Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
'HURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 1 OCAK 1990
Aam Olmak llsttme...
folstoy, özel mülklerini dağıttı diye Rusya'da köylülerin toprak
,orunu vaktinden önce çözümlenir miydi? Jasnaya Polyana'daki o
.opraklar ortasmda büyük yazarın müzesi var bugün. Yazıtsız,
likitsiz mezan da orada. Kuşkusuz onun yüreğinden, düşüncesinden
geçenler, peygamberlere özgü bir yücelik taşıyordu.
FAKİR BAYKURT
Aıu kıtaplan yönunden yoksul Türk yazmı, son
yıllarda guzel biı yapıt kazandı. Samim Kocagöz'un
1984'te tamamladığı "Bu da Geçer Yahu" adını
vetdi|i anıları, sonunda Düşün Yayınevi'nde ba-
sılabildi. Daha önce dergilerde çıkan kimi yazıla-
nndan, bir ara da Hikmet Çeiinkaya'nın Çağdaş
Yayırüan arasında çıkan "Yülann Tanığı Üç
Yazar" adlı söyleşüer kıtabından Kocagöz'un anı-
larmı az çok biliyorduk. Ancak yazıtumızın köşe
taşlanndan olanbiı yazarın, bence önemli anılan-
nı ancak şımdi topluca okuma olanağ» bulabildik.
Kocagöz'un yakın okurlannı, dostlannı muüandı-
ran bir olay bu...
Kendısi, şimdılerde 73'ûnü surüyor. Ama öyküy-
le romatı türlerinde ununu eleyip ele&ni duvara as-
mış değü henüz. Söz konusu kitabıru okuyup bi-
tirdiğimizde, pek çok ya2arunızın, şairimizin ne-
dense savsadığı bir işi vaktinde yapan yazara te-
şekkur borcvı duyuyoruz.
Samim Kocagöz, yuz yüze söyleşilerinde de iyı
bir anlatıcıdır. Yaşamdan, yaşamından öyle ibret-
lik durumlar seçer çıkanr ki zaman zaman katıla
kaula güldûrür, zaman zaman da acı acı düşündu-
riir insanı. Bu söyleşilerde yer yer "ben" merkezli
açıklamalar ağır bassa da o usta dokunuşlar, bil-
gece yorumlayışlar kişiyı tutup Batı Anadolu'nun
eski guzel çağlanna gotürur, Menderes Irmagı do-
laylarında bugun bır turhl muüu olamayan insan-
lar arasında dolaştırvr. Bu arada dünyayı sadece
kendı damağı, kendı teni için yaşamamış, halkırun,
ulusunun durumlannı, sorunlannı, az insanda rast-
lanır bir erderrüe derinden kavramış, kendisiyle çe-
lışkiye düşmeycn atılgan, özverili bir aydırun ya-
şamı serilir önûmuze.
Ulu&ai kıtaplığın raflarında seçkin yer tutan ya-
pıtlannda topraksız köylülerin, yoksul halkın, Kur-
tuluş Savaşı gazilennin, polısçe izlenen tedirgin
gençlerin, hatta emeklilerin çilesini ince ince işle-
yen bu yazar, Söke'nin bey soylu bir aılesinden ge-
lir. Babası Şükru Bey Kurtuluş Savaşı'nda yarar-
lıklar göstermiş adsız bir kahraman olduğu halde
Buyuk Soylev'i Mustafa KemaTin ağzından dinle-
mek için Ankara'ya çagnlmıştır. Dedesi Ahmet
Ağa'nm Menderes kıyısında Burunkoy smırları
içinde, hayıtlar, sazlar, ılgmlar arasında binlerce
dönum toprağı vardır. Bu topraklardan Samim'e
kalan 500 dönümdür. Ahmet Ağa, oğlu Şukru'yu
özellikle okutmamıştır. "Okursa elimden çıkar gi-
der!" diye çekmmiştir. Şukrü Bey kendısi, kız er-
kek ayırmadan bütun çocuklarıru okutmak için de-
rin bir tutku sahibidır, ama Ahmet A|a onu da en-
geHemeye çabalamıştır. "Topraklar sahipsiz kal-
masın, ağalık öyle sünıp gıtsm!" iste|idir bu... Öy-
leyken Samim Kocagöz îzmir'de liseyi, tstanbul'-
da universiteyi, Lozan'da uzmanlık egkimini ta-
mamlayabilmiştir. Halk Partisi, Demokrat Parti
kendisini saflarına çekip milletvekih çıkarma giri-
şimlerinde bulunmuşsa da o, daha delikanhhk yaş-
larında yüreğini, beynini yoksullardan yana koy-
duğu için hem kendisi hem de ailesi için çileli ola-
nı seçmiş, bu önerileri geri çevirmişür. Bu seçimi
yüzunden daha öğrentilik yıÛannda izlenmeye baş-
İamış, askerliğinde tutuklanmış, 12 Mart fırtına-
sında gözaltına almmıştır. Hem okul arkadaşı, hem
akrabası olan Nasır Zeytinoğlu, Cumhurbaşkan-
hğı Genel Yazmaru ya da Içişleri Bakanı iken rah-
metlı Cemal Gursel, "Bu izlemeler seçkin yazarla-
nnuza W»rşı ayıp degü rai? Kaldınn atın o dosja-
lanî" dediği halde kaldmlamamıştır o dosyalar.
Devletli akraba, gene de avutucu birkaç soz hsıl-
damışur Kocagöz'un kulağına: "Ne yaap çizdiy-
sen hepsi toplanmış, düzenli olarak klasörlere yer-
lestirilmişür, ilerde işe yarar..."
Yolunu, yerini seçebilmek...
Menderes Ovası'nda, o kan eksen can bitecek top-
rakları Samim Kocagöz'le iki kez gezip dolaştım.
Pek çokları konuşurdu: "Madem topraksız koylü-
lerden yanadıt, niçin dağıtmıyor elindekileri onla-
ra?" Moskova'ya uç yuz kilometre yakm Tula ilçe-
sirün sımrları içinde Kont Tolstoy'un genis çifüiğı-
ni de gördüm. O da yoksul köylülerden yana idi.
Yaşamındaki çelişkiyi sezdiği için son yülannda
"reform" yapmak istedi. Ama "Oğullanmız, çocuk-
larımız var Leo, ne yapıyorsun?" diye Sofia Tols-
toyeva dvırdurdu kendisini; buyuk romancının gi-
rişimi sonuç vermedi. Ne olurdu verseydi? Tolstoy,
ozel mülklerini dağıttı diye Rusya'da köylülenn top-
rak sorunu vaktinden once çozumlenir miydi? Jas-
naya Polyana'daki o topraklar ortasındabuyuk ya-
zarın muzesi var bugun. Yazıtsız, dikitsiz mezan da
orada. Kuşkusuz onun yüreğinden, duşuncesınden
geçenler, peygamberlere ozgu bır yucelik taşıyordu.
Ama Samim Kocagöz için sorun daha aydınlıktı:
Toprak reformu üç beş yazann ya da koyluden ya-
na birkaç aydmın çözeceği bir sorun değü, ciddı bir
devlet görevidır. Bu alandaki savaşım, özel toprak-
larını dağıtmaktan değil, çok boyuüu ve tutarh po-
ütik uğraşımlardan geçer. Duşuncede topraksız köy-
lülerden yana olmak, kalemini onların mutluluğu-
na adamak, nasıl dryeyim, Tolstoy'ca ozveriyi çok
aşan, başka bir tutarhhktır...
Samim Kocagöz bu tutarlılığın adarru olduğu için
hiçbir lisede, ortaokulda öğretmenlik bulamadı.
Egemenler, eşınin elinden de öğretmenlik yetkisini
aldılar. Son dönemde oğlunu da Sıyasal Bdgiler'-
deki öğretim üyeliği görevinden çıkardılar. Turki-
ye'de yazın emeğinden gecim, olurlu değil; zaman
zaman Zıraat Bankası'ndan, zaman zaman tefeci
Rafael Levi Efendi'den kredi alarak 500 donüm top-
rak uzerinde yuz kadar çıftçıyle, tıpkı bir koopera-
tif yöneticisi gibi çahşıp ailesinin geçimıni iyi kötu
çıkarmış, Karşıyaka'da aıleden kalma arsa ustüne
yaptığı kuçük e%de yanlannı yazabilmiştır.
Kapatüan Turk Dil Kurumu'nun uyesiydi. Kapa-
tılan Türkiye tşçi Partisı'nin uyesiydi. Yeditepe Ya-
yınlan'na, kânna değil, zararına onaktı. Genç ya-
zarların kuaplarının basılmasına destek olurdu. Bol
toprakh bir aileden gelmek, üniversite bitirmek, eşi-
nın, oğullanmn da üniversite bitirmiş olması yet-
miyor. Kım olursan ol, kendini egemenlerin bu>-
ruğuna vermez de yoksul halktan, emekçilerden ya-
na olursan, sen de onlar gibi surunmeye başlıyor-
sun, yaşamın onların yaşamına dönüyor hemen. Bu
dunyadan çekıp gidene değin izleniyorsun, horla-
nıyorsun surekli...
Acaba Samim Kocagöz bundan yakınmış mıdır
hiç? Sanmıyorum. Böyle bir iz, toz yok yapıtların-
da. Seçiminde, "Oglundan, eşinden ne istersiniz bre,
asın Samim'i olsun bıisin!" diyecek derecede karar-
lıdır o... Seçım... tşte butün sorun burada. Dunya-
ya hangı ulustan, dinden, kimin oğlu, kızı olarak
geleceğini seçemiyorsun, ama bir yasa gelince için-
de yer alacağın safı seçebüırsin. Samim Kocagöz
bunu yazın sanatınm aydınhğıyla erkenden başar-
mıştır. Menderes boyu çiftçilerimn, ırgatlannın ya-
jamını o en ılkin yazmak ıçın ıncelemişür.
"Tellikavak" adh yapıtında yer alan öykulerde bu
tuturau besbelhdir.
Lıse ö|renciliğınde top ardında koşar biraz. Ama
okur aynı zamanda. Oturur kâğıdın karşısına, ya-
zar. Üniversite öğrenciliğinde yazın çevrelerine gi-
rer. Ahmet Hamdi Tanpmar, Fuat Köprülü hoca-
ları olur. Halide Edip'le, sonra Yakup Kadri ile Sa-
bahattin Alı ile taruşır göruşür. Sait Faik, Vedat
Gunyol, Husamettin Bozok, Salâh Birsel, Naim Ti-
rali ile arkadaşlıklar eder. Kimi gunlerı, hattâ ge-
celeri onlarla uzun uzun söyleşerek geçer. Bu soy-
leşilerden kazandıkları, babadan anadan gelen
olumlu ozelliklerin ustune eklenir. Çunku aılesin-
de kitap okunurdu. Şür söylerurdi. Saim'den baş-
ka bır kız, bır erkek kardeş de yazın yaşamına atıl-
mışlardır nitekim. Boyle bir ortamda gelişıp var gü-
cuyle çalışarak, hiçbir zikzakm yer almadığı yaşa-
mını, birbirini aşan yapıtlarla bugünlere getirir. Adı-
nı sağlığmda halkmın belleğınde saygın bir yere yer-
leştirir. Öldükten sonra da yaşamak, bu değil mi-
dir gerçekte? Söke kaymakamı ile beledıye başka-
nı, kardesi Halil ile onu, ilçede yapüacak b
:
r kul-
tür gecesme onur konuğu olarak çağınrlar. Ama
sonradan kulaklanna kım ne ufledı ve doldurduy-
sa, toplantı salonuna vardıklarında kendıleriyle
kimse ügilenmez, ortada kalırlar. Ama dışarda halk
sarıverir çevrelermı.
Keyifli bir yanıt...
Son derece oğreticidir Samim Kocagoz'ün anılan.
"Bu da Geçti Yahu"yu yazmasaydı, bütun bunları
öğrenmekten yoksun kalacaktık. Daha neler... Ba-
bası Şükru Bey, ilçenin kahvesinde oturuyordur. Li-
se, üniversite, Lozan bitmiştir. Öğretmenlik yokmr,
doktorluk, avukatlık yoktur. Bir "meslek"? Yok-
tur. Samim çiftçilik yapmaktadır. "Bir Şehrin tki
Kapısı" romanı da yeni çıkmıştır. Kasaba şöyle bir
karışmış, Söke beyleri küplere bınmişlerdır. Bun-
lardan biri Şukru Bey'e yanaşır: "Adam edemedın
oğlunu!" der. Asıl istedıği "Komünıst oldu çıktı oğ-
lun!"demektir, ama cesaret edemez. Pek keyiflenir
Şükru Bey: "Sizin gelmiş geçmişinizi sadece bizim
kasaba biürdi, şimdi bütün Turkıye öğrendi diye kı-
zıyorsunuz oğluma! Memleketin dertlerini bilmek,
hele yazabihnek adamlıktır. Ben oğlumun bu adam-
hğından hoşnutum!" der.
Bundan sonrası esen olsun Samim Kocagöz'un.
Biz de hoşnutuz kendisinden. "Yeni bir yazar geh-
yor, senın pabucunu dama atacak!" dediklerinde
Sabahattin Ah, "Aman gelsin!" diye yanıtlar takıl-
gan arkadaşlann. "Bize bır değü daha yuz Saba-
hattin Ali, yuz Samim Kocagöz gerek!" Gelin bır-
likte, "Darısı yeni Samim Kocagözlerin, Sabahat-
tin Alilerın başına..'.' diye kapatalım elimizdeki gu-
zel yapıtın kapağını.
CUMHHJRtYET'TEJV
OKURLARA...
OKÂY
Her Gün
EVET/HAm
OKTfflf AKBAL
'90'hYıllaraGirerken"Yinninci Yûzyıl. insanoğlunun en çok aşağılandığı zaman."
On yıl kaldı bu yüzyılın bitmesıne. Rene Char'ın dediği gibi
bu yüzyıl insanoğlunun en çok aşağılandığı, hortandığı bır za-
man parçası mıdır? Şöyle bir düşunursek ünlü Fransız şaırinın
bu düşüncesıne hak vermek zorunda kalırız. Hiçbir yüryılda in-
sanoğlu bu denlı kıyımlara uğramamıştır. Sayısat açtdan da ni-
telıkler açısından da.. Zulüm, ışkence, acımastzUkyirmınci yüz-
yılda, özellikle ıkıncı yarısında en aşırı çızgısıne ulaşmıştır de-
mek yanlış mıdır?
Büyük dürrya sava%lannda mılyonlarca ınsan ÖWQ, milyonlar-
ca yaralı, sakat, öksûz çocuk, dul kadın... Dikta yönetimindekı
kurbanlar. Işkence evlerınden geçenler. Açlıktan kırılanlar... Üs-
telik de uygariığın, teknik gelışmenın en ıterı bir dönemınde
1
Geç-
mış yüzyıHara bakarsak, savaşlarda bu kadar çok insanın ölme-
diğını göreceğız. Özellikle savaş alanları dışındakiler çoğunluk-
la gOvencede kalmışlardır. Savaştar, ısttlalar, başkaldırmalar her
(Arkası tf. Sayfada)
4
Arkasuıda Halk Olıııanıa
Prof. BAHRİ SAVCI
Gazetemiz Cumhuriyet bir süre önce bir
uyan yaptı. "Arkasında halk çoğtınluğu
bulunmayan" ıktidarlann başına gelen gaile-
lerden söz etti.
Evet, "arkasında halk olmama"nın, oto-
riter rejimlerde bile, ülkelerinin başına "ga-
ileHer açtığı, tarihın ve siyasal büimin bır ke-
sin saptaması olduğu anlaşüıyor.
tşte, Şahın Jran'ından başlayıp, Doğu Av-
rupa ve Balkan ülkelerinde, kimisi ka^ısız, kı-
misi kanlı gaileler var. lran dışındaki ulkeler
çözümu, demokratık yöntemde aramaktadır-
lar.
Tarih üe siyasalbüimin bu matematiksel ke-
sinliğini özümsemiş bir algının cesareti ve so-
gukkanlılığı ile hemen durunıa bakalım:
Soyut bir hukukça değil, somut bir siyasal
- sosyal gerçek olarak arkasında halk olduğu
yargısı, gıderek zayıflayan bir kuru varsayım
hukuru suruyov. . ı—»,
Bu durumda, beklenmedik siyasal devinim-
lenn (hareketlerin) anayasalan da zoriayan bir
gaıle olarak sahneye gelmesini önleme, Tur-
kiye'nin de sorunudur.
Türkiye'de hukukun soyut gerçeklerine sı-
ğınmaktan gelen avuntulan aşarsak "Arka-
sında halk olmama" siyasal gerçeğirün bir pe-
rişanhk duzeyinde olduğunu görmemeziik
edemeyiz.
Bunun kaba Türkçesini söyleyeüm: Alt sos-
yal katmanlardan, üst sosyal katmanlara ya-
pılan ve yüzde S6'lara ulaşan kaynak trans-
ferlerine dayalı bir ekonominin kaili (yapa-
nı) halk desteğini yuzde 36'lardan resmen yüz-
de 21'lere, olgu olarak da yüzde ITlere ine-
rek, bir yitirme eğrisi uzerinde kayvp durmak-
tadir. Demek ki arkasında halk buîunması ku-
ralında guçlu bır yerde değildır.
Aynca. 200 yıldır aranan Batı anlayışlı de-
ğerlere dayalı bir demokrasıleşme sürecinde,
•omn-SO yıldirafanan sosyal-hukuksa! bir par-
lamenterızm gehşımınin de sahibi olunmak-
tan boyuna sapümaktadır
Us-bilimcilik-otyektıf deneyim oğelerine
dayalılığın karşısına, arkaik-köhne-tarih ve-
rilerıne nt bır sentezciük ile de gerçek çağdaş-
hktan boyuna uzaklaşma vardır. Bır surû de-
mokrası dışı yasayı ve anayasayı bu çağdışı
gelenekselliğın bekçisi durumuna getirme yo-
lundayız. Bu da halkın gerçek gehşım
ozlemlenne-beklentılerine ters bir durumdur.
Ve de arkasında bır halk boşluğunun bulun-
masının nedenıdir.
Başka bir devişle, usdışı, anlaşılmaz bir
ınatla, bir hukuk soyutlaması ile, en somut
bır siyasal gerçek gorulmek ıstenmiyor. O za-
man halk da iktidarın arkasından kaçar. Onu
ıktidarın arkasında tutacak bir gerekçeli ide-
oloji de bulunamaz.
O zaman ıktidarlann arkasında ne kalır?
Ulusal gehr payı, ancak yüzde 14'lerde ka-
lan tum çalışanlar kesıtlennin sırtından kâr-
faiz-rant kesitlenne yuzde 86 pay aktarması
yapan sözde serbest ekonom» taklıdi kalır. Ve
demokTasinin kendisi degt, *JşQrf stıçturagu-
(Arkast 17. Sayfada)
H ava henüz tam aydınlanmamış bile... Kış
sabahmın alacakaranlığı ağır ağır açılıyor.
İnsanlar, olaylan yaratacak. Yarattıkları olaylann
başoyuncusu ya da başkurbanı olacak insanlar
henüz çıkıyorlar evlerinden... Hırsları ve
tedirginlikleriyle... İşte bu sırada ilk gölgeler
süzülüyor gazete binasından içeriye. Salonlar, odalar
berbat görünüyor. Ybrgunluk kokusu siamiş her
yana. Yerlerde, masalarda kâğıtlar, kâğıtlar...
Buruşturulmuş, buruşturulmamış, üstleri çizili, notlar
alınmış, yırtılmış, elden ele dolaşmış, ilk cümlesine
göz atılıp çöp tenekesi hedef alınarak fırlatılmış
kâğıtlar... Çöp tenekeleri de tepeleme dolu... Sıgara
izmaritleri küllükleri terk etmeye çalışıyor, bazıları
terk etmiş bile... Bir gün öncesinin yaşanmtşltğından
arta kalanlar, insanlann sevinçleri, hüzünleri,
başarıları, yenilgileıi, saçmalıkları, ilginçlikleri, acılan,
keyifleri bütün bu yığının arasından süzülmüş, dizilip
kara kara harflerle herkes için basılmaya buradan
yoİB çıkmış...
Sonra ilk insanlar gbrryor salonlara... O günün ilk
insanlan. Bir gün önce başka insanlann
düşlerinden, umutlanndan artarak kâğıtlara
dönüşmüş dûnün çöplerini topluyor, siliyor,
düzenliyor... Bir masanın köşesinde düştü düşecek
duran bir daktiloyu düzeltiyor... Unutulmuş bir
objektifi özenle en yakın çekmeceye koyuyor...
Masalara bembeyaz, yepyeni kâğıtlar dağıtıyor... O
günün tarihinin ilk taslaklan yazılacak beyaz
kâğıtlar...
Sonra başka insanlar geliyor, masalara bir gün
önce yaşananların şimdilik tek somut kalıntısı
olan o günün gazetelerini dağıtıyor... Bir gün önce
başka insanlann yaşadıklannı diğer insanlara
anlatan gazeteler... İnsanlann o gün yaşayacaklan
da yazılacak, bir bölümü çöpe atılacak ve insanlann
yarını hazırlanacak...
Sonra başka insanlar geliyor esneyerek, o günü
bir gün önceden yaşamışhğın yorgunluğu, her
şeyi önceden bilmenin alışılmış heyecanı ve
bıkkınlığı, başka insanlar için çok önemli olaylara
soğuk, dışarıdan, yukandan bakabilmenin gizli
vicdan sıztltılarıyla geliyorlar... Bir gün önce
yaşadıklarının özetine bakıyor, diğer insanlann yarını
için bugün ne yapacaklannı düşünüyorlar...
mra telefonlar çalmaya başlıyor, sonra teleksler
>ve fakslar hareketleniyor, televizyonlar açılıyor,
daktilolardan ilk tıkırtılar yükseliyor... O gün dünyada
yaşayan bütün insanlann umutlan, sevinçleri,
öfkeleri, başarıları, yenilgiieri, acılan, gerçekleşmiş
ve nafile düşleri, korkulan içeri dolmaya başlıyor.
Kapılar, pencereler, bacalardan, her yerden haber
doiuyor... Haberin büyüsü ve çekiciliği bir kez daha
herkesi sarıyor... Gazete bugün yine bu insanlar ve
öbür insanlarla can kazanıyor... Haberin karşı
konulmaz çekiciliği mürekkep kokusuna dönüşmeye
hazırlanıyor...
a
Her gün ve yıllar boyu...
yi yıllar...
\\ 1990. Tüm ulusumuza ve dünyaya kutlu olsun.
'i gösteriyor.
Bugün 1990'm ilk günü. Yeni bir yü başlıyor.
Yeni umutlar... yeni projelerle birlikte...
Lassa gündeminde de yannlar, 2000'li yıllar var.
Yannın üstün araçlannm beklentilenne
cevap verecek yannm Lassa'lan hazırlanıyor.
Bugünden! Yannın teknolojisiyle.
1977'den bu yana, ülkemize ve dünyaya,
üstün özelliklere sahip milyonlarca Lassa
sunuldu. Her desenden, her ebattan, her
çeşitten... O günlerin ve bugünlerin iyi araçlan
için, milyonlarca iyi lastık, milyonlarca Lassa,..
1990'lara girerken, dünya otomotiv endüstrisi
büyük dönüşümler geçiriyor. Yannın daha
yüksek performanslı, daha süratii araçlan için
araştırmalar, deneyler, testler sürüyor. Motor
mekanik özellikleri, yakıt özellikleri, fıen
sistemleri, çekiş sistemleri, yönlendirme
sistemleri değışiyor.
Yannın araçlan bu dönüşümler sonucunda
ortaya çıkacak. Ve yannm araçlan lastiklerden
daha çok şey bekleyecek:
Daha üstün performans, daha üstün dinamik
ve yapısal özellikier... Özetle daha üstün bir
u lastik tasanmı ve daha üstün bir lastik üretimi.
Lassa gündeminde bu yüzden yannlar var.
Yannın üstün araçlannm beklentüerine
cevap verecek yannm Lassa'lan hazırlanıyor.
Bugünden! Yannm teknolojisiyle.
Yannın Lassa'lan hazırlanıyor. Bugünden. Yannın teknolojisiyle.
ı