçimlerinden 10 gun son-
ra tasarlanamayacak kadar guç
koşullardan geçilerek, yasama
meclisleri açılmıştı. Cumhuriyet
Senatosu'nun ilk oturumlarından
biri sona ermiş, dışan çıkıyorduk.
Bu ilk günler ve haftalar, hatta
aylar içinde daha çok Adalet Par-
tililer ile bir arada olmak istiyor-
dum. Amacım; kurulan yeni re-
jimin yaşatılabilmesi için içinde
bulunduğumuz güçlükleri bir öl-
çüde hissettirıp Adalet Partililerin
olası olumsuzluklarını azaltmak
ve işbirliklerini sağlamaktı. Genel
Başkan Ragıp Giimiişpala ile sık
sık bir araya geliyordum. 22 şu-
bat geçene kadar, yalmz senato-
da değil, Millet Meclisi kulisinde
de hep AP'lilerle beraber oluyor-
dum. AP yanhsı basının kışkırtı-
a tutumuna karşın, bu ilk gunler-
de AP'li milletvekilleri ve senator-
leri arasında da bize yakınlaşmak
isteyenler vardı. lşte senatonun ilk
toplantılannın birinden dışarı çı-
karken de AP'lilerle yakın olabil-
mek için onlann çıkış kapısı tara-
fından gidiyordum. İki genç sena-
tör bana yaklaştılar, konuşmaya
başladılar:
"Üç bakımdan sizleri kutluyo-
ruz. Önce dürüst bir seçim yapü-
nız. tkincisi medisleri acabildiniz.
Bu konuda aynntıyı bilemiyoruz.
Ama açılmasını istemeyenler ol-
duğunn hissettik. Üçüncüsü de
bizlerin öniinü açtınız."
Birinci ve ikinci dedikleri doğ-
ruydu. Üçüncüsü de doğru olsa
bile oportünist bir yaklaşımdı.
Hoşuma gitmemişti.
7 sene sonraydı. tsmet tnönü'-
nün "kuyudan adam çıkarma"
operasyonunu yaptığı gunlerdi.
tnönu 'bastırmış', tasanyı Millet
Meclisi'nden geçirmişti. Halk
Partililer de AP'Uler de olumlu oy
veriyorlardı. Birinciler belki bir
ölçüde istemiyorlardı, tereddütlü
idiler. Fakat otoritenin dışına çı-
kamıyorlardı. tkinciler oylannı
coşkulu ve gösterişli olarak olum-
lu kullanıyorlardı. Fakat kerhen
oy verdikleri hissediliyordu. Ya-
sanın senatoda görüşüleceği gun
yaklaşıyordu. Bir gün akşam üze-
ri bir AP'li parlamenter Anado-
lu Kulübü'nden telefon ediyordu:
— Karaman Bey aceie bir gö-
rüşelim.
— Ne zaman?
— Hemen.
— Kulübe geleyim mi?
iadesi sorunu 30 yıldır kamuoyu-
na şırınga edilen baş konulardan
biri olarak canlı tutuldu. Halef-
lerin seleflerine bağlı görüntüleri
siyaset yapmanın bir gereği sayıl-
dı. Ama perde arkasını seyreden-
ler içtensizliğin boyutlannı gör-
dükçe hayretler içinde kalıyoriar-
dı.
Niyetlerle eylemler arasındaki
bu tür çelişkilerin varüğı ve bunun
ülkemizde siyaset yapmanın do-
ğasından sayılması, demokrasimi-
zin başlıca hastalıklanndan biri-
sidir.
Bir ihtilal ortamından çıkıhyor-
du. Mademki demokrasiye geçi-
liyor o halde siyasal yaşamda tor-
tular bırakmamak suretiyle de-
mokrasi ortamının düzenlenmesi
gerekliydi. Tarih bilincinden ve
psiko-sosyal sezişlerden yoksun
olanlar bu gerçeği kavrayamıyor-
lar, kavrayamadılar.
27 Mayıs, serbest ve dürüst bir
seçimle iktidara geldikten bir sü-
re sonra çürumüşluğun ve kokuş-
manın "sathı mailine" düşmüş
bir iktidann tam yıkılışının tari-
he tescilidir. Buradan sonra elbet-
te gecmişe yönelik bazı araştırma-
lar ve soruşturmalar yapüacaktır.
Ama bu demek değildir ki tüm
dikkatler gecmişe yönelik tutuldu.
27 Mayıs'ın geleceğe yönelik ku-
rumsallaştırmaları; özgürlükler,
demokrasi ve plana dayalı ulusal
kalkınma temeünde ülkemizde ye-
ni bir dönemi başlattı.
MBK ve yönetimi tüm çalışma-
lannı, oluşturulacak sosyal bir
hukuk devleti yapısı içinde, gele-
ceğin kurulmasına harcarken gec-
mişe dönük hesaplaşmalar da
mevcut hukuk düzeni içinde yü-
rütüldü. İhtilal yönetimi 27 Ma-
yıs gününün ilk saatlerini, ilk gün-
leri kanlı serüvenlere dönüşülme-
den aşmak becerisini gösterdikten
sonra geçmişten hesap sorulması-
nı hukukçulara bıraktı. thtilal
mahkemeleri kurulması yasasını
bir önlem olarak çıkarttı. Fakat
ihtilal mahkemelerini kurmadı.
Demokrasiye dönmek asıl olduğu
için hukukun dışına taşrnadı.
Yassıada'da duruşmalar, za-
manın en seçkin hâkimlerinden
oluşturulan Yuksek Adalet Diva-
nı'nca yürütüldü. Yüksek Adalet
Divanı hâkimlerinin hukukçu ve
insan olarak vicdanlan dışardan
gelecek hiçbir telkine açık değil-
di. Soruşturmalar ve duruşmalar
kılı kırk yaran bir ütizlik içerisin-
de sürdürülüyordu. Bu yüksek
mahkemeden adil olmayan karar-
ların çıkacağına inanmıyorduk.
Çıkacak kararlann infaz ve uygu-
lamaları da hukukun gerekleri
çerçevesinde yapıhrdı. Yürürlük-
teki hukukun gerekleri ne ise o ya-
pılırdı. Siyasal yaşam ve gereksın-
meler yeni yasal değişiklikleri ön-
görüyorsa, kuşkusuz uygulama
bu yeni gereklere göre yapılrrdı.
Madem ki demokrasiye gidiliyor,
madem ki hukuk devleti yeniden
daha sağlam temeller üzerinde ku-
rulacak, o halde Yuksek Adalet
Divanı kararlarımn infaz ve uy-
gulamalarımn geleceğini de bu
doğrultuda düşünmek icap eder-
di.
12 Haziran 1960 tarihli geçici
Anayasanın 6. maddesi ile Yük-
sek Adalet Divanı'ndan çıkacak
ölüm cezalaruun infazı ya da mü-
ebbet hapis cezasına çevrihnesi
hususu, MBK'nın onayına bağ-
lanmıştı. Sonradan 156 sayılı ya-
sa ile Kurucu Meclisi oluştururken
yasama ve yürütme yetkelerinin
MBK ve Temsilciler Mecüsi'nce
ortaklaşa kullamlacağı düzenlen-
diği halde, sadece bu yetki yine
MBK'da bırakıldı. thtilal yöneti-
mi bu maddeyi bu biçimde düzen-
lerken, iki hususu göz önilnde bu-
lundurmuştu. Birincisi Yüksek
Adalet Divanı'nca verilebilecek
ölum cezalarımn infazı halinde,
ilerde bu ölümlerden siyasetçi ki-
şi ve gruplar arasında tamir edi-
lemeyecek uçurumlar açmaması,
düşmanhklara sebep olmaması.
tkincisi de siyasi suç niteliği taşı-
yacak bir hüküm için ilerde inisi-
yatifî elde bulundurmak, siyasal
konjonktürün gereğine göre dav-
ranmak. 13 kasım olayı öncesin-
de ya da sonrasında siyasi suç ve
infaz doğrultusunda irdeleme ya-
pılmasına gerek duyumıamıştı.
Çünkü muhtemel olay henüz çok
uzaklardaydı. Ama 6 ay geçtikten
sonra şimdi haziran başında Ku-
rucu Meclis'ten yeni anayasa çı-
kanlmış, referanduma gidilmek-
teydi. Secimlerin ekim ayındaya-
pılması kesindi. Yüksek Adalet
Divanı'nda duruşmalar eylül ayı-
na kadar bitirilecekti. MBK da si-
— Hayır. Burada olmaz.
— Bizim eve gelin.
— Hayır o da olmaz.
— Öyleyse ben sizin eve gele-
yira.
— Hayır, hayır o hiç olmaz.
— Peki nerede buluşalım?
— Kimsenin görmeyecegi bir
yeri siz tayin edin.
Evim Bahçelievler'de son dura- yasal konjonktürün gereğine gö-
ğa yakın bir yerdeydi. Randevu re inisiyatirıni kuUanacaktı. Fakat
yerini sectim. 6 Haziran 1961 tarihinde olanak
"Bahçelievler'den gelen yolun ve koşullar birden değişti, dunım
Eskişehir voiunu kestigi yerden çok ciddileşti. MBK'nın dışında
saga kıvnlınca 3. telefon diregi- yeni bir güç odağı gelişiyordu. Bu
nin dibinde." güç odağı, oluşumunu her ne ka-
10 dakika sonra orada buluş- dar MBK'yı konımak gibi masum
tuk. Sanki bir ihtilal hazırhğı için- görülebilecek bir gerekçeye daya-
deymişiz gibi gözlerden uzak bir mış ise de bizim dışımızda karar-
lar alarak bu kararların uygulan-
masmı MBK'ya dayatıyordu. Ba-
zı kimseler uyanamadılar. Ordu
içinde emir ve komuta zinciri dı-
şında bir örgütlemenin ihtilale go-
türebileceğini kavrayamadılar. tş-
te şimdi artık MBK için idam ka-
rarlarımn onayında inisiyatif kul-
yerde, konuyu açtı:
"Yahu ne yapıyor bu tsmet Pa-
şa? tnönu'nün yaptığı iş, hem sı-
ze hem bize karşı. Biz bu teklifin
yasalaşmasını istemiyoruz. Ama
oy vermeye de zorunluyuz. Sena-
to'dan nasıl gecirilmez?"
Eski Demokratlann siyasi hak-
larımn geri verilmesi ancak bir-
kaç yıl sonra uygun bir ortamda
yasama meclislerindeki bütün
grupların katılımı ile gerçekleşti-
rildi.
Eski DP'lilerin önce siyasi hak-
larının, şimdilerde de itibariannın
lanma gibi bu- olanağın azalması
bir yana, seçimler hatta yeni ana-
yasa ve rejimin kaderi bile tehli-
keye girrniş oldu.
Yarın: Yassıada
ve idanalar