26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet Sahıbı Cumhurıvcl Matbaacılık \e Gazeltcılık Turk Anonım Şırketı adına Nıdir N»di 0 Genel Vayın Muduru Huan Ctraıl. Muessese Muduru Emioe L'şaklıgıl. \azı Işlerı Muduru Ok«j GoMnsın. • Habcr Merkezı Muduru Vtlçın Btyer. Sa>fa Duzcnı Yöneımem Ali 4cw, • Temakıler \NKARA \hnxt Tan. İZMİR Hiiunet Çriinksy*. tç Pobuka Cttal B**tang>ç. D15 Haberter Eıgiaı Bakı. Ekonomı Ccagb Tarhu. Is Sendıka Şokruı b H a , Kültllr Cdd Vtta, Eğıtun G«c*> Ş»tan. Haber Arasurma b ü « B a t n . Yun Haberlen N«atM Do£u. Spor Daıuşmanı Abdakıdir Yacdasa. Dıa Yanlar KOTH Çaksk*"- Arajurma Şafeuı AJpa>. Duzetanc Abdntob V.DCL 0 Koonjınaıor Akncf Konfcn. # Ma£ ljler Erol Eıtatt. • Muhasebc Baknl teoer • Bütçe-Planlama Sw»i Ommbqtot)« • Rdüam V*e Tocm # Ek Yiyınlar Hrija \k>d • Idarr Husnın Gurer. • Isınm* Ondtr Çdfc, # Bdgı-lşiOT Nıd IML • Rmond Sasm >r l«™ Cumhunya Matbualık ve GaKttcıkJt T.A Ş Türk O o * C*± 39/41 O|»ln|to M334 la PK 246-laanbu) Tcl 512 05 05 (20 hal). ü j a 22246 FUL (1) 526 60 72 • Suokr- Aakan: Zıya Ookalp BK Inluüp S. No 19/4, Td 133 11 «-47, lUo. 42344 Fu: (4) 133 (» 65 # batir H. Zıya Blv 1352 SJL ?. W 13 12 30, Tdo. 52359 Fat (51) 19 53 «0 : lnOnu Cad 119 S No. 1 Kal 1. TU 19 37 52 (4 hao. THçı. 62155. Fu. (71) 19 37 52 TAKVİM: 1 OCAK 1990 tmsak: 5.50 Guneş: 7.22 Öğle: 12.12 İkindi: 14.31 Akşanr16.52 Yatsı 18.18 Kaybeden sürekli çevre oldu1982'de yürürlüğe giren Turizm Teşvik Yasası, doğal dengenin gözetilmediği, betonlaşmaya sınırsız olarak tanınan bir dönemi başlattı. Bu tarihten sonra "faili belli" çevre cinayetleri de işlenmeye başlandı. MLSTAFA BALBAY ANKARA — l n g i l t e r e ' d e 1950*li yıllarda hava kirliliğinden toplu olümler ya- şandığında, Al- manya'daki Ka- raormanlar, kim- sayal artıklar ve asit yağmurları- nın etkisiyle öl- meye başladığın- da Türkive bu konulann çok uzağındaydı. Ama 80'li yülarla birlikte ülkemizde de "faili bclli" çevre cinayetleri de bir bir işlenmeye başladı. 12 Eylül sonrasında çıkarılan imar yasalan ve turizm teşvik ya- saları bir anlamda çevreye de "darbe" niteliğindeydi. 12 Mart 1982'de yürürluğe gi- ren "Turizm Teşvik Yasası" do- ğal dengenin gözetilmediği, be- tonlaşmaya "sınırsız" olanak ta- nınan bir dönemi başlattı. Çün- kü bu yasayla kıyılarda tesis yap- mak isteyenlere 49 ya da 99 yil- lığına arsalar veriliyor, eğer "tu- rizme hizmet elmek isteyen" bir girişimcinin beğendiği yer köylü- nün tapulu malı ise bunun dev- letçe kamulaştırılıp sonra bu gi- rişimcilere verilmesi bile öngörü- lüyordu. Peşpeşe gelen imar afları kıyı- lardaki kaçak yapılann yasallaş- masına, aftan özenen kişilerin de mevcut yapılaşmayı daha da at- tırmasına yol açtı. Halen yürürlükte olan Turizm Tevşik Yasası, "12 Eylül döne- minde çıkanlan yasalann anaya- saya aykırılığının iddia edilememesi" hükmünün arka- sında korunuyor. Marmara'dan Mersin'e kadar orman alanı dahil 49 yıllığına özel kişilere verilen koyların ve diğer tahsislerin sayısı bini buluyor. "Çevre mi turizm mi", "çev- re mi sanayileşme mi" ikilemle- rinde kaybeden hep çevre oldu. Marmara Denizi'nden, Gökova Körfezi'ne kadar bunun onlarca örneğini vermek mümkün. Son dönemde özellikle büyük kentlerde yaşanan "çevre mi, ya- pılaşma mı" ikileminde de kay- beden yine çevre oluyor. Son ola- rak halen Meclis gündeminde bu- lunan çevre yasasında en çok sö- zü edilen konu doğal yapının na- sıl korunacağı değil, imar yetki- sini kimlerin kullanacağı. Yerel yönetimleri kaybeden iktidar şimdi imar yetkilerini adım adım merkeze abyor. Demokrasi anla- yışının çok önemli bir göstergesi olan bu girişimlere ne yazık ki ye- rel yönetimler hâlâ ses çı- karmıyor. tşte son on yıl içinde yaşanan çevre cinayetlerinden bazı ör- nekler: • 1983-86 arasında en çok sözii edilen kony Gökova termik santralıydı. Kazanan TEK oldu ve şimdi termik santralın yüzde 60'lık bölümü tamamlandı. Son olarak Cumhurbaşkanı özal'ın Turizm ve Çevre Danışmanı Can Pulak'ın "termik otel" önerisi ıse fantazi ve diişten öteye gi- demedi. • Yatağan'da 1982'de kuru- ian termik santral bundan sonra duşünülen santralların çevreyi aasıl etkileyeceğini çok iyi anla- ayor. Bölgede tanmsal üretim durma noktasmda. lnsanlarda se akciğer ve solunum yolları sastalıklan Muğla Tabip Odası'- :ın araştırmasına göYe hızla ırtıypr. • Köyceğiz Sarıgerme'deki '80'LERDEN '90'LARA Ç E V R E Psilis antik kenti, Anıtlar Kuru- lu'nun karanna rağmen yok edil- di. Kentin uzerine kurulan otel Özal tarafından hizmete açıldı. Buradaki otele karşı çıkanlar da Özal'ca "ukala" olarak ta- nımlandı. • Sualtı arkeolojisinin diin- yadaki sayılı örnekleriden olan Kekova'da da yapılaşma ışıkları yandı. Bölgenin imar planı hazır, cinayetler büyük olasılıkla bu yıl ışlenecek. • Güney Antalya projesi ilk başlatıldığında "koruma- kullanma" dengesinin en iyi göz- etildiği bir uygulama olmustu. Ama yatırımalar bunu da "re- vize etmekle" gecikmedi. Şimdi p.ojenin en çok yüzde 30 izin verdiği yapılaşma 40'a çıkarılı- yor, StT alanlan üzerinde de ya- pılasmaya izin veriliyor. ' 80'li yıllardaki yapılaşma kıskacından Boğaziçi de payını aldı. Boğazın her iki yakasında- ki imar uygulamalan kısa bir sü- re sonra Anayasa Mahkemesi'- nce iptal edilmesine karşın bu sü- reye sığdırılan ruhsatlar bile do- ğal görüntunün bozulmasına yet- ti. Sözen yönetimi StT alanı üze- rindeki bu yapıları "yıkıp- yıkmama" sancısını çekiyor. * Trabzon'un tarihi dokusu kentin tam ortasından geçirilmesi planlanan otoyolun tehdidi altm- da. Kamulaştırma işlemleri ta- mamlandı bile. Trabzon'da son dönemde ortaya çıkan pek çok "Merysm ana evi" var. Bunun nedenini Trabzonlular "Böyle deyince yıkım karan almıyoriar. Başka çare bulamadık" diye açıklıyorlar. ' Marmara denizi için artık söylenecek çok fazla bir şey yok. Başta devlete ait "Idmyasal abk'- 'lı çalışan fabrikalar olmak üze- re Marmara, geri dönüşü çok güç bir noktaya getirildi. Bugün Marmara'mn kirliliğini önleme- ye yönelik politıkalar bir yana kirliliğin ne kadar olduğunu sap- tayacak çalışmalar bile yetersiz. ' Manzara turizminin do- yumsuz örnekleriyle dolu Kapa- dokya'daki yapılaşma da 80'li yıllar sonunda raydan çıktı. Anıtlar Yüksek Kunılu burada- ki yapılaşmaıun durması için iıı- şaata izin vermeme karan aldı. • I970'li yıllarda sadece An- kara'nın sorunu olan hava kirli- liği ise bugün başta lstanbul, tz- mir, Eskişehir, Denizli, Gazian- tep olmak üzere orta ölçekli kentlerin de sorunu. Buna gerek- çe olarak kötü yakıt, hava koşul- lan ve benzeri etkenler gösteril- raesine karşın ana nedenin "sag- hksız kentleşme" olduğu uzman- larca belirtiliyor. " Çevre konusunda karar- nameler, yönetmelikler en çok ANAP hükümetleri döneminde yayımlandı. Ancak önemli ola- nın yasal önlemler değil, uygula- ma olduğu "yaşanarak" anlaşı- Lyor. 1988 temmuzunda ilan edi- len çevre korıfena alanlanna ek- lenen yeni konıma alanlannın ne olacağı sorusu henüz yanıtlanmış değil. Köy Enstitülüler kuşağının verimliyazarı Talip Apaydırv TtirkiyeVle köy bitmedi"Türkiye'de büyük çelişkiler yaşanıyor, ama aydınlar bu gibi toplumsal sorunlarla ilgilenmez oldular. Kendi aralarında birtakım tartışmalara girişiyorlar, hepsi o kadar..:' ALPAY KABACALI ~ "Yıllardır bıkıp usanmadan kö- yiı anlatıyoriar. Oysa koy artık de- Jişti. ko>e elektrik girdi, televiz- yon girdi, telefon girdi, yol yapıi- dı... Kente, hatta Avrupa'ya göç- ler basladı. Okur da giderek yiiz çevirdi köy romancılaniHİan. Bık- hrdılar. Okunmuyoriar. Yeai bir seyler vermek gerekiyor okura..." Köy^Enstitülü yazarlara, köyü anlatan romancılara yöneltilen eleştiriler böyle. TaBp Apaydm, bu eleştirileri ya- nıtlarken "aydın • halk kopukluğu" üzerinde durarak başlıyor söze: "Osmanlıdan beri sürüp geliyor bu kopukluk... Biz halktan geien yazariar olduğumuz için halkın sonınlannı anlatmayı yefledik. Evet 12 Eylül'den sonra okurian- mız çok azaldı. Bunun sebepleri beüi. Başta kitap duşmanugı, son- ra okuyan kesimin parasaJ gücü- niin kısıtlı oluşu... 12 Eylül man- tıgı basına da yanadı. Egitim de buna göre siirdörüliiyor. Ama Türkiye'de köy bitmedi. Bizim yazmaya başladıgımız yıllarda PORTRE TALİP APAYDEV Kırsal kesimin sorunları 1926'da Polath'nın Omerler köyünde doğdu. Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nü (1946) bitirdi. 1955'te Gazi Eğitim Enstitüsü Müzik Bölumü'nün sınavlarını vererek ortaöğretime geçti. Son görevi Milli Eğitim Bakanlığı Muşavirliği'nden emekliye ayrıldı (1979). Roman ve öykülerinde kırsal kesim insanının yaşamına, sorunlanna ağuiık veren Talip Apaydın'ın baslıca yapıtlan şunlar: Roman: Yarbükn (1958), Ortakçılar (1964), Define (1972), Toz Duman Içinde (1974), Tütün Yorgunu (1975, Madaralı Roman ödülü), Kente tndi ldris (1981), Vatan DedUer (1981); öykü: Ateş Dusünce (1967), Öte Yakadaki Cennet (1973), Hendekbaşı (1985), TALÎP APAYDIN - Öğretmenlik ılımlılık isti-Karabasan (1989); anı: Karanlıgın Kuvveti (1967), yor. (Fotograf: Mehmet Saraç) Akan Sulara Karşı (1985). köytö nüfusu 13 milyondu, bugün 20 milyonun üstunde. Göçkr fa- lan oldu, ama köyun dnnımu de- ğişmedi. Hatta bir anlamda geri- ye gittiler. Son yıllarda Kuran karsfauı, tarikatlar geniş >aygınlık kazandı. Köye elektrik girmesi, ta- şıt girmesi yetmiyor. Dünyaya b«- kış, haystı kavrama degerleri var. tşte bu bakımdan ters yönde ko- şullandınldılar. Yalnız koyler mi— Türkive kalkınmış degil. Büyük çelişkiler yaşanıyor." Apaydın, kendilerini eleştiren aydınlar için de şunlan söylüyor: "Aydınlar, bu gibi toplumsal so- runlarla ilgilenmez oldular. Ken- di anüannda birtakım tartışmala- ra girişiyorlar, hepsi o kadar..." Köy Enstitüsü çıkışlı öteki ya- zariar gibi, Talip Apaydın da ken- disini yetiştiren enstitülerin hayra- nı. lOKasım I938'de Çifteler Köy öğretmen Okulu'na girmiş, iki yü sonra köy enstitüleri yasası çıkın- ca okulun enstitüye dönüştürül- mesinin coşkusunu yaşamış. 1990"da 50. yıldönümü kutlana- cak enstitüler birçok yönleriyle övguye değer bulunuyor. Apaydın özellikle iki nokta üzerinde dunıyor: "Geniş bir okuma kampanyası açıldı. Türkçe ögrctmenleri o dö- nemin yazarlannı, şairierini tanı- üyorlar, yapitlanndan omekler ve- riyorlar, bizim de okumamızı, okuduklanmız üzerinde tarüsma- mızı istiyorlardı. Giderek herkes okumaya başladı. Artık tsmra ça- lışmalannda, işlik çalışmalannda, dinlencelerde, ders anüannda eli- mjzden kitap düşmayordu..." öğrencilere, daha önce ve son- ra eğitim kurumlannda rastlan- mamış bu okuma tutkusu verilir- ken, enstitülerin amacı da an- latüır: "Yeni bir ktşüikle, yeni bir ög- retmen tipi olarak yetişecegiz. Köylerimize gidip onlan kaikıııdı- mfgiT- Halkmnzı ygH«^ bir halk yapmaya çalışacagu. Önceki dö- nemlerde hallamız çok ezUmiş, çok aldıtılnnş. .Aldanmayan, hak- lannı savunabilen demokrat bir köylü yetiştirmeye çalışacagu-." 1942'de, enstitülere öğretmen yetiştirmek üzere Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü açılır. ller- de bir köy üniversitesine dönüştü- rülmesi duşünülen bu kuruluşa sı- navla alınanlardan biri de Talip Grace erkekleri urkutuyor Dif Haberier Servisi — Birbirinden çügın kıyafetleri, kamera karşısında cömertçe soyunması ve androjen görüntüsüyle Amerikalı pop şarkıcısı ve fotomodel Grace Jones, seksenli yıllann en ilgi çekici simalanndan biri. Şu sıralarda yeni uzunçalan "Bnlletproof Heart" ile piyasaya çıkan Grace Jones, feminist olmadığını, ancak çözüm bekleyen pek çok soruna rağmen, kadin hareketinin son yıllarda önemli ilerlemeler kaydetmesinden sevinç duyduğunu söylüyor. Grace Jones'un geleceğe yönelik planlan yok. "Yannı" düşünmeksizin yaşamayı yeğlediğini belirten Grace Jones, "Günıi günane yaşayan bir iasanım. Benim sanaüm, yasamımın aynası. Belki de günün birinde yazmaya başlanm. Yaşamım uzerine. Emin olabilirsiniz ki, beaim otobiyografim herkeste sok etkisi yaradr." diyor. Grace Jones görüntüsü ve davranışlanyia erkekleri ürkütüyor. Ancak Grace Jones erkeklerin kendisinden korkmasından hoşnut, hatta bu korkulan onu eğlendiriyor bile. Nedenini ise Grace Jones şöyle açıklıyor: "Beni bir vamp olarak algüıyoriar, oysa gerçekten korktuklan şey kendileri. Ben çok açık bir insammdır, düşündüğümü söylerim ve her şeyi kolaya alınm. Bu, erkeklerin çofung gnvensiz kılıyor. Bir başkasına açılma yetenegine sahip dejiHer. özVeri onlara yabaaa bir sözcnk." Paris ve New York arasında mekik dokuyan Grace Jones, kendisini yalnızca bir seks sembolü olarak değil, aynı zamanda da bir tannca olarak görüyor. "Seksenli yıllann baslanaa bir göz atalım", diyor Grace Jones, "Nereye baksanız, her tarafta tanrüar. O zaman kendi kendime sordum: Tannçalar nerede? Sonra geldiler ve yerleriae oturdular. tşte bn tannçalardan biri de benim." Apaydın'dır. Müzik, resim ve Türkçe öğretmeni yetiştiren Güzel Sanatlar Bölümü'ne girmeye hak kazanmıştır. Konservatuvardan, dil ve tarih coğrafya fakültesinden gelen hocalar yetiştirir onları. Edebiyat öğretmenleri Sabahattin Eyüboğlu'dur. Kimi zaman da konservatuvara. fakülteye giderek ders görürler: "Biz, yüz elli dobryında Yüksek Köy Enstitüsü mezunuyuz" diyor Apaydın. "Hasanoglan, uç dönem sonra kapatıkh. İçimizden bilim ve sanat dallannda ünlü, başarüı birçok kisi çıktı. Samyornm, hiç- bir okulun verimi bu kadar yük- sek olmamıştır." Apaydın'ın okuma tutkusuna yazma tutkusu da eklenir. İlk ya- zılan Köy Ensitutukri Dergisi'nde, Dognş'ta, Yücd'de yayımlanır. Ve iyi bir muzik öğretmeni olarak ye- tiştrrilmiştir, keman çal- maktadır... Hasanoğlan'ı bitirince kura çe- ker ve Kars'a, Cılavuz Köy Ensti- tüsü'ne atanır. Tam o sıralarda enstitüler şimşekleri çekmeye baş- lamıştır. Bir kış öğretmenlikten sonra, "yukardan" gelen buyrukla ve öteki enstitülülerle birlikte aske- re alınır. "Solcu" oldukları gerek- çesiyle çavuş çıkarılan 29 enstitü- lü arasında Apaydın da vardır... Askerlik sonrasındaki (1949) öğretmenlik yılları baskılar, ko- vuşturmalarla geçer. Gazi Eğitim Enstitüsü'nde sınav verip ortao- kul müzik öğretmeni olması du- rumunu değiştirmez. 1960'tan sonra birkaç yıl rahat çalışma ola- nağı bulabilir, hepsi o kadar... O ortamda bakanlıktan "takdirna- me" bile almıştır. Ama iktidar de- ğişince "bakanlık tmriıt" alınır (1966). Gerekçe pek kısadır: "Fl- kirieri ve davranışlan öğretmen- likte çaJışmasuı ^»'••Knh kıknfu- dın..." "Sakıncalı" oluşun hiçbir za- man açıklanmayan nedenleri var- dır. Bir: Türkiye Öğretmenler Sen- dikası'mn kurucusu olması ve yö- netim kurulunda görev alması. tki: Gelip okula yerlesen ve tutar- sız davranışlarda bulunan, sonra- dan görevinden ahnan bir bakan- lık müfettişine karşı sert çıkış yap- mak zonında kalması. Üç: İktidar degişikliğinden önce bakanlığın açtığı Çocuk Oyunlan Yanşması- nı kazandığı halde, bakanbk müs- teşannın yanşma sonuçlanm açık- lamayışı ve bundan dolayı basının bakanlığa sert eleştiriler yö- neltmesi... Danıştay'da açtığı davayı kaza- mp öğretmenliğe dönerse de sür- günden, baskılardan, bir çeşit göz- altında tutulmaktan kurtulamaz. Otuz yıl süren öğretraenlik se- rüveninin özeti bu kadar. öğret- menlikle yazarhğın bir arada yü- rütülmesine gelince... "ÖgretmenHk, bde baskı altin- da öğretmenlik" diyor, "Hımlılık istiyor. Oysa yazarlık öyle degil. Coşku ister, yeni arayışlar, yeni yönelimler, alışılmışın dışında vaklaşımlar ister... Öğretmenlik çekiyor etegimden, öteki yamm yüriimek istiyor. Bu çelişkiyi bn huzursuzluğu zaman zaman yaşa- dım. O baskı alhndaki öğretmen- lik, yazarlıgınıı engelleyen bir et- ken oldu. Ama ögretnKnligJ de se- viyordum. Kendi kendimle adeta savaştım, sürdürecegim dedim." Hayır, öğretmenliği bırakmadı- ğına pişman değil Talip Apaydın. Şiiri? tkinci kitabı Susuzlukta şiirleri yer alıyordu. Bir daha şiir kitabı yayımlamadı, ama şiiri tü- müyle bırakmadı da. Aralıklarla, zaman zaman dergilerde yayımlat- tı: "tkinci yeni ortaya pktıgında, epeyce bocaladım. Bir taribten sonra yazmayı sürdürdüm. Birkaç kitap doldnracak kadar şiirim va- yımlandıgı halde, kitap yayımla- maya luükışmadun. Şiirime gü- vcnsizlikten gdmiyor bu. tstedigi- mi vapamadıgım için»." tlk kitabı Bozkırda Günler'de köy notları yer aldı. Dört kitabından yargüandı: Vitan Dediler adlı romanı için Ağır Ce- za Mahkemesi'nde, Kente lndi ld- ris başlıklı romanıyla Duvar Ya- zarlan ve Kökten Ankarah adlı öykü kitaplarından dolayı da sı- kıyönetim mahkemesinde. Ve 142'den acılan davalann hepsi ak- lanmayla sonuçlandı!.. Hamsiler cinsel özgürlük istiyor Hamsilerin cinsel olgunluğa erişmeden avlanması, bir kez bile üreme şansı verilmemesi balık sayısını azalttı, stoklan tehlikeye soktu. CEMİL CİĞERİM SAMSUN — Cinsel olgunluğa nişmeden avlanan hamsiye üreme şansı verilmedi ve stoklann gele- :eği tehlikeye düştü. Balıkcılık yö- netiminde temd bilimsel kurallaı- dan biri olan her balığa en az bir kez üreme şansı, sadece hamsiye değil diğer balıklara da tanınma- dı. Aşın avlanmayla bazı balıkla- nn sayısı azalırken balık boyları küçüldü. Cinsel özgürlük tanınmayan hamsinin sonu nasıl hazırlandı? 1987/88 av dönemine ilişkin 21 numaralı sirkülerin hazırlanması sırasında, 10 santimden küçük hamsilerin avlanması ve balık unu ve yağı fabrikalannda işlenmesi- nin sakıncalı olacağı konusunda görüş bildirilmesine karşın ham- si ile ilgili herhangi bir yasaklama getirilmedi. Söz konusu av döne- minde bol miktarda hamsi avlan- dı ve aşın avcılığın göstergesi ola- rak da iri hamsi kalmadı. Bu kez 1988/89 av dönemi için 7 santim- lik bir yasak getirildi. 1989/90 av dönemi için boy sınırlaması 9 san- time yükseltildi. Ama hamsinin "ö'lüm fermanı" iki yıl önceden hazırlandığı için iş işten geçti, hamsi denizde "mnmla aramr" oldu. Cinsel olgunluğa birinci yılın sonunda erisen hamsi, yılda 13-19 bin arasında yumurta döker. Bu yumurtalann yaşama şansı ise yüzde 25-35. Hamsi en fazla 4 yıl yaşamasına karşın, avlanan ham- silerde son üç yıldır 4 yaşındaki hamsiye rastlanmadı. 1988/89 av dönemi boyunca Ondokuz Mayıs Üniversitesi Si- nop Deniz Bilimleri Yüksekoku- lu'nca balığın Karadeniz'de yoğun olarak avlandığı yörelere gidilerek örnekler alındı. 842 hamsi balığı üzerinde yapılan çalışmalar sonu- cu stokun yüzde 24.1yu sıfır, yüz- de 24.91'i bir, yüzde 46.17'si iki, yüzde 3.73'ü de üç yaşında bulun- du. Balıkçılıkta ileri gitmiş ülkder- de balıklann büyük bir lusmı ya- n mamul veya tam mamul olarak tüketilir. Taze tüketim, günübirlik pazarlamayı gerektirir. Tşte bu ne- denle, yurdumuzda hamsi, balık unu ve balık yağı sanayiine git- mekte ve çok daha az ekonomik olan bir değerlendirme şekli orta- ya çıkmaktadır. Şu anda hamsi avcılığı ile uğra- şan 150 civannda gırgır takımı var. Tam donanımlı bir gırgır takımı, yaklaşık 500 milyon ile 1 milyar arasında mal olmaktadır. Bir gır- gır takımı, denizde av teknesi, ta- şıyıcı tekne veya tekneler ile küçük bir bottan oluşmaktadır. Karada kamyonlar, pazarlama ekibi, bo- şaltma ve paketleme ekibi gibi ekiplerden oluşur. Dolayısıyla bir gırgır ekibi, ortalama 100 kişiyi bulmaktadır. Bu da 600-700 insa- nın direkt geçimi demektir. Kara- deniz'de 100 bin kişinin geçimi hamsiye dayalıdır. Balıkçılıkta ileri ülkelerde oldu- ğu gibi bu ürün yarı mamul (sa- lamura, aynklannuş, dondurulmuş paketler halinde veya tam mamul (fileto, konserve, çeşitli balık ürünleri) halde değerlendirilip tü- keticiye sunulsa Karadeniz bölge- sine sağlayacağı yararlar Trabzon 1 daki Deniz Bilimleri Yüksekoku- lu tarafından yapılan bir araştır- maya göre şöyle: — Bu sanayi ile yalmz Karade- niz'de 40 bin kişiye iş sahası açı- lacaktır. — Taze tüketimle çöpe giden 200-250 bin ton baş ve iç organ balık unu ve yağı sanayiine gide- cektir. Böylece 15-20 balık unu ve yağı fabrikasının balık ihtiyacı bu yolla karşılanacaktır. Sonuçta ar- tıklardan 40-50 bin ton un ve yağ elde edilecektir. Bunun maddi de- ğeri 50-60 milyar lira d vanndadır. Öte yandan tüketimle çöpe giden 20-30 bin kamyonhık baş ve iç or- gan, çevreye dökülmeyecek ve çev- re kirlenmesi açısından da büyük yarar sağlayacaktır. — Hamsinin taze tüketimine dayalı olan mevsimsel tüketim, bütün yıl boyu sağlanmış ola- caktır. — Gelişen işleme endüstrisi so- nucu dış pazarlama oranı hızlı bir artış gösterecek ve önemli döviz girdisi sağlanacaktır. — Gelişen sanayiye parald ola- rak balık üreticisinin geliri yükse- lecek, üretim artacak, avlanma teknolojisi gelişecek, avlanma tek- nolojisinin gereği olan sanayi dal- ları bölgeye girecektir. Kuşadası'nda betonlaşma • KUŞADASI (AA) — Ülkemizin gözde turizm merkezlerinden Kuşadası'nda yıllardır süren çarpık yapılaşma ve betonlaşmaya tepkiler artıyor. TMMOB Izrnir Şubesi Sekreteri Hasan KUçükkaya, "Betonlaşma, Kuşadası'nı 'kimliksiz' kıyı kasabalanndan biri haline getirdi" dedi. Küçükkaya, Türkiye'nin önde gelen turistik kentlerinden biri olmasına karşın, estetik kaygıdan uzak inşa edilen çok katlı oteller ve sayılan binlerle ifade edilen ikinci konutlar nedeniyle Kuşadası'run "turistik geleceğinin" tehlikeye girdiğini öne sUrdü. Kadınlarda bel agnları • ANKARA (UBA) — Kadınların erkeklere göre çok bel ağrısına, erkeklerin de kadınlara oranla daha çok bronşite vakalandığı öne sûrüldü. Prof. Dr. Ramazan Akşit, kadınların hamilelik ve lohusalık döneminde kendilerine dikkat etmedikleri için çok sık olarak bel ağrılan ile karşılaştıklannı belirtti. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp Rehabilitasyon Anabilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Ramazan Akşit, kadınların bel ağrılarına sıkça yakalanmamaları için belin fazlaca zorlanmaması gerektiğini belirterek Alcşit, şunlan söyledi: "Gebelikteki hormonal değişiklikler, omurgayı saglam tutan kaslann gevşemesine sebep olmaktadır. Gerlye doğru yapılan ani hareketler belde zorlamalara, dolayısıyla da ağnlara neden olur. Bu hareketler bilinçli bir şekilde yapılırsa, ağn miktarı asgariye indirilmis olur." Stiper tanker bogazlarda • ÇANAKKALE (Cumhuriyet) — Basra Körfezi'nden Bulgaristan'ın Burgaz Limaru'na 265 bin 500 ton ham petrol götüren dünyanın en büyük tankeri "Kanchen Jung", sıkı güvenlik önlemleri arasında Çanakkale Boğazı'ndan geçti. Tankerin gecişi nedeniyle Boğaz, dün saat 8.00*den itibaren trafığe kapatıldı. Süper tanker, kılavuz kaptanın yönetiminde dün saat 10.40 civannda Çanakkale Limanı önlerine geldi. Boğaz'dan girdiği andan itibaren, sahil sıhhiye botu ve yangın söndüren römorkör eşliğinde hız keserek geçiş yapan tanker, saat 11.00 civannda Boğaz'm en tehlikeli yeri olan "Nara Burnu"nu döndü. Çanakkale Liman Başkaru Oktay Kurum, boyu 332, genişliği 52 ve derinliği 21.6 metre olan süper tankerin gecişi sırasında Marmara'dan gelen gemilerin Gelibolu'da, Ege'den giriş vapacak gemilerin de Intepe altı Karanlık Liman'da bekletildiklerini söyledi. Belçika'da kardeşlik yılı • BRÜKSEL (AA) — Belçika'da yaşayan yerli ve yabancıların kaynaştırılmasını amaçlayan Belçika Flaman Sosyalist Partisi, 1990 yıhnı Belçika'da "Kardeşük Yılı" ilan etme karan aldı. "Yabancı" kelimesinin kaldınlması için ocak ayı ortasında bir kampanya başlatacağı bildirilen Flaman Sosyalistler, Belçika'da yaşayanlann tek bir halk oluşturduklan fikrini işliyorlar. Malatya'da yeşil hareket • MALATYA (Cumhuriyet) — Kentin ağaçlandmlması çalışmalan için 65 milyar lirayı bulan proje hazırlandığı öğrenildi. Toprak Muhafaza ve Mera tslahı Grup Müdürlüğü tarafından hazırlanan bir projeye göre, Malatya çevresinde bulunan 820 bin hektarlık alan 65 milyar lirayı bulan harcamayla ağaçlandınlacak. Ahnan bilgiye göre, proje kapsamındaki 5 milyon fidanı Karakaya Baraj havzası, Pötürge Şiro, Kubbe Dağı ile Beydağı yamaçlan bölgelerine dikilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle