25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
'HURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 1 OCAK 1990 Aam Olmak llsttme... folstoy, özel mülklerini dağıttı diye Rusya'da köylülerin toprak ,orunu vaktinden önce çözümlenir miydi? Jasnaya Polyana'daki o .opraklar ortasmda büyük yazarın müzesi var bugün. Yazıtsız, likitsiz mezan da orada. Kuşkusuz onun yüreğinden, düşüncesinden geçenler, peygamberlere özgü bir yücelik taşıyordu. FAKİR BAYKURT Aıu kıtaplan yönunden yoksul Türk yazmı, son yıllarda guzel biı yapıt kazandı. Samim Kocagöz'un 1984'te tamamladığı "Bu da Geçer Yahu" adını vetdi|i anıları, sonunda Düşün Yayınevi'nde ba- sılabildi. Daha önce dergilerde çıkan kimi yazıla- nndan, bir ara da Hikmet Çeiinkaya'nın Çağdaş Yayırüan arasında çıkan "Yülann Tanığı Üç Yazar" adlı söyleşüer kıtabından Kocagöz'un anı- larmı az çok biliyorduk. Ancak yazıtumızın köşe taşlanndan olanbiı yazarın, bence önemli anılan- nı ancak şımdi topluca okuma olanağ» bulabildik. Kocagöz'un yakın okurlannı, dostlannı muüandı- ran bir olay bu... Kendısi, şimdılerde 73'ûnü surüyor. Ama öyküy- le romatı türlerinde ununu eleyip ele&ni duvara as- mış değü henüz. Söz konusu kitabıru okuyup bi- tirdiğimizde, pek çok ya2arunızın, şairimizin ne- dense savsadığı bir işi vaktinde yapan yazara te- şekkur borcvı duyuyoruz. Samim Kocagöz, yuz yüze söyleşilerinde de iyı bir anlatıcıdır. Yaşamdan, yaşamından öyle ibret- lik durumlar seçer çıkanr ki zaman zaman katıla kaula güldûrür, zaman zaman da acı acı düşündu- riir insanı. Bu söyleşilerde yer yer "ben" merkezli açıklamalar ağır bassa da o usta dokunuşlar, bil- gece yorumlayışlar kişiyı tutup Batı Anadolu'nun eski guzel çağlanna gotürur, Menderes Irmagı do- laylarında bugun bır turhl muüu olamayan insan- lar arasında dolaştırvr. Bu arada dünyayı sadece kendı damağı, kendı teni için yaşamamış, halkırun, ulusunun durumlannı, sorunlannı, az insanda rast- lanır bir erderrüe derinden kavramış, kendisiyle çe- lışkiye düşmeycn atılgan, özverili bir aydırun ya- şamı serilir önûmuze. Ulu&ai kıtaplığın raflarında seçkin yer tutan ya- pıtlannda topraksız köylülerin, yoksul halkın, Kur- tuluş Savaşı gazilennin, polısçe izlenen tedirgin gençlerin, hatta emeklilerin çilesini ince ince işle- yen bu yazar, Söke'nin bey soylu bir aılesinden ge- lir. Babası Şükru Bey Kurtuluş Savaşı'nda yarar- lıklar göstermiş adsız bir kahraman olduğu halde Buyuk Soylev'i Mustafa KemaTin ağzından dinle- mek için Ankara'ya çagnlmıştır. Dedesi Ahmet Ağa'nm Menderes kıyısında Burunkoy smırları içinde, hayıtlar, sazlar, ılgmlar arasında binlerce dönum toprağı vardır. Bu topraklardan Samim'e kalan 500 dönümdür. Ahmet Ağa, oğlu Şukru'yu özellikle okutmamıştır. "Okursa elimden çıkar gi- der!" diye çekmmiştir. Şukrü Bey kendısi, kız er- kek ayırmadan bütun çocuklarıru okutmak için de- rin bir tutku sahibidır, ama Ahmet A|a onu da en- geHemeye çabalamıştır. "Topraklar sahipsiz kal- masın, ağalık öyle sünıp gıtsm!" iste|idir bu... Öy- leyken Samim Kocagöz îzmir'de liseyi, tstanbul'- da universiteyi, Lozan'da uzmanlık egkimini ta- mamlayabilmiştir. Halk Partisi, Demokrat Parti kendisini saflarına çekip milletvekih çıkarma giri- şimlerinde bulunmuşsa da o, daha delikanhhk yaş- larında yüreğini, beynini yoksullardan yana koy- duğu için hem kendisi hem de ailesi için çileli ola- nı seçmiş, bu önerileri geri çevirmişür. Bu seçimi yüzunden daha öğrentilik yıÛannda izlenmeye baş- İamış, askerliğinde tutuklanmış, 12 Mart fırtına- sında gözaltına almmıştır. Hem okul arkadaşı, hem akrabası olan Nasır Zeytinoğlu, Cumhurbaşkan- hğı Genel Yazmaru ya da Içişleri Bakanı iken rah- metlı Cemal Gursel, "Bu izlemeler seçkin yazarla- nnuza W»rşı ayıp degü rai? Kaldınn atın o dosja- lanî" dediği halde kaldmlamamıştır o dosyalar. Devletli akraba, gene de avutucu birkaç soz hsıl- damışur Kocagöz'un kulağına: "Ne yaap çizdiy- sen hepsi toplanmış, düzenli olarak klasörlere yer- lestirilmişür, ilerde işe yarar..." Yolunu, yerini seçebilmek... Menderes Ovası'nda, o kan eksen can bitecek top- rakları Samim Kocagöz'le iki kez gezip dolaştım. Pek çokları konuşurdu: "Madem topraksız koylü- lerden yanadıt, niçin dağıtmıyor elindekileri onla- ra?" Moskova'ya uç yuz kilometre yakm Tula ilçe- sirün sımrları içinde Kont Tolstoy'un genis çifüiğı- ni de gördüm. O da yoksul köylülerden yana idi. Yaşamındaki çelişkiyi sezdiği için son yülannda "reform" yapmak istedi. Ama "Oğullanmız, çocuk- larımız var Leo, ne yapıyorsun?" diye Sofia Tols- toyeva dvırdurdu kendisini; buyuk romancının gi- rişimi sonuç vermedi. Ne olurdu verseydi? Tolstoy, ozel mülklerini dağıttı diye Rusya'da köylülenn top- rak sorunu vaktinden once çozumlenir miydi? Jas- naya Polyana'daki o topraklar ortasındabuyuk ya- zarın muzesi var bugun. Yazıtsız, dikitsiz mezan da orada. Kuşkusuz onun yüreğinden, duşuncesınden geçenler, peygamberlere ozgu bır yucelik taşıyordu. Ama Samim Kocagöz için sorun daha aydınlıktı: Toprak reformu üç beş yazann ya da koyluden ya- na birkaç aydmın çözeceği bir sorun değü, ciddı bir devlet görevidır. Bu alandaki savaşım, özel toprak- larını dağıtmaktan değil, çok boyuüu ve tutarh po- ütik uğraşımlardan geçer. Duşuncede topraksız köy- lülerden yana olmak, kalemini onların mutluluğu- na adamak, nasıl dryeyim, Tolstoy'ca ozveriyi çok aşan, başka bir tutarhhktır... Samim Kocagöz bu tutarlılığın adarru olduğu için hiçbir lisede, ortaokulda öğretmenlik bulamadı. Egemenler, eşınin elinden de öğretmenlik yetkisini aldılar. Son dönemde oğlunu da Sıyasal Bdgiler'- deki öğretim üyeliği görevinden çıkardılar. Turki- ye'de yazın emeğinden gecim, olurlu değil; zaman zaman Zıraat Bankası'ndan, zaman zaman tefeci Rafael Levi Efendi'den kredi alarak 500 donüm top- rak uzerinde yuz kadar çıftçıyle, tıpkı bir koopera- tif yöneticisi gibi çahşıp ailesinin geçimıni iyi kötu çıkarmış, Karşıyaka'da aıleden kalma arsa ustüne yaptığı kuçük e%de yanlannı yazabilmiştır. Kapatüan Turk Dil Kurumu'nun uyesiydi. Kapa- tılan Türkiye tşçi Partisı'nin uyesiydi. Yeditepe Ya- yınlan'na, kânna değil, zararına onaktı. Genç ya- zarların kuaplarının basılmasına destek olurdu. Bol toprakh bir aileden gelmek, üniversite bitirmek, eşi- nın, oğullanmn da üniversite bitirmiş olması yet- miyor. Kım olursan ol, kendini egemenlerin bu>- ruğuna vermez de yoksul halktan, emekçilerden ya- na olursan, sen de onlar gibi surunmeye başlıyor- sun, yaşamın onların yaşamına dönüyor hemen. Bu dunyadan çekıp gidene değin izleniyorsun, horla- nıyorsun surekli... Acaba Samim Kocagöz bundan yakınmış mıdır hiç? Sanmıyorum. Böyle bir iz, toz yok yapıtların- da. Seçiminde, "Oglundan, eşinden ne istersiniz bre, asın Samim'i olsun bıisin!" diyecek derecede karar- lıdır o... Seçım... tşte butün sorun burada. Dunya- ya hangı ulustan, dinden, kimin oğlu, kızı olarak geleceğini seçemiyorsun, ama bir yasa gelince için- de yer alacağın safı seçebüırsin. Samim Kocagöz bunu yazın sanatınm aydınhğıyla erkenden başar- mıştır. Menderes boyu çiftçilerimn, ırgatlannın ya- jamını o en ılkin yazmak ıçın ıncelemişür. "Tellikavak" adh yapıtında yer alan öykulerde bu tuturau besbelhdir. Lıse ö|renciliğınde top ardında koşar biraz. Ama okur aynı zamanda. Oturur kâğıdın karşısına, ya- zar. Üniversite öğrenciliğinde yazın çevrelerine gi- rer. Ahmet Hamdi Tanpmar, Fuat Köprülü hoca- ları olur. Halide Edip'le, sonra Yakup Kadri ile Sa- bahattin Alı ile taruşır göruşür. Sait Faik, Vedat Gunyol, Husamettin Bozok, Salâh Birsel, Naim Ti- rali ile arkadaşlıklar eder. Kimi gunlerı, hattâ ge- celeri onlarla uzun uzun söyleşerek geçer. Bu soy- leşilerden kazandıkları, babadan anadan gelen olumlu ozelliklerin ustune eklenir. Çunku aılesin- de kitap okunurdu. Şür söylerurdi. Saim'den baş- ka bır kız, bır erkek kardeş de yazın yaşamına atıl- mışlardır nitekim. Boyle bir ortamda gelişıp var gü- cuyle çalışarak, hiçbir zikzakm yer almadığı yaşa- mını, birbirini aşan yapıtlarla bugünlere getirir. Adı- nı sağlığmda halkmın belleğınde saygın bir yere yer- leştirir. Öldükten sonra da yaşamak, bu değil mi- dir gerçekte? Söke kaymakamı ile beledıye başka- nı, kardesi Halil ile onu, ilçede yapüacak b : r kul- tür gecesme onur konuğu olarak çağınrlar. Ama sonradan kulaklanna kım ne ufledı ve doldurduy- sa, toplantı salonuna vardıklarında kendıleriyle kimse ügilenmez, ortada kalırlar. Ama dışarda halk sarıverir çevrelermı. Keyifli bir yanıt... Son derece oğreticidir Samim Kocagoz'ün anılan. "Bu da Geçti Yahu"yu yazmasaydı, bütun bunları öğrenmekten yoksun kalacaktık. Daha neler... Ba- bası Şükru Bey, ilçenin kahvesinde oturuyordur. Li- se, üniversite, Lozan bitmiştir. Öğretmenlik yokmr, doktorluk, avukatlık yoktur. Bir "meslek"? Yok- tur. Samim çiftçilik yapmaktadır. "Bir Şehrin tki Kapısı" romanı da yeni çıkmıştır. Kasaba şöyle bir karışmış, Söke beyleri küplere bınmişlerdır. Bun- lardan biri Şukru Bey'e yanaşır: "Adam edemedın oğlunu!" der. Asıl istedıği "Komünıst oldu çıktı oğ- lun!"demektir, ama cesaret edemez. Pek keyiflenir Şükru Bey: "Sizin gelmiş geçmişinizi sadece bizim kasaba biürdi, şimdi bütün Turkıye öğrendi diye kı- zıyorsunuz oğluma! Memleketin dertlerini bilmek, hele yazabihnek adamlıktır. Ben oğlumun bu adam- hğından hoşnutum!" der. Bundan sonrası esen olsun Samim Kocagöz'un. Biz de hoşnutuz kendisinden. "Yeni bir yazar geh- yor, senın pabucunu dama atacak!" dediklerinde Sabahattin Ah, "Aman gelsin!" diye yanıtlar takıl- gan arkadaşlann. "Bize bır değü daha yuz Saba- hattin Ali, yuz Samim Kocagöz gerek!" Gelin bır- likte, "Darısı yeni Samim Kocagözlerin, Sabahat- tin Alilerın başına..'.' diye kapatalım elimizdeki gu- zel yapıtın kapağını. CUMHHJRtYET'TEJV OKURLARA... OKÂY Her Gün EVET/HAm OKTfflf AKBAL '90'hYıllaraGirerken"Yinninci Yûzyıl. insanoğlunun en çok aşağılandığı zaman." On yıl kaldı bu yüzyılın bitmesıne. Rene Char'ın dediği gibi bu yüzyıl insanoğlunun en çok aşağılandığı, hortandığı bır za- man parçası mıdır? Şöyle bir düşunursek ünlü Fransız şaırinın bu düşüncesıne hak vermek zorunda kalırız. Hiçbir yüryılda in- sanoğlu bu denlı kıyımlara uğramamıştır. Sayısat açtdan da ni- telıkler açısından da.. Zulüm, ışkence, acımastzUkyirmınci yüz- yılda, özellikle ıkıncı yarısında en aşırı çızgısıne ulaşmıştır de- mek yanlış mıdır? Büyük dürrya sava%lannda mılyonlarca ınsan ÖWQ, milyonlar- ca yaralı, sakat, öksûz çocuk, dul kadın... Dikta yönetimindekı kurbanlar. Işkence evlerınden geçenler. Açlıktan kırılanlar... Üs- telik de uygariığın, teknik gelışmenın en ıterı bir dönemınde 1 Geç- mış yüzyıHara bakarsak, savaşlarda bu kadar çok insanın ölme- diğını göreceğız. Özellikle savaş alanları dışındakiler çoğunluk- la gOvencede kalmışlardır. Savaştar, ısttlalar, başkaldırmalar her (Arkası tf. Sayfada) 4 Arkasuıda Halk Olıııanıa Prof. BAHRİ SAVCI Gazetemiz Cumhuriyet bir süre önce bir uyan yaptı. "Arkasında halk çoğtınluğu bulunmayan" ıktidarlann başına gelen gaile- lerden söz etti. Evet, "arkasında halk olmama"nın, oto- riter rejimlerde bile, ülkelerinin başına "ga- ileHer açtığı, tarihın ve siyasal büimin bır ke- sin saptaması olduğu anlaşüıyor. tşte, Şahın Jran'ından başlayıp, Doğu Av- rupa ve Balkan ülkelerinde, kimisi ka^ısız, kı- misi kanlı gaileler var. lran dışındaki ulkeler çözümu, demokratık yöntemde aramaktadır- lar. Tarih üe siyasalbüimin bu matematiksel ke- sinliğini özümsemiş bir algının cesareti ve so- gukkanlılığı ile hemen durunıa bakalım: Soyut bir hukukça değil, somut bir siyasal - sosyal gerçek olarak arkasında halk olduğu yargısı, gıderek zayıflayan bir kuru varsayım hukuru suruyov. . ı—», Bu durumda, beklenmedik siyasal devinim- lenn (hareketlerin) anayasalan da zoriayan bir gaıle olarak sahneye gelmesini önleme, Tur- kiye'nin de sorunudur. Türkiye'de hukukun soyut gerçeklerine sı- ğınmaktan gelen avuntulan aşarsak "Arka- sında halk olmama" siyasal gerçeğirün bir pe- rişanhk duzeyinde olduğunu görmemeziik edemeyiz. Bunun kaba Türkçesini söyleyeüm: Alt sos- yal katmanlardan, üst sosyal katmanlara ya- pılan ve yüzde S6'lara ulaşan kaynak trans- ferlerine dayalı bir ekonominin kaili (yapa- nı) halk desteğini yuzde 36'lardan resmen yüz- de 21'lere, olgu olarak da yüzde ITlere ine- rek, bir yitirme eğrisi uzerinde kayvp durmak- tadir. Demek ki arkasında halk buîunması ku- ralında guçlu bır yerde değildır. Aynca. 200 yıldır aranan Batı anlayışlı de- ğerlere dayalı bir demokrasıleşme sürecinde, •omn-SO yıldirafanan sosyal-hukuksa! bir par- lamenterızm gehşımınin de sahibi olunmak- tan boyuna sapümaktadır Us-bilimcilik-otyektıf deneyim oğelerine dayalılığın karşısına, arkaik-köhne-tarih ve- rilerıne nt bır sentezciük ile de gerçek çağdaş- hktan boyuna uzaklaşma vardır. Bır surû de- mokrası dışı yasayı ve anayasayı bu çağdışı gelenekselliğın bekçisi durumuna getirme yo- lundayız. Bu da halkın gerçek gehşım ozlemlenne-beklentılerine ters bir durumdur. Ve de arkasında bır halk boşluğunun bulun- masının nedenıdir. Başka bir devişle, usdışı, anlaşılmaz bir ınatla, bir hukuk soyutlaması ile, en somut bır siyasal gerçek gorulmek ıstenmiyor. O za- man halk da iktidarın arkasından kaçar. Onu ıktidarın arkasında tutacak bir gerekçeli ide- oloji de bulunamaz. O zaman ıktidarlann arkasında ne kalır? Ulusal gehr payı, ancak yüzde 14'lerde ka- lan tum çalışanlar kesıtlennin sırtından kâr- faiz-rant kesitlenne yuzde 86 pay aktarması yapan sözde serbest ekonom» taklıdi kalır. Ve demokTasinin kendisi degt, *JşQrf stıçturagu- (Arkast 17. Sayfada) H ava henüz tam aydınlanmamış bile... Kış sabahmın alacakaranlığı ağır ağır açılıyor. İnsanlar, olaylan yaratacak. Yarattıkları olaylann başoyuncusu ya da başkurbanı olacak insanlar henüz çıkıyorlar evlerinden... Hırsları ve tedirginlikleriyle... İşte bu sırada ilk gölgeler süzülüyor gazete binasından içeriye. Salonlar, odalar berbat görünüyor. Ybrgunluk kokusu siamiş her yana. Yerlerde, masalarda kâğıtlar, kâğıtlar... Buruşturulmuş, buruşturulmamış, üstleri çizili, notlar alınmış, yırtılmış, elden ele dolaşmış, ilk cümlesine göz atılıp çöp tenekesi hedef alınarak fırlatılmış kâğıtlar... Çöp tenekeleri de tepeleme dolu... Sıgara izmaritleri küllükleri terk etmeye çalışıyor, bazıları terk etmiş bile... Bir gün öncesinin yaşanmtşltğından arta kalanlar, insanlann sevinçleri, hüzünleri, başarıları, yenilgileıi, saçmalıkları, ilginçlikleri, acılan, keyifleri bütün bu yığının arasından süzülmüş, dizilip kara kara harflerle herkes için basılmaya buradan yoİB çıkmış... Sonra ilk insanlar gbrryor salonlara... O günün ilk insanlan. Bir gün önce başka insanlann düşlerinden, umutlanndan artarak kâğıtlara dönüşmüş dûnün çöplerini topluyor, siliyor, düzenliyor... Bir masanın köşesinde düştü düşecek duran bir daktiloyu düzeltiyor... Unutulmuş bir objektifi özenle en yakın çekmeceye koyuyor... Masalara bembeyaz, yepyeni kâğıtlar dağıtıyor... O günün tarihinin ilk taslaklan yazılacak beyaz kâğıtlar... Sonra başka insanlar geliyor, masalara bir gün önce yaşananların şimdilik tek somut kalıntısı olan o günün gazetelerini dağıtıyor... Bir gün önce başka insanlann yaşadıklannı diğer insanlara anlatan gazeteler... İnsanlann o gün yaşayacaklan da yazılacak, bir bölümü çöpe atılacak ve insanlann yarını hazırlanacak... Sonra başka insanlar geliyor esneyerek, o günü bir gün önceden yaşamışhğın yorgunluğu, her şeyi önceden bilmenin alışılmış heyecanı ve bıkkınlığı, başka insanlar için çok önemli olaylara soğuk, dışarıdan, yukandan bakabilmenin gizli vicdan sıztltılarıyla geliyorlar... Bir gün önce yaşadıklarının özetine bakıyor, diğer insanlann yarını için bugün ne yapacaklannı düşünüyorlar... mra telefonlar çalmaya başlıyor, sonra teleksler >ve fakslar hareketleniyor, televizyonlar açılıyor, daktilolardan ilk tıkırtılar yükseliyor... O gün dünyada yaşayan bütün insanlann umutlan, sevinçleri, öfkeleri, başarıları, yenilgiieri, acılan, gerçekleşmiş ve nafile düşleri, korkulan içeri dolmaya başlıyor. Kapılar, pencereler, bacalardan, her yerden haber doiuyor... Haberin büyüsü ve çekiciliği bir kez daha herkesi sarıyor... Gazete bugün yine bu insanlar ve öbür insanlarla can kazanıyor... Haberin karşı konulmaz çekiciliği mürekkep kokusuna dönüşmeye hazırlanıyor... a Her gün ve yıllar boyu... yi yıllar... \\ 1990. Tüm ulusumuza ve dünyaya kutlu olsun. 'i gösteriyor. Bugün 1990'm ilk günü. Yeni bir yü başlıyor. Yeni umutlar... yeni projelerle birlikte... Lassa gündeminde de yannlar, 2000'li yıllar var. Yannın üstün araçlannm beklentilenne cevap verecek yannm Lassa'lan hazırlanıyor. Bugünden! Yannın teknolojisiyle. 1977'den bu yana, ülkemize ve dünyaya, üstün özelliklere sahip milyonlarca Lassa sunuldu. Her desenden, her ebattan, her çeşitten... O günlerin ve bugünlerin iyi araçlan için, milyonlarca iyi lastık, milyonlarca Lassa,.. 1990'lara girerken, dünya otomotiv endüstrisi büyük dönüşümler geçiriyor. Yannın daha yüksek performanslı, daha süratii araçlan için araştırmalar, deneyler, testler sürüyor. Motor mekanik özellikleri, yakıt özellikleri, fıen sistemleri, çekiş sistemleri, yönlendirme sistemleri değışiyor. Yannın araçlan bu dönüşümler sonucunda ortaya çıkacak. Ve yannm araçlan lastiklerden daha çok şey bekleyecek: Daha üstün performans, daha üstün dinamik ve yapısal özellikier... Özetle daha üstün bir u lastik tasanmı ve daha üstün bir lastik üretimi. Lassa gündeminde bu yüzden yannlar var. Yannın üstün araçlannm beklentüerine cevap verecek yannm Lassa'lan hazırlanıyor. Bugünden! Yannm teknolojisiyle. Yannın Lassa'lan hazırlanıyor. Bugünden. Yannın teknolojisiyle. ı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle