Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Cumhuriyet
Sahıbı Cumhurıvcl Matbaacılık \e Gazeltcılık Turk Anonım Şırketı
adına Nıdir N»di 0 Genel Vayın Muduru Huan Ctraıl. Muessese
Muduru Emioe L'şaklıgıl. \azı Işlerı Muduru Ok«j GoMnsın. •
Habcr Merkezı Muduru Vtlçın Btyer. Sa>fa Duzcnı Yöneımem Ali
4cw, • Temakıler \NKARA \hnxt Tan. İZMİR Hiiunet Çriinksy*.
tç Pobuka Cttal B**tang>ç. D15 Haberter Eıgiaı Bakı. Ekonomı Ccagb Tarhu. Is Sendıka Şokruı b H a , Kültllr Cdd Vtta,
Eğıtun G«c*> Ş»tan. Haber Arasurma b ü « B a t n . Yun Haberlen N«atM Do£u. Spor Daıuşmanı Abdakıdir Yacdasa.
Dıa Yanlar KOTH Çaksk*"- Arajurma Şafeuı AJpa>. Duzetanc Abdntob V.DCL 0 Koonjınaıor Akncf Konfcn. # Ma£ ljler
Erol Eıtatt. • Muhasebc Baknl teoer • Bütçe-Planlama Sw»i Ommbqtot)« • Rdüam V*e Tocm # Ek Yiyınlar Hrija
\k>d • Idarr Husnın Gurer. • Isınm* Ondtr Çdfc, # Bdgı-lşiOT Nıd IML • Rmond
Sasm >r l«™ Cumhunya Matbualık ve GaKttcıkJt T.A Ş Türk O o * C*± 39/41 O|»ln|to
M334 la PK 246-laanbu) Tcl 512 05 05 (20 hal). ü j a 22246 FUL (1) 526 60 72 •
Suokr- Aakan: Zıya Ookalp BK Inluüp S. No 19/4, Td 133 11 «-47, lUo. 42344 Fu: (4) 133
(» 65 # batir H. Zıya Blv 1352 SJL ?. W 13 12 30, Tdo. 52359 Fat (51) 19 53 «0
: lnOnu Cad 119 S No. 1 Kal 1. TU 19 37 52 (4 hao. THçı. 62155. Fu. (71) 19 37 52
TAKVİM: 1 OCAK 1990 tmsak: 5.50 Guneş: 7.22 Öğle: 12.12 İkindi: 14.31 Akşanr16.52 Yatsı 18.18
Kaybeden
sürekli
çevre oldu1982'de yürürlüğe giren Turizm Teşvik
Yasası, doğal dengenin gözetilmediği,
betonlaşmaya sınırsız olarak tanınan bir
dönemi başlattı. Bu tarihten sonra "faili
belli" çevre cinayetleri de işlenmeye başlandı.
MLSTAFA
BALBAY
ANKARA —
l n g i l t e r e ' d e
1950*li yıllarda
hava kirliliğinden
toplu olümler ya-
şandığında, Al-
manya'daki Ka-
raormanlar, kim-
sayal artıklar ve
asit yağmurları-
nın etkisiyle öl-
meye başladığın-
da Türkive bu
konulann çok uzağındaydı. Ama
80'li yülarla birlikte ülkemizde de
"faili bclli" çevre cinayetleri de
bir bir işlenmeye başladı.
12 Eylül sonrasında çıkarılan
imar yasalan ve turizm teşvik ya-
saları bir anlamda çevreye de
"darbe" niteliğindeydi.
12 Mart 1982'de yürürluğe gi-
ren "Turizm Teşvik Yasası" do-
ğal dengenin gözetilmediği, be-
tonlaşmaya "sınırsız" olanak ta-
nınan bir dönemi başlattı. Çün-
kü bu yasayla kıyılarda tesis yap-
mak isteyenlere 49 ya da 99 yil-
lığına arsalar veriliyor, eğer "tu-
rizme hizmet elmek isteyen" bir
girişimcinin beğendiği yer köylü-
nün tapulu malı ise bunun dev-
letçe kamulaştırılıp sonra bu gi-
rişimcilere verilmesi bile öngörü-
lüyordu.
Peşpeşe gelen imar afları kıyı-
lardaki kaçak yapılann yasallaş-
masına, aftan özenen kişilerin de
mevcut yapılaşmayı daha da at-
tırmasına yol açtı.
Halen yürürlükte olan Turizm
Tevşik Yasası, "12 Eylül döne-
minde çıkanlan yasalann anaya-
saya aykırılığının iddia
edilememesi" hükmünün arka-
sında korunuyor.
Marmara'dan Mersin'e kadar
orman alanı dahil 49 yıllığına
özel kişilere verilen koyların ve
diğer tahsislerin sayısı bini
buluyor.
"Çevre mi turizm mi", "çev-
re mi sanayileşme mi" ikilemle-
rinde kaybeden hep çevre oldu.
Marmara Denizi'nden, Gökova
Körfezi'ne kadar bunun onlarca
örneğini vermek mümkün.
Son dönemde özellikle büyük
kentlerde yaşanan "çevre mi, ya-
pılaşma mı" ikileminde de kay-
beden yine çevre oluyor. Son ola-
rak halen Meclis gündeminde bu-
lunan çevre yasasında en çok sö-
zü edilen konu doğal yapının na-
sıl korunacağı değil, imar yetki-
sini kimlerin kullanacağı. Yerel
yönetimleri kaybeden iktidar
şimdi imar yetkilerini adım adım
merkeze abyor. Demokrasi anla-
yışının çok önemli bir göstergesi
olan bu girişimlere ne yazık ki ye-
rel yönetimler hâlâ ses çı-
karmıyor.
tşte son on yıl içinde yaşanan
çevre cinayetlerinden bazı ör-
nekler:
• 1983-86 arasında en çok
sözii edilen kony Gökova termik
santralıydı. Kazanan TEK oldu
ve şimdi termik santralın yüzde
60'lık bölümü tamamlandı. Son
olarak Cumhurbaşkanı özal'ın
Turizm ve Çevre Danışmanı Can
Pulak'ın "termik otel" önerisi
ıse fantazi ve diişten öteye gi-
demedi.
• Yatağan'da 1982'de kuru-
ian termik santral bundan sonra
duşünülen santralların çevreyi
aasıl etkileyeceğini çok iyi anla-
ayor. Bölgede tanmsal üretim
durma noktasmda. lnsanlarda
se akciğer ve solunum yolları
sastalıklan Muğla Tabip Odası'-
:ın araştırmasına göYe hızla
ırtıypr.
• Köyceğiz Sarıgerme'deki
'80'LERDEN
'90'LARA
Ç E V R E
Psilis antik kenti, Anıtlar Kuru-
lu'nun karanna rağmen yok edil-
di. Kentin uzerine kurulan otel
Özal tarafından hizmete açıldı.
Buradaki otele karşı çıkanlar da
Özal'ca "ukala" olarak ta-
nımlandı.
• Sualtı arkeolojisinin diin-
yadaki sayılı örnekleriden olan
Kekova'da da yapılaşma ışıkları
yandı. Bölgenin imar planı hazır,
cinayetler büyük olasılıkla bu yıl
ışlenecek.
• Güney Antalya projesi ilk
başlatıldığında "koruma-
kullanma" dengesinin en iyi göz-
etildiği bir uygulama olmustu.
Ama yatırımalar bunu da "re-
vize etmekle" gecikmedi. Şimdi
p.ojenin en çok yüzde 30 izin
verdiği yapılaşma 40'a çıkarılı-
yor, StT alanlan üzerinde de ya-
pılasmaya izin veriliyor.
' 80'li yıllardaki yapılaşma
kıskacından Boğaziçi de payını
aldı. Boğazın her iki yakasında-
ki imar uygulamalan kısa bir sü-
re sonra Anayasa Mahkemesi'-
nce iptal edilmesine karşın bu sü-
reye sığdırılan ruhsatlar bile do-
ğal görüntunün bozulmasına yet-
ti. Sözen yönetimi StT alanı üze-
rindeki bu yapıları "yıkıp-
yıkmama" sancısını çekiyor.
* Trabzon'un tarihi dokusu
kentin tam ortasından geçirilmesi
planlanan otoyolun tehdidi altm-
da. Kamulaştırma işlemleri ta-
mamlandı bile. Trabzon'da son
dönemde ortaya çıkan pek çok
"Merysm ana evi" var. Bunun
nedenini Trabzonlular "Böyle
deyince yıkım karan almıyoriar.
Başka çare bulamadık" diye
açıklıyorlar.
' Marmara denizi için artık
söylenecek çok fazla bir şey yok.
Başta devlete ait "Idmyasal abk'-
'lı çalışan fabrikalar olmak üze-
re Marmara, geri dönüşü çok güç
bir noktaya getirildi. Bugün
Marmara'mn kirliliğini önleme-
ye yönelik politıkalar bir yana
kirliliğin ne kadar olduğunu sap-
tayacak çalışmalar bile yetersiz.
' Manzara turizminin do-
yumsuz örnekleriyle dolu Kapa-
dokya'daki yapılaşma da 80'li
yıllar sonunda raydan çıktı.
Anıtlar Yüksek Kunılu burada-
ki yapılaşmaıun durması için iıı-
şaata izin vermeme karan aldı.
• I970'li yıllarda sadece An-
kara'nın sorunu olan hava kirli-
liği ise bugün başta lstanbul, tz-
mir, Eskişehir, Denizli, Gazian-
tep olmak üzere orta ölçekli
kentlerin de sorunu. Buna gerek-
çe olarak kötü yakıt, hava koşul-
lan ve benzeri etkenler gösteril-
raesine karşın ana nedenin "sag-
hksız kentleşme" olduğu uzman-
larca belirtiliyor.
" Çevre konusunda karar-
nameler, yönetmelikler en çok
ANAP hükümetleri döneminde
yayımlandı. Ancak önemli ola-
nın yasal önlemler değil, uygula-
ma olduğu "yaşanarak" anlaşı-
Lyor. 1988 temmuzunda ilan edi-
len çevre korıfena alanlanna ek-
lenen yeni konıma alanlannın ne
olacağı sorusu henüz yanıtlanmış
değil.
Köy Enstitülüler kuşağının verimliyazarı Talip Apaydırv
TtirkiyeVle köy bitmedi"Türkiye'de büyük
çelişkiler yaşanıyor,
ama aydınlar bu gibi
toplumsal sorunlarla
ilgilenmez oldular.
Kendi aralarında
birtakım tartışmalara
girişiyorlar, hepsi o
kadar..:'
ALPAY KABACALI ~
"Yıllardır bıkıp usanmadan kö-
yiı anlatıyoriar. Oysa koy artık de-
Jişti. ko>e elektrik girdi, televiz-
yon girdi, telefon girdi, yol yapıi-
dı... Kente, hatta Avrupa'ya göç-
ler basladı. Okur da giderek yiiz
çevirdi köy romancılaniHİan. Bık-
hrdılar. Okunmuyoriar. Yeai bir
seyler vermek gerekiyor okura..."
Köy^Enstitülü yazarlara, köyü
anlatan romancılara yöneltilen
eleştiriler böyle.
TaBp Apaydm, bu eleştirileri ya-
nıtlarken "aydın • halk
kopukluğu" üzerinde durarak
başlıyor söze:
"Osmanlıdan beri sürüp geliyor
bu kopukluk... Biz halktan geien
yazariar olduğumuz için halkın
sonınlannı anlatmayı yefledik.
Evet 12 Eylül'den sonra okurian-
mız çok azaldı. Bunun sebepleri
beüi. Başta kitap duşmanugı, son-
ra okuyan kesimin parasaJ gücü-
niin kısıtlı oluşu... 12 Eylül man-
tıgı basına da yanadı. Egitim de
buna göre siirdörüliiyor. Ama
Türkiye'de köy bitmedi. Bizim
yazmaya başladıgımız yıllarda
PORTRE TALİP APAYDEV
Kırsal kesimin sorunları
1926'da Polath'nın Omerler köyünde doğdu.
Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nü (1946)
bitirdi. 1955'te Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik
Bölumü'nün sınavlarını vererek ortaöğretime
geçti. Son görevi Milli Eğitim Bakanlığı
Muşavirliği'nden emekliye ayrıldı (1979). Roman
ve öykülerinde kırsal kesim insanının yaşamına,
sorunlanna ağuiık veren Talip Apaydın'ın baslıca
yapıtlan şunlar: Roman: Yarbükn (1958),
Ortakçılar (1964), Define (1972), Toz Duman
Içinde (1974), Tütün Yorgunu (1975, Madaralı
Roman ödülü), Kente tndi ldris (1981), Vatan
DedUer (1981); öykü: Ateş Dusünce (1967), Öte
Yakadaki Cennet (1973), Hendekbaşı (1985),
TALÎP APAYDIN - Öğretmenlik ılımlılık isti-Karabasan (1989); anı: Karanlıgın Kuvveti (1967),
yor. (Fotograf: Mehmet Saraç) Akan Sulara Karşı (1985).
köytö nüfusu 13 milyondu, bugün
20 milyonun üstunde. Göçkr fa-
lan oldu, ama köyun dnnımu de-
ğişmedi. Hatta bir anlamda geri-
ye gittiler. Son yıllarda Kuran
karsfauı, tarikatlar geniş >aygınlık
kazandı. Köye elektrik girmesi, ta-
şıt girmesi yetmiyor. Dünyaya b«-
kış, haystı kavrama degerleri var.
tşte bu bakımdan ters yönde ko-
şullandınldılar. Yalnız koyler mi—
Türkive kalkınmış degil. Büyük
çelişkiler yaşanıyor."
Apaydın, kendilerini eleştiren
aydınlar için de şunlan söylüyor:
"Aydınlar, bu gibi toplumsal so-
runlarla ilgilenmez oldular. Ken-
di anüannda birtakım tartışmala-
ra girişiyorlar, hepsi o kadar..."
Köy Enstitüsü çıkışlı öteki ya-
zariar gibi, Talip Apaydın da ken-
disini yetiştiren enstitülerin hayra-
nı. lOKasım I938'de Çifteler Köy
öğretmen Okulu'na girmiş, iki yü
sonra köy enstitüleri yasası çıkın-
ca okulun enstitüye dönüştürül-
mesinin coşkusunu yaşamış.
1990"da 50. yıldönümü kutlana-
cak enstitüler birçok yönleriyle
övguye değer bulunuyor. Apaydın
özellikle iki nokta üzerinde
dunıyor:
"Geniş bir okuma kampanyası
açıldı. Türkçe ögrctmenleri o dö-
nemin yazarlannı, şairierini tanı-
üyorlar, yapitlanndan omekler ve-
riyorlar, bizim de okumamızı,
okuduklanmız üzerinde tarüsma-
mızı istiyorlardı. Giderek herkes
okumaya başladı. Artık tsmra ça-
lışmalannda, işlik çalışmalannda,
dinlencelerde, ders anüannda eli-
mjzden kitap düşmayordu..."
öğrencilere, daha önce ve son-
ra eğitim kurumlannda rastlan-
mamış bu okuma tutkusu verilir-
ken, enstitülerin amacı da an-
latüır:
"Yeni bir ktşüikle, yeni bir ög-
retmen tipi olarak yetişecegiz.
Köylerimize gidip onlan kaikıııdı-
mfgiT- Halkmnzı ygH«^ bir halk
yapmaya çalışacagu. Önceki dö-
nemlerde hallamız çok ezUmiş,
çok aldıtılnnş. .Aldanmayan, hak-
lannı savunabilen demokrat bir
köylü yetiştirmeye çalışacagu-."
1942'de, enstitülere öğretmen
yetiştirmek üzere Hasanoğlan
Yüksek Köy Enstitüsü açılır. ller-
de bir köy üniversitesine dönüştü-
rülmesi duşünülen bu kuruluşa sı-
navla alınanlardan biri de Talip
Grace
erkekleri
urkutuyor
Dif Haberier Servisi —
Birbirinden çügın kıyafetleri,
kamera karşısında cömertçe
soyunması ve androjen
görüntüsüyle Amerikalı pop
şarkıcısı ve fotomodel Grace
Jones, seksenli yıllann en ilgi
çekici simalanndan biri. Şu
sıralarda yeni uzunçalan
"Bnlletproof Heart" ile
piyasaya çıkan Grace
Jones, feminist olmadığını,
ancak çözüm bekleyen pek çok
soruna rağmen, kadin
hareketinin son yıllarda önemli
ilerlemeler kaydetmesinden
sevinç duyduğunu söylüyor.
Grace Jones'un geleceğe
yönelik planlan yok. "Yannı"
düşünmeksizin yaşamayı
yeğlediğini belirten Grace
Jones, "Günıi günane yaşayan
bir iasanım. Benim sanaüm,
yasamımın aynası. Belki de
günün birinde yazmaya
başlanm. Yaşamım uzerine.
Emin olabilirsiniz ki, beaim
otobiyografim herkeste sok
etkisi yaradr." diyor.
Grace Jones görüntüsü ve
davranışlanyia erkekleri
ürkütüyor. Ancak Grace Jones
erkeklerin kendisinden
korkmasından hoşnut, hatta bu
korkulan onu eğlendiriyor bile.
Nedenini ise Grace Jones şöyle
açıklıyor: "Beni bir vamp
olarak algüıyoriar, oysa
gerçekten korktuklan şey
kendileri. Ben çok açık bir
insammdır, düşündüğümü
söylerim ve her şeyi kolaya
alınm. Bu, erkeklerin çofung
gnvensiz kılıyor. Bir başkasına
açılma yetenegine sahip
dejiHer. özVeri onlara
yabaaa bir sözcnk."
Paris ve New York arasında
mekik dokuyan Grace Jones,
kendisini yalnızca bir seks
sembolü olarak değil, aynı
zamanda da bir tannca olarak
görüyor. "Seksenli yıllann
baslanaa bir göz atalım",
diyor Grace Jones, "Nereye
baksanız, her tarafta tanrüar.
O zaman kendi kendime
sordum: Tannçalar nerede?
Sonra geldiler ve yerleriae
oturdular. tşte bn tannçalardan
biri de benim."
Apaydın'dır. Müzik, resim ve
Türkçe öğretmeni yetiştiren Güzel
Sanatlar Bölümü'ne girmeye hak
kazanmıştır. Konservatuvardan,
dil ve tarih coğrafya fakültesinden
gelen hocalar yetiştirir onları.
Edebiyat öğretmenleri Sabahattin
Eyüboğlu'dur. Kimi zaman da
konservatuvara. fakülteye giderek
ders görürler:
"Biz, yüz elli dobryında Yüksek
Köy Enstitüsü mezunuyuz" diyor
Apaydın. "Hasanoglan, uç dönem
sonra kapatıkh. İçimizden bilim
ve sanat dallannda ünlü, başarüı
birçok kisi çıktı. Samyornm, hiç-
bir okulun verimi bu kadar yük-
sek olmamıştır."
Apaydın'ın okuma tutkusuna
yazma tutkusu da eklenir. İlk ya-
zılan Köy Ensitutukri Dergisi'nde,
Dognş'ta, Yücd'de yayımlanır. Ve
iyi bir muzik öğretmeni olarak ye-
tiştrrilmiştir, keman çal-
maktadır...
Hasanoğlan'ı bitirince kura çe-
ker ve Kars'a, Cılavuz Köy Ensti-
tüsü'ne atanır. Tam o sıralarda
enstitüler şimşekleri çekmeye baş-
lamıştır. Bir kış öğretmenlikten
sonra, "yukardan" gelen buyrukla
ve öteki enstitülülerle birlikte aske-
re alınır. "Solcu" oldukları gerek-
çesiyle çavuş çıkarılan 29 enstitü-
lü arasında Apaydın da vardır...
Askerlik sonrasındaki (1949)
öğretmenlik yılları baskılar, ko-
vuşturmalarla geçer. Gazi Eğitim
Enstitüsü'nde sınav verip ortao-
kul müzik öğretmeni olması du-
rumunu değiştirmez. 1960'tan
sonra birkaç yıl rahat çalışma ola-
nağı bulabilir, hepsi o kadar... O
ortamda bakanlıktan "takdirna-
me" bile almıştır. Ama iktidar de-
ğişince "bakanlık tmriıt" alınır
(1966). Gerekçe pek kısadır: "Fl-
kirieri ve davranışlan öğretmen-
likte çaJışmasuı ^»'••Knh kıknfu-
dın..."
"Sakıncalı" oluşun hiçbir za-
man açıklanmayan nedenleri var-
dır. Bir: Türkiye Öğretmenler Sen-
dikası'mn kurucusu olması ve yö-
netim kurulunda görev alması.
tki: Gelip okula yerlesen ve tutar-
sız davranışlarda bulunan, sonra-
dan görevinden ahnan bir bakan-
lık müfettişine karşı sert çıkış yap-
mak zonında kalması. Üç: İktidar
degişikliğinden önce bakanlığın
açtığı Çocuk Oyunlan Yanşması-
nı kazandığı halde, bakanbk müs-
teşannın yanşma sonuçlanm açık-
lamayışı ve bundan dolayı basının
bakanlığa sert eleştiriler yö-
neltmesi...
Danıştay'da açtığı davayı kaza-
mp öğretmenliğe dönerse de sür-
günden, baskılardan, bir çeşit göz-
altında tutulmaktan kurtulamaz.
Otuz yıl süren öğretraenlik se-
rüveninin özeti bu kadar. öğret-
menlikle yazarhğın bir arada yü-
rütülmesine gelince...
"ÖgretmenHk, bde baskı altin-
da öğretmenlik" diyor, "Hımlılık
istiyor. Oysa yazarlık öyle degil.
Coşku ister, yeni arayışlar, yeni
yönelimler, alışılmışın dışında
vaklaşımlar ister... Öğretmenlik
çekiyor etegimden, öteki yamm
yüriimek istiyor. Bu çelişkiyi bn
huzursuzluğu zaman zaman yaşa-
dım. O baskı alhndaki öğretmen-
lik, yazarlıgınıı engelleyen bir et-
ken oldu. Ama ögretnKnligJ de se-
viyordum. Kendi kendimle adeta
savaştım, sürdürecegim dedim."
Hayır, öğretmenliği bırakmadı-
ğına pişman değil Talip Apaydın.
Şiiri? tkinci kitabı Susuzlukta
şiirleri yer alıyordu. Bir daha şiir
kitabı yayımlamadı, ama şiiri tü-
müyle bırakmadı da. Aralıklarla,
zaman zaman dergilerde yayımlat-
tı: "tkinci yeni ortaya pktıgında,
epeyce bocaladım. Bir taribten
sonra yazmayı sürdürdüm. Birkaç
kitap doldnracak kadar şiirim va-
yımlandıgı halde, kitap yayımla-
maya luükışmadun. Şiirime gü-
vcnsizlikten gdmiyor bu. tstedigi-
mi vapamadıgım için»."
tlk kitabı Bozkırda Günler'de
köy notları yer aldı.
Dört kitabından yargüandı: Vitan
Dediler adlı romanı için Ağır Ce-
za Mahkemesi'nde, Kente lndi ld-
ris başlıklı romanıyla Duvar Ya-
zarlan ve Kökten Ankarah adlı
öykü kitaplarından dolayı da sı-
kıyönetim mahkemesinde. Ve
142'den acılan davalann hepsi ak-
lanmayla sonuçlandı!..
Hamsiler cinsel özgürlük istiyor
Hamsilerin cinsel olgunluğa erişmeden
avlanması, bir kez bile üreme şansı
verilmemesi balık sayısını azalttı, stoklan
tehlikeye soktu.
CEMİL CİĞERİM
SAMSUN — Cinsel olgunluğa
nişmeden avlanan hamsiye üreme
şansı verilmedi ve stoklann gele-
:eği tehlikeye düştü. Balıkcılık yö-
netiminde temd bilimsel kurallaı-
dan biri olan her balığa en az bir
kez üreme şansı, sadece hamsiye
değil diğer balıklara da tanınma-
dı. Aşın avlanmayla bazı balıkla-
nn sayısı azalırken balık boyları
küçüldü.
Cinsel özgürlük tanınmayan
hamsinin sonu nasıl hazırlandı?
1987/88 av dönemine ilişkin 21
numaralı sirkülerin hazırlanması
sırasında, 10 santimden küçük
hamsilerin avlanması ve balık unu
ve yağı fabrikalannda işlenmesi-
nin sakıncalı olacağı konusunda
görüş bildirilmesine karşın ham-
si ile ilgili herhangi bir yasaklama
getirilmedi. Söz konusu av döne-
minde bol miktarda hamsi avlan-
dı ve aşın avcılığın göstergesi ola-
rak da iri hamsi kalmadı. Bu kez
1988/89 av dönemi için 7 santim-
lik bir yasak getirildi. 1989/90 av
dönemi için boy sınırlaması 9 san-
time yükseltildi. Ama hamsinin
"ö'lüm fermanı" iki yıl önceden
hazırlandığı için iş işten geçti,
hamsi denizde "mnmla aramr"
oldu.
Cinsel olgunluğa birinci yılın
sonunda erisen hamsi, yılda 13-19
bin arasında yumurta döker. Bu
yumurtalann yaşama şansı ise
yüzde 25-35. Hamsi en fazla 4 yıl
yaşamasına karşın, avlanan ham-
silerde son üç yıldır 4 yaşındaki
hamsiye rastlanmadı.
1988/89 av dönemi boyunca
Ondokuz Mayıs Üniversitesi Si-
nop Deniz Bilimleri Yüksekoku-
lu'nca balığın Karadeniz'de yoğun
olarak avlandığı yörelere gidilerek
örnekler alındı. 842 hamsi balığı
üzerinde yapılan çalışmalar sonu-
cu stokun yüzde 24.1yu sıfır, yüz-
de 24.91'i bir, yüzde 46.17'si iki,
yüzde 3.73'ü de üç yaşında bulun-
du.
Balıkçılıkta ileri gitmiş ülkder-
de balıklann büyük bir lusmı ya-
n mamul veya tam mamul olarak
tüketilir. Taze tüketim, günübirlik
pazarlamayı gerektirir. Tşte bu ne-
denle, yurdumuzda hamsi, balık
unu ve balık yağı sanayiine git-
mekte ve çok daha az ekonomik
olan bir değerlendirme şekli orta-
ya çıkmaktadır.
Şu anda hamsi avcılığı ile uğra-
şan 150 civannda gırgır takımı var.
Tam donanımlı bir gırgır takımı,
yaklaşık 500 milyon ile 1 milyar
arasında mal olmaktadır. Bir gır-
gır takımı, denizde av teknesi, ta-
şıyıcı tekne veya tekneler ile küçük
bir bottan oluşmaktadır. Karada
kamyonlar, pazarlama ekibi, bo-
şaltma ve paketleme ekibi gibi
ekiplerden oluşur. Dolayısıyla bir
gırgır ekibi, ortalama 100 kişiyi
bulmaktadır. Bu da 600-700 insa-
nın direkt geçimi demektir. Kara-
deniz'de 100 bin kişinin geçimi
hamsiye dayalıdır.
Balıkçılıkta ileri ülkelerde oldu-
ğu gibi bu ürün yarı mamul (sa-
lamura, aynklannuş, dondurulmuş
paketler halinde veya tam mamul
(fileto, konserve, çeşitli balık
ürünleri) halde değerlendirilip tü-
keticiye sunulsa Karadeniz bölge-
sine sağlayacağı yararlar Trabzon
1
daki Deniz Bilimleri Yüksekoku-
lu tarafından yapılan bir araştır-
maya göre şöyle:
— Bu sanayi ile yalmz Karade-
niz'de 40 bin kişiye iş sahası açı-
lacaktır.
— Taze tüketimle çöpe giden
200-250 bin ton baş ve iç organ
balık unu ve yağı sanayiine gide-
cektir. Böylece 15-20 balık unu ve
yağı fabrikasının balık ihtiyacı bu
yolla karşılanacaktır. Sonuçta ar-
tıklardan 40-50 bin ton un ve yağ
elde edilecektir. Bunun maddi de-
ğeri 50-60 milyar lira d vanndadır.
Öte yandan tüketimle çöpe giden
20-30 bin kamyonhık baş ve iç or-
gan, çevreye dökülmeyecek ve çev-
re kirlenmesi açısından da büyük
yarar sağlayacaktır.
— Hamsinin taze tüketimine
dayalı olan mevsimsel tüketim,
bütün yıl boyu sağlanmış ola-
caktır.
— Gelişen işleme endüstrisi so-
nucu dış pazarlama oranı hızlı bir
artış gösterecek ve önemli döviz
girdisi sağlanacaktır.
— Gelişen sanayiye parald ola-
rak balık üreticisinin geliri yükse-
lecek, üretim artacak, avlanma
teknolojisi gelişecek, avlanma tek-
nolojisinin gereği olan sanayi dal-
ları bölgeye girecektir.
Kuşadası'nda
betonlaşma
• KUŞADASI (AA) —
Ülkemizin gözde turizm
merkezlerinden
Kuşadası'nda yıllardır süren
çarpık yapılaşma ve
betonlaşmaya tepkiler
artıyor. TMMOB Izrnir
Şubesi Sekreteri Hasan
KUçükkaya, "Betonlaşma,
Kuşadası'nı 'kimliksiz' kıyı
kasabalanndan biri haline
getirdi" dedi. Küçükkaya,
Türkiye'nin önde gelen
turistik kentlerinden biri
olmasına karşın, estetik
kaygıdan uzak inşa edilen
çok katlı oteller ve sayılan
binlerle ifade edilen ikinci
konutlar nedeniyle
Kuşadası'run "turistik
geleceğinin" tehlikeye
girdiğini öne sUrdü.
Kadınlarda
bel agnları
• ANKARA (UBA) —
Kadınların erkeklere göre
çok bel ağrısına, erkeklerin
de kadınlara oranla daha
çok bronşite vakalandığı
öne sûrüldü. Prof. Dr.
Ramazan Akşit, kadınların
hamilelik ve lohusalık
döneminde kendilerine
dikkat etmedikleri için çok
sık olarak bel ağrılan ile
karşılaştıklannı belirtti. Ege
Üniversitesi Tıp Fakültesi
Fiziksel Tıp Rehabilitasyon
Anabilim Dalı öğretim
üyelerinden Prof. Ramazan
Akşit, kadınların bel
ağrılarına sıkça
yakalanmamaları için belin
fazlaca zorlanmaması
gerektiğini belirterek Alcşit,
şunlan söyledi:
"Gebelikteki hormonal
değişiklikler, omurgayı
saglam tutan kaslann
gevşemesine sebep
olmaktadır.
Gerlye doğru yapılan ani
hareketler belde
zorlamalara, dolayısıyla da
ağnlara neden olur. Bu
hareketler bilinçli bir
şekilde yapılırsa, ağn
miktarı asgariye indirilmis
olur."
Stiper tanker
bogazlarda
• ÇANAKKALE
(Cumhuriyet) — Basra
Körfezi'nden Bulgaristan'ın
Burgaz Limaru'na 265 bin
500 ton ham petrol götüren
dünyanın en büyük tankeri
"Kanchen Jung", sıkı
güvenlik önlemleri arasında
Çanakkale Boğazı'ndan
geçti. Tankerin gecişi
nedeniyle Boğaz, dün saat
8.00*den itibaren trafığe
kapatıldı. Süper tanker,
kılavuz kaptanın
yönetiminde dün saat 10.40
civannda Çanakkale
Limanı önlerine geldi.
Boğaz'dan girdiği andan
itibaren, sahil sıhhiye botu
ve yangın söndüren
römorkör eşliğinde hız
keserek geçiş yapan tanker,
saat 11.00 civannda
Boğaz'm en tehlikeli yeri
olan "Nara Burnu"nu
döndü. Çanakkale Liman
Başkaru Oktay Kurum,
boyu 332, genişliği 52 ve
derinliği 21.6 metre olan
süper tankerin gecişi
sırasında Marmara'dan
gelen gemilerin Gelibolu'da,
Ege'den giriş vapacak
gemilerin de Intepe altı
Karanlık Liman'da
bekletildiklerini söyledi.
Belçika'da
kardeşlik yılı
• BRÜKSEL (AA) —
Belçika'da yaşayan yerli ve
yabancıların
kaynaştırılmasını amaçlayan
Belçika Flaman Sosyalist
Partisi, 1990 yıhnı
Belçika'da "Kardeşük Yılı"
ilan etme karan aldı.
"Yabancı" kelimesinin
kaldınlması için ocak ayı
ortasında bir kampanya
başlatacağı bildirilen
Flaman Sosyalistler,
Belçika'da yaşayanlann tek
bir halk oluşturduklan
fikrini işliyorlar.
Malatya'da
yeşil hareket
• MALATYA
(Cumhuriyet) — Kentin
ağaçlandmlması
çalışmalan için 65 milyar
lirayı bulan proje
hazırlandığı öğrenildi.
Toprak Muhafaza ve Mera
tslahı Grup Müdürlüğü
tarafından hazırlanan bir
projeye göre, Malatya
çevresinde bulunan 820 bin
hektarlık alan 65 milyar
lirayı bulan harcamayla
ağaçlandınlacak. Ahnan
bilgiye göre, proje
kapsamındaki 5 milyon
fidanı Karakaya Baraj
havzası, Pötürge Şiro,
Kubbe Dağı ile Beydağı
yamaçlan bölgelerine
dikilecek.