26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
5 OCAK 1990 KÜLTÜR-SANAT CUMHURİYET/5 Mehmet Güleryüz sergisi • Kültür Servisi — Mehmet Güleryuz sergisi bugun saat 18.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde açılıyor. Sanatçmın Galeri Nev tarafından düzenlenen sergisi 27 ocağa kadar açık kalacak. Mehmet Güleryüz 1938'te Istanbul'da doğdu. Güzel Sanatlar Akademisi'ni 1%3'de bitirdi. 1970-75 arası eğitimine Paris'te devam etti. Paris dönuşü, 1980'e kadar akademide ders verdi. Aynı yıl New York"a gitti. 1985'e kadar New York, Bruksel arasında çalıştı. 1988 yılında 25 yılhk çalışmalannı Istanbul'da sergileyen sanatçının eserleri birçok ozel koleksiyon dışında Paris Bibliotheque Nationale, University of New York, Istanbul ve Ankara Resim Heykel Muzesi'nde yer alıyor. 4 lfoprak' bir yaşında • Kültür Servisi — Ramazan Üren'in Yazı İşleri Müdürlüğü'nü yaptığı ve yönettiği "Yaprak" adlı fikir ve sanat dergisi birinci yıhnı doldurdu. Ayda bir yayımlanan derginin ocak sayısında Cemal Sureya, Mehmed Kemal, Kemal Kale, Ungaretti, Akgun Akova, Sunay Akın, Bora Ercan, Özkan Mert, Ramazan Üren, Halil tbrahim, Mustafa Biltekin, Fikret Demirağ, Gülden Aydın, Melisa Gürpınar ve Sabri Gurses'in şiirleri yer alıyor. Dergide ayrıca Ülkü Uluırmak'ın, Cevdet Kudret'le yaptığı bir söyleşisine, Küçük Iskender'in bir öykusüne, Muzaffer Buymkçu'nun günlüğüne, Timur Danış'ın "Patikalar" adlı yazısına da yer veriliyor. Uzun bir süre dört sayfa olarak yayımlanan "Yeni Yaprak" Dergisi geçen aydan itibaren 8 sayfa olarak yayımlamyor. Çigdem Erbil Sağın sergisi • Kültur Servisi — Çiğdem Erbil Sağm'ın resim sergisi 8 ocak tarihinde Yonca Modern Sanat Galerisi'nde açılıyor. 1984 yılında Mknar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü'nü özdemir Altan Atölyesi'nde tamamlayan sanatçı, halen Yıldız Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalışıyor. 19. DYO Resim Yanşması'nda mansiyon , 1985 Tiglat Genç Ressamlararası Resim Yanşması'nda üçüncüluk, 1987 Talens Resim Yanşması'nda mansiyon ve 1987 Olimpiyat Komitesi Resim Yanşması'nda uçuncüluk odullerine değer bulunan sanatçı, bugüne kadar birçok karma ve yatışmalı sergiye katıldı. Sağın'ın resimleri 29 ocak tarihine kadar sergilenecek. 'En köttiler' seçildi • ANKARA (AA) — Haftalık Gülmece Dergisi Limon tarafından düzenlenen "Çukurdakiler 89" yarışmasında kültür ve sanat dalında unlü isimler birinci seçildi. Limon dergisi tarafından iki yıldan bu yana 9 dalda düzenlenen ve yaklaşık 70 bin okuyucunun oylanyla yılın "en kötüleri"nin belirlendiği yanşmada, edebiyat dalında Sakıp Sabancı, muzik alamnda Cem Karaca ve televiz>'on dalında da TRT Genel Müdürü Kerim Aydın Erdem "Çukurdakiler 89" odulune layık görüldüler. Basın dalında Gırgır Dergisi'nin el değiştirmesi sırasındaki tutumu ile Ertuğrul Aybay birinci seçilirken, edebiyat alanında "Kadınm Adı Yok", "Aslında Aşk da Yok" gibi kitaplann yazan Duygu Asena ikinci, Limon Dergisi yazarlan tarafından hazırlanan çizgi kahraman Mustafa Kamil Zorti üçüncü seçildiler. Müzik alanında ıkinciligı "sol arabesk" muziğin ünlu ismi Ahmet Kaya, üçüncüluğü Ersen kazanırken, televizyon dalında TRT Haber Dairesi ve Haberler programı ikinci, Brezilya dizisi "Zenginlet de Ağlar" üçüncü oldular. Ilçurtmayı Vurmasınlar' için lobi • ANKARA (AA) — Amerikan Sinema Akademisi ödulleri Oscar'a yabancı film dalında katılacak Tunç Başaran'ın "Uçurtmayı Vurmasınlar" filmi, ocak ayı içinde ABD'de akademi üyelerine özel gösteriler ile tanıtılacak. Tanıtım için Tunç Basaran ve Vecdi Sayar'ı yurtdışına gönderen Kültur Bakanlığı, ünlu Variety Dergisi'nde filmi tanıtan tam sayfa bir ilan ile Türk sinemasının durumunu anlatan bir açıklama da yavımlatacak. Gezici Çocuk Tîyatrosu • Kültür Servisi — Bu yıl "Oyuncakların Şarkısı" ve "Güç Kimde?" adlı iki ayrı muzikli kabare ile sezonu açan Yapı Kredi Çocuk Tiyatrosu'nun ocak ayı turne programı belirlendi. Türkiye'de gezici çocuk tiyatrosu geleneğini başlatan ilk banka olan Yapı Kredi'nin her çarşamba günü İstanbul ve Izmir'de sergilediği oyunları pazar gunleri Eskişehir, Balıkesir, Çorlu, Bandırma, Aliağa, Bergama, Dikili ve Kemalpaşa'da değışık salonlarda sergilemesi bekleniyor. SİNEMA böklal Cad. No. 140 TeJ 151 18 65 - 66 ATILLADORSAY YILINDA TÜRKİYE'DE SİNEMAYA BİR BAKIS UmuÜa umutguzluk yan yana1990'a adım attığımız şu gün- ler, kuşkusuz öncelikle 80'li yıl- lara bir bakışı akla getiriyor. O unutulmaz seksenli yülar... 12 Ey- 1(11, Yılmaz Güney'in kaçışı, Gü- ne>/Gören patentli "Yol"un si- nemamıza, tarihinin en buyük ba- şarısını getirişi (Cannes'da Altın Palmiye). Güney'in ölümu, dışa açılmamızın bir süre duraklama- sı, sonra Kıral, Kavur, Gören, Ba- şer, Livaneli, Basaran vb. adlar- la bir "yeniden doğuş"un başla- ması... Ama 80'li yülara bakışı başka fırsatlara bırakarak şimdi geçen yılda sinemamıza ve sine- macılıguTiıza genel bir bakış atma- ya çalışalım. Önce hemen şunu söyleyeyim: 90'ların başında genel görünüm. bana ancak umut veriyor. Kaygı- lar yok değil. Dunyaya egemen olan kültur tekellerinden Türkiye de payıoı aldı, alacak. Ama ön- celikle yakın bir zamana dek önemsenmeyen, tartışılmayan bu konulann, kültür, kitlesel iletişim, ulusal-evrensel kültür dengeleri sonınlannın, küçük klik cekişme- lerini aşıp topluma böylesine mal oltnası öncelikle umutlu olmayı getifmiyor mu? En büyük tehlike, ilgisizliktir, boşvermişliktir. Oy- sa Türkiye, artık bu konularda il- gisizlik duvanru aşmış, devlet ku- rumlanndan basına, TRT'den ay- dınlara, öğrencilere uzanan geniş bir platfonn üzerinde kültür, kim- ük, iletişim temalanna büyük il- gi duymaya başlamıştır. Daha da ötesi, 1989 yılı, Tür- kiye'de sinemacıhğın yeniden caıı- landığı, kullerinden doğduğu bir yıl olmuştur. Sinema sorunlan toplumun gündemine gelmiş, si- nemalar ise gündelik yaşamın ye- niden parçası olmaya doğru yol almıştır. Sinemacılıktaki bu şaşır- tıcı canlanma, kendine saygısı olan her gerçek sinema yazarını öncelikle ve koşulsuz olarak se- vindirmelidir. Ben kendi adıma,' özellikle 1989'a bakış yazılan ya- zan kimi arkadaşlanmın bu olgu- yu görmezlikten gelmesine gerçek- ten ve içtenlikle hayret ediyonım. Geçen yıl, öncelikle yabancı filmler açısmdan parlak bir yü ol- muş, geçen yıllara kıyasla daha çok daha yeni ve daha nitelikli filmler seyirci önüne çıkabilmiş- tir. Bu, sinemacıhktaki canlan- mayla koşut bir olaydır ve karşı- lıklı bir etkileşim olduğu kuşku götürmez. Bu olgunun hazırlayı- cı öğelerinden biri olan ve geçen yıldan başlayarak bir uluslarara- sı festivale dönüşen tstanbul Si- nema Gunleri, bu yıl da geçen yıl- lardaki ilgiyi sürdürerek giderek katlayarak varlığmı göstermiştir. Çeyrek yüzyıh aşan Antalya Şen- liği, tstanbul Festivali bünyesin- 'UMUT GELDt, SIR.A DENETLEMEDE — Danıştav, Yılmaz Güney'in "Umut" fnminin yurda so- kulmasını ve gosterimini yasaklayan Bakanlar Kurulu kararı hakkında "yunitmeyi durdurma" karan verdi. Efes Filmcilik yoneticileri. Danışta) karanndan sonra filmin Denetleme Kurulu'na gönderildigini söyledüer. "Umut" filmiode Yılmaz Güney'in yanı sıra Gulşen Alnıaçık da rol almıştı. de yapıianfcczacıbaşıUlusal Film Yarışması'na ek olarak Ankara Sinema Günleri'nin de bir yanş- ma duzenlemesi, Türk sineması- nın yaşadığı "bunalımlı" günlerle ilginç bir çeiişki oluşturmuştur. Bunalıma karşın tam 3 yanşma!.. Sinemacılıktaki canlanmaya karşın Turk sinemasının özgül so- runlannın varlığının, hera de kat- lanarak surdüğü de açıkur. Geçen yıl, önceki yıllardan başlayan bir olay sürmüş, Türk filmleri kendi- lerine salon bulamamıştır. Ancak burada da çok ilginç bir olay göz- leniyor. "Salon" sorununu aşan raflanna sıçrayıvermişlerdir. O halde çözüm nerede? Geçen yıl içinde vefat eden Er- tem EtUmez, "vasiyet filmi" olan "Arabesk"le sinemamız tarihine bir gişe rekoru hediye ederken Abf Yılmaz "Arkadaşım Şeytan" ve "Öhi Bir Deniz", Halil Refiğ ise "Hanım"la çabalanru sürdür- düler. 1960'ların sinemacısı Tnnç Başaran, "l'çurtmayı Vunnasın- lar'Ma geri dönüşünü tam anla- mıyla mühurledi. 1970 sonlann- da sinemaya başlayan Korban Yurtsever ve Yavuz Özkan, ilginç dönüş filmleri gerçekleştirdiler: Daha yeniler de boş durmadı- lar. Zöifii Livaneli, ikinci filmi "Sis"de ilkini aştı. Şahin Kay- gnn'un ikinci filmi "Dotanay" da ilginç bir uslup araştırmasıydı. tr- fan Tözüra "Meiodram"la tartış- malar açtı, "Fazilet" ise yönetme- nin şündiye dek yaptıklarının en iyisiydi. Selim tleri de iik yönet- menlik denemesi olan "Hiç Bir Gece"yi ancak TV ekranından se- yirciye ulaştırabildi. TV'den gelen Yusuf Kurçenli'nin son filmi se- yirciye pek ulaşamadı. Ziya Öz- tan'ın çok iddialı "Cahide" dizi- si duşkırıklığı uyandırdı. Tunca 1989, Türkiye'de sinemacıhgın yeniden canlandığı bir yıl oldu. Sinema sorunlan gündeme geldi. Bilinclenen, seçen bir seyirci, sinemaya yeniden akmaya başlayan para ve yaratıcı potansiyele sahip insan malzemesi. Bu 3 olgu bir aradaysa, sinemanın geleceğinden umut kesilir mi? kimı filmler, Turk sinemasına, ta- rihinde görmek bir yana hayal bi- le edemeyeceği gişe gelirleri bıra- kıyorlar. "Arabesk"ten sonra "Sis" ve "Uçurtmayı Vurmasın- lar", buna örnektir. öte yandan kimi filmler, hem de aldıklan odüjlere, dış yankılara karşın gös- terime çıktıkları sinemalarda hiç ilgi görmeden kısa sürede kalkmış ("Dolunay", "Üçüncü Göz", "Zincir"), kimileriyse bu şansa bile sahıp olamadan videoculann "Zincir" ve "FUm Bitti". Kadın yönetmenler oldukça etkindi: Bil- ge Olgaç'ın geleneksel şanssızlığı sürdu ve sanatçmın "Yann Cu- martesi", "Gömlek" gibi filmle- ri, yine seyirci onüne çıkamadı. Nisan Akman, üçüncü filmi "Dünden Sonra, Yanadan Ön- ce"de oldukça geniş bir kesime seslenebildi. Mahinur Ergün ise "Gece Dansı Tutsaklan"nın şans- sızlığına karşın çabalarını surdü- rüyor. Yönder'in "BirTren Yolculuğa" ise bir yönetmeni haberliyordu. Dış başanlar yine sürdü. "Sis", "Uçurtmayı Vormasınlar", "Ha- aun", "Dünden Sonra, Yanndan Öııce" şenliklere katıldılar, ödul- ler aldılar. Dışanda çalışan yönet- menlerimizden Tevfik Başer'in son filmi "Yanlış Cennete FJveda" dünya turunu sürdürdü, Fransa'da yaşayan Reha Erdem'- in "A...Ayy" adb filmi ise Nan- tes'da bir ödül aldı. 1989 yıUna damgasını basan birkaç olay daha var sinema cep- hesinde. Bu yıl içinde sinemamı- zın 75. yılı oldukça görkemli bi- çimde kutlandı, olay iletişim araç- larında belli yankılar yaptı. Yıl- maz Güney'in filmleri üzerinde süren anlamsız yasağın kalkması için uğraşıldı, "Umut" filmi ul- kemize "ithal edildi". Bu konu- daki yasal prosedür sürüyor ve 1990'lar kuşaklarının Yılmaz Gn- ney'i (nihayet) tanıması için bir umut belirmiş bulunuyor. Peki tüm bu bakıştan sonra umutlu mu olmalı, umutsuz fnu? "Türk sineması ölüp-bitti" çığlık- larına katılmalı mı? Biz, bu ko- nudaki kişisel görüşümüzü bir kez daha yineleyelim: Ölüp biten Türk sineması değil, belli bir an- layış, belli bir üretim biçimi. Halk arasında yapıian soruşturmalar- da, en çok izlenen TV program- lan arasında örneğin geçen hafta "Ya Ya Ya Şa Şa Şa" veya "Yansıma" gibi "aydınlann" ya görmek bile isteme>eceği ya da bi- raz baktıktan sonra kanal değiş- tireceği filmlerin en çok izlenen programlann başına oturması, as- lında Türk sinemasının seyirci po- tansiyelini yitirmediğini gösteri- yor. Ama kişisel, yaratıcı sinema bir yana ticari denen filmlerin bile ar- tık ezelden beri suren yöntemler- le, "patron"un kafasından çıkan fıkirlerin memur senaryocular ta- rafından 3 günde kotanlıp 15 günde çekilmesiyle oluşan filmler- den vazgeçmek, bu yapıyı kırmak gerekiyor. Sinema alanına gerçek sermayeyle birlikte gerçek yaratıcı gücü, nitelikli bir yazar- yönet- men - yapuncı kadrosunu dahil et- mek gerekiyor. "Amerikalılar geldi" diye feryat edileceğine, Amerikalılann gelmesi ile oluşan seyirci potansiyelinin gişelere bı- raktığı muazzam gelirden kesile- cek mantıklı bir oranın, tüm dün- yanın yaptığı gibi bizim kendi, öz sinemamızın sorunlannı çözümle- yecek bir fona aktanlması gere- kiyor. Bilinclenen, seçen, parasırun karşılığuu almak isteyen bir seyir- ci, sinemacılığa yeniden akmaya başlayan para ve her şeye karşın büyük yaratıa potansiyeli olduğu- na inandığım bir insan malzeme- si... Bu 3 olgu bir aradaysa sine- manın, sinemacıiığımızın gelece- ğinden umut kesilir mi? Yaruı: 1989 Yılında Ankara'da Tiyatroya Bir Bakış (Ayşegül Yüksel) Ilk James Bondfılminden tam 28 yılsonra Bond emrinizdeÖ l d Ü r m e İZHİ (Licence to Kill) / Yönetmen: John Glen / Oyuncular: Timothy Dalton, Carey Lowell, Robert Davi, Talisa Soto, Anthony Zerbe / Bir UIP yapımı (Atlas, Gazi, Kristal, Bakırköy 74, Kadıköy As, Atlantik). PAZARTESI 15 Ocak 1990 Pazaıtesi 21.00 MAZHAR-FUAT-ÖZKAN 22 Ocak 1990 Pazaıtesl 21.00 ESİN AFŞAR 8 Ocak P.tesi konserimize yer kalmamıştır. llginize teşekkür erteriz. KONSERLERİI SHAKESPEARE'DEN JAMES BOND'A — Sean Conner>, Roger Moore ve George Lazenby'den sonra bu kez James Bond'u beyaz- perdede ünlu Shakespeare oyuncusu Timothy Dalton canlandın- yor. Carey Lovvell de filmin öne çıkan kadın oyunculan arasında. Tam 28 yıl olmuş!.. İlk James Bond, Sean.Connery'nin kişiliğin- de "Dr. No" adlı filmde karşımı- za geldiğinde, bu yarı düşsel, yan gerçekçi kahramanın bu denli uzun ömürlü olacağı kestirilebilir mıydi? Sean Connery, Roger Mo- ore ve George Lazenby'yi, "soguk savaşı", bloklararası Yaİta denge- sini, "duvan", Brejnev politikala- nnı, Avrupa komünizmini ve de turlü - çeşitli başka şeyleri tarihe gomdükten sonra yeni James Bond filmi emrinizde!.. Tam 18. filminde Bond, kimi şeylere kaçımlmaz olarak veda ediyor. İki bloğu karşı kaışıya ge- tirirken, çoğu zaman dünyayı, gi- derek evreni de tehdit eden, fan- tezi ve fantastik projelerin peşin- deki inanılmaz "kötü"lere veda... Eski ve yaşlı ajan Q"nun tam vak- tinde getirdiği birkaç "yararh" si- lahın dışındaki o fantezi, öldürü- cü, bin bir marifetli âletlere veda... "Örgüt"le ters düşmesi sonucu, "majestelerinin hizmetinde" ol- maya, kendi deyimiyle "silahlara veda" ve bu kez işini "tek başına", bireysel olarak görme zorunlulu- ğu... AIDS'in gömduğu 1960'lann "cinsel devrim"ine ve çeşitli cin- sel fantezilere de veda ve (bir ka- çamağın dışında) film boyunca tek ve aynı kıza ilgi duyma!.. Küba olduğu çağnştınlan (niye Kolombiya değil? Burada da yine "hinogiu hin" bir siyasal hesap mı var?) Bir Latin Amerika ülkesin- de müthiş bir uyuşturucu, kaçak- çılık ve rüşvet mekanizması kur- muş, "ayaklan yerde" bir haydu- ta, Sanchez'e karşı savaşım veriyor bu kez kahraraanımız. Bir zaman- lar filmlerinde, ülkeden ülkeye, kadından kadına koşan Bond, bu fiİmde sanki klasik tragedyanın "altın kurallan"na dönüş yaprruş: Mekân, zaman ve tema birligj. Özellikle Roger Moore'un son yıl- larda hafif hantallaşmış profiline kıyasla daha dinç, enerjik ve de "soylu" bir görünüm veren "Sha- kespeare oyuncusu" Timottn Dal- ton'un da katkısıyla film, düşsel- liğin bulutlanndan inip ayakları- ru daha bir yere basıyor. Hareket sahneleri, daha önce gördüğümu- zü düşunseniz de yine son kerte ustalıkla çekilmiş: Köpekbalığı, havada takip, kamyonların sava- şı vb. bölümler. Gerilim / gülme- ce dengesi yine yerK yerinde Ve yi- ne 2 küsur saat boyunca perdeye bağlamyor, klasik deyimiyle "pa- ranızın karşılığını alıyorsunuz." Velhasıl Bond'un sağlığı yerin- de.. Sinemanın en uzun ömürlü serisi olmaya aday Bond filmleri, başarılannın gizini, sanırım artık bir "ritüel"e dönüşmüş belli şey- leri korumakla, "zamana uyma" kaygısrîçinde belli yenilikler getir- me cabasının uygun dozundan ah- yorlar. Bakalım bu "reçete" dizi- yi daha bir 28 yıl götürmeye yete- cek mi ve torunlanmız da kendi Bond'lannı görebilecekler mi? Refiğ'in 'Hanım'ı Biletter Gise ve V*kkoramada YAPIM & 0RGAN1ZASVON' H E D E F ' Kültür Servisi — Halit Refıg^ in uzun süredir salon bulamadı- ğı için seyirci önüne çıkamayan ödüllü filmi "Hamm", yanndan itibaren AKM Sinema Salonu- nda gösterime giriyor. Antalya Şenliği'nde üçüncü film seçildiği gibi Halit Refiğ'e de bir "En lyi Yönetmen" ödü- lü getiren bu ilginç film, Nezihe Araz'ın bir senaryosundan yola çıkarak eski tstanbul'un yok ılan değerlerine koşut olarak lümü yaklaşan ve bu arada, evgili kedisine bir "yuva maya" çalışan bir eski İstan- bul harumefendisinin öykusunu anlatıyor. Irfan Tözüm'ün yenifilmi Tazilefte HülyaAvşar dört dörtlük Fazilet'in kişilik bölünmesiFazilet / Yönetmen: İrfan Tözüm / Senaryo: Gülin Tokat, Gökay Özgüç / Görüntü: Ertunç Şenkay / Müzik: Cahit Berkay / Oyuncular: Hülya Avşar, Yaman Okay, Merih Akalın, Engin Inal, İhsan Yüce / Bir Ferkan Film filmi (AKM salonu, son gün). İrfan Tözum, insanı şaşırtan bir sinemacı. "Rumuz Goncagül"ünü se\miş, ."Melodram"ından hiç hoşlanmamış, Antalya Şenliği'nde izlediğimiz "Fotoğraflar"ından sonra ise artık ondan tum umu- dumuzu kesmiştik. Ama "Fazi- let", filmi görüp seven kimi dost- lanmızm dediklerini haklı çıka- ran, ilginç bir yapım. Bufilmiele- yip "Fotograflar"ı Antalya'ya gönderen "ön jüri" için içimden geçen sözcüğü ise burada yazma- yacağım. "Fazilet", köy kökenli Fazilet'- ÖZGÜN BİR SENARYODAN - lef'te başrolleri Hulya Avşar ve in "kişilik parçalanması"nı anla- tıyor. Çocuk yaşında amcasının peşine takılarak kente gelen ve "bale öğretraeni" Alev'in yanına "evlatlık" verüen Fazilet, kendisini (herhangi bir kadını) anlamaktan kilometrelerce uzak, inşaat işçisi kocasıyla yaşadıklan gecekondu semtinin koşullarını, sürekli ola- - İrfan Tözüm'ün çektiği "Fazi- Yaman Okay paylaşıyoriar. rak "sosyetik" Alev'in çevresıyle, koşullanyla, ilişkileriyle kıyaslı- yor. Genç, güzel, doyumsuz Fazi- let'e beklediklerinden hiçbirini ge- tirecek gibi değil yaşam... O da bi- linçaltımn baskısı sonucu, kendi- ni Alev'in yerine koymaya, onun kimliğini üstlenmeye başlıyor. So- nuç, tam bir "klinik vaka", bir ki- şilik bölünmesidir. Özgün bu senaryonun getirdi- ği bu ilginç konuyu, Tözum, gi- zem dozu biraz eksik (benzer bir konuyu anlatan "Julia ve Julia- 'yı düşünüyorum), ama oldukça sağlam bir sinemayla perdeye ak- tanyor. Toplumsal çevreyi olduğu denli, yan kişilikleri de (kocayı, Alev'in müteahhit sevgilisini, de- fine peşindeki amcayı) kısa, ama özlü çizgilerle karşımıza getiriyor. Ama asıl başansım, sürekli bir gel-gitin yaşandığı öyküsünü ol- dukça usta işi bir kurmacayla an- latabilmiş olması. Filmin kimi "geçişleri'' özelhkle başanh. Büiıı- çaltım, hayalleri somutlaştırmak gibi sinemamızın pek.iyi becere- mediği (Atıf Yılmaz ustayı bile "Hayallerim, Aşkım ve Sen"de tö- kezleten) bir olgu, "Fazilet" de ol- dukça iyı kotanlmış. Perdede ilk kez gerçek bir kompozisyonda iz- lediğim Merih Akalın, Yaman Okay, Engin Inal da çok iyiler. Ama yine de özel bir övgü, kamu- oyundaki çekiciliğini nedense bir turlü "box-office"e (gişe hasılatı) dönuştüremeyen Hülya Avşar'ın dört dörtlük oyununa... İdil Biret C. R. Rey'de • Kültür Servisi — Piyanist îdil Biret, 8 ocakta İstanbul Belediyesi Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda bir resital verecek. Sanatçı, 16 ocakta da üç haftalık bir Japonya turnesine çıkacak. Japonya'dan Hong Kong ve Malezya'ya geçecek olan Biret, nisan aymda Doğu Alrnanya'da konserler verecek. Selçuklu çini ve seramigi • Kultür Servisi — Kalebodur Seramik Sanayi A.Ş. 1990 yıh takvimini "Selçuklularda Çini ve Seramik Sanatı" konusuna ayırdı. Selçuklulann günümüze dek gelen ve cami, medrese, saray, köşk gibi yapıtların suslemelerinde kullanılan çini ve seramik eserleri Nuri Bilge Ceylan tarafından fotoğraflandı. Germeç'in desenleri • Kultür'Servisi — Umut Germec, desenlerini Taksim Atatürk Kitaplığı'nda sergilemeye başladı. Sergi 20 ocak tarihine kadar görülebilecek. 1987 yılına dek Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Neşet Günal, Neşe Erdok, Devrim Erbil atölyelerinde öğrenim gören ve gravür atölyesinden sertifika alan Umut Germeç ütografi atolyesinde baskı çalışmalan da yaptı. Akçetin sergisi • Kültür Servisi — 1990 yılında, genç sanatçılara açılan Yapı Kredi Bankası Kazım Taşkent II'de 8 ocakta Ercan Akçetin ilk sergisi yer alacak. Resimlerinde insanı ve yaşadığı çevreyi anlatan Akçetin'in sergisinde, 40 yapıtı sunulacak. Taıih, Zaman semineri • Kültür Servisi — Enis Batur yönetiminde gerçekleşecek olan 'Edebiyat, Tarih, Zaman' başlıklı seminer dün Bilsak'ta başladı. 5 hafta boyunca salı ve perşembe gunleri izlenebilecek olan seminere, Mehmet Ali Kılıçbay, Mete Tuncay, Ünsal Oskay, Ahmet Oktay, Ekrem lşın, Aydın Uğur, Atilla özkınmlı ve Turan Oflazoğlu konuşmacı olarak katılacaklar. Edebiyat ve tarih ilişkileri, tarih yazarlığı, edebiyat tarihçiliği, edebiyatta zamanın kullanımı gibi konu başhklan olan seminerin ilk konuşmacısı da Enis Batur. İsrail tiyatrosu • MOSKOVA (AA) — Sovyetler Birliği'nden Israil'e yaklaşık 22 yıllık aradan sonra ilk doğrudan uçak seferinin yapılmasımn ardından, İsrail Ulusal Tiyatro Topluluğu, gösteriler sunmak üzere Moskova'ya geldi. tbranice oyun sahneleyen ilk tiyatro grubu olarak 1917 yılında Moskova'da kurulmuş olduğu belirtilen İsrail Ulusal Tiyatro Topluluğu, 'Habima'nın Genel Müdürü, düzenlediği basın toplantısında, Moskova'ya yaptıklan bu ziyareti 'Köklerine Dönüş' ve 'Bir Düşün Gerçekleşmesi' olarak niteledi. UGUN • İDİL Biret Resltall İdil Biret saat 18.30'da ÎTÜ Maçka Kampusu G Amfisi'nde bir resital veriyor. • AR2U Temizer Arzu Temizer'in piyano resitali saat 16.00'da Vezneciler Kuyucu Murat Paşa Medresesi'nde izlenebilir. BİLSAK'TA BUGÜN 5 Arauk Cuma: 19.00 KADIN ÇEVRESİ: Bedenimiz Bizimdir. Cinsel tacize Hayır. "Işlerinde Bedenimiz Bizim". 19.00 TtYATRO: "tşte Baş, Işte Gövde, lşte Kanatlar" Yazan: Sevim BURAK. Oynayan: BtLSAK TÎYATRO ATÖLYESİ GÖRSEL SANAT ATÖLYELERİ Mehmet GÜLERYÜZ'le Resim Çalışmalan perşembe-cuma 10.00-01.00 arası CAFE-FOYER-BAR BtLSAK Herkese Açıktır. BtLSAK, Sıraselvüer, Soğancı Sok. No: 7 CtHANGtR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle