23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAîFA DÖRT: ER VERDE büyük bir fakıriıkle karşıJasUıyor Pas in çogu kentJerinde. Ama bir Süre sonra bu yaşamın içine gerçekten girince, Hollanda'Iı yazar Jan de Hartog'un da belirttigi gibi, «fakirliğin bir karanlık defil, fafca* tüm sorumiuluklara ve tasaJara son veren güneşli bir giin olduğunu» düşünüyoruz arasıra. Açlık. susuzluk, yersiziik, hastahk doğuran pisJiJc ve daha başka bir çok etkenJer hep bir arada insanı o derece eziyor ki, «iuygulan ve acılan iyice yoğunlaşan kişi. bir yerden sonra hiç bir şey duymaz oluyor aruk. Hiç bir şeyin bir önemi, bir etkisi kalmıyor onun için. Tıpkı sogukta üşürken yavaş yavaş acıyla donarak, duygusuzlasan bir insarun, «onunda yaşamı umursamayan bir uyuşmaya gömülmesi gibi. Pisiik, en belirgin özeiJik hemen her yerde. Asiiah'da kann doyurmak jçin girdiğimiz daracık, karaniık lokantaların kapısm da ikiiiç kazan yemeJc duruyor, /akat yemeğın ne oldyğunu görebilrnek oldukça güç üzerini kaplayan sineklerden. Hava alanına konar gibi bir kalkıp, bir iniyorlar. Tadı oldukça iyi yemeklerin. Doyurucu ve ucuz üstelik. Bir tabak salçaJı balıgı bir liraya, içinde herşeyin bulunduğu bir çorbayı kırk kuruşa aiıyoruz. Za ten buniardan ve nohutia fasulyeden başka bir yemek yapmıyorlar. Pek para verip de yiyecek yok çünkü. Hepimiz önümüze ko H fü/jo'do pfo.sfop/fl Karanlıkta bir çiü göz nan yemeğe ellerimizle girişiyoruz. Ortadaki tek ve kirli maşrapada, bizden önce gelenlerin bir kısmım içrikleri bulanık, pis bir su. Biz de içinde kalanı içmek zorundayız hepimiz. Zaten yaJnızca akşamüstleri gkiiyoruz lokantaya yemek yemek jçin, o zaman da büyük açlıgımız. bu pisiiği ya dırgamamıza yer vernaiyor. mızdan üzerindeki korkunç pisii giyle yutuyoruz üzümleri. Mikroplara o kadar aaşnuşız ki, en ufak bir etkide buiunmuyorlar üzerimizde. A.YCA oldukça değişik diger Fas kentlerinden. Daha önceki yıJlarda uluslararası bir kent oldu|undan Avrupa'yla büyük öjçüde ilişkide bulunmuş ve palmiye ağaçlanyla, kentin bir kıyısmdaki «kazbah» dan ba?ka bir şey kalmamjş oranın Afrika oldugunu belirtecek. Modern yollar, kocarnan, gösterişli oteller ve lokantalar, camlannda «annenin yaptığı yibi tngiliz çayı» yazılan bulunan bu gibi yerlerde İngiliz çayı içip oturarak Fas'ı gördüklerlni sanan bir yıgın Avrupa'lı ve Amerüta'Iı zengin, bun T Pazarfık A.VCA'nın dar arka sokaklarında bu pisiiğe de verecek para buiamıyoruz daha pahaIı satıJdıgı için. Kiiosu yüz yirmi kuruştan porfakal, yetmis kuruştan üztim veya otuz kuruştan kavunla doyurmaya çalışıyoruz kar nırnızı. V'ıkıyacak su bulamadıfı I iann yanısıra. kendi kişilik]erirJ yicirmiş, yozlaşnuş Paslı'lar. Diğer yanda, Tanca'nın en eski kısmında, «kazbah» adı verilen büyük kale yıkıntılannın içinde, geniş çarşıların oldufu yer. îki sıra dükkânm sardığı, içiçe geçmiş, inişJi çıkjşlj, daracık sokaklar, her geçeni kolundan yakalajarak aijşveriş yapmaya zorlayan ya da ardjrmzdan. İspanyol lar'ın yaptıgj gibi, «hipiler» diye bagıran yapışkan satıcılar, damda geçelemenin ikiüç lira olduğu ve bizim gibi bir yığm genctn yerdeki mukavvalann üzerine se rilerek uyudugu kirli pansiyonlar, orada burada kif satıcıiarı, Faslı'ların kaftanianna büriinvnüş ve Fasiı'lardan çok kazbahı dolduran Avrupa'lj, Amerikalı gençler, varijklannı en ufak bir jekilde duyurmayan, yaşadıkJannı hiç bir şekilde belli etmeyen çarşaflı, peçeli kadmlar ve her yerde korkunç bir pazarhk. Hiçbir şey pazarlıksız satılmıyor. Çogu kez ekmek için büe pazarlıfc yapıyomz. Almak zorunda oldugum bir battanjye için iki yüz elli lira diyorlar iJkin. sonunda yirnıi liraya kadar indirdiklerini şörmek saatlerce süren bir şaşkınlik varatıyor üzerimizde. Ama en büyük şaşkınlıgı Amerika'lı Sam vapıyor Julien'in, kırk liraya aldığı bir deri çantanın aynını dört yüz liraya almakla. Ona da önceden dört bin lira gibi gülünç sayılardan başladzkları için, bü.vük bir pazarlık yaptıfını san mış aklınca, dört yüz liraya indirmekJe. • HİÇ HESAPT.4 bulunmayan bir takmı aksi/ikler birbirini kovalanıış, »ra yerde mcsi gereken vapur da kaçmıştır. Rıhtımria saatlerce oturup diğrer vapuru bekieı başka çare yok... nnm, şampuan şişelerinin içine kadar anyorlar. Ertesi gün ise elimizdeki paranın tren biletine yetmediğini gö rerek otostop'a başvuruyoruz yeniden, ama aksama kadar oJdu gumuz yerden bir metre öteye bi le ileriiyemiyoruz. Parasızlık, gittikçe azaları zamanım iylce düşündürüyor beni. Sonunda Julien'dan ayrılarak yine otostopla yola koyuluyorum gece yarısı Yedi yüz kilornetreyi oldukça hız lı »lıyorum yalnız olunca. dksilikler A.VGVdayken aldagım bir mektupta babam, pasaportumun on gün içinde biteceğini hatırlatarak beni uyanyor. Bir den o anda anlıyorum zamanın ne çabuk geçmiş oldugunu. Cebimde kalan on dolarla on gün de Cezayir'e, Tunus'a ve oradan da Italya'ya geçmek olanak dışı. Ya parası, ya da bol zamanı olmalı fcişinin Bendeyse her ikisi birden yok. Ertesi gün Tanca' dan hemen aynlarak yine Tetuan'a, oradan da Septe'ye geçmfyi tasarlıyorrum. Septe'den de hemen o akşam vapurla Elcezire' ye geçersem, pararrun kalaruyla da oradan Madrid'e kadar gece treni için bir bilet alır ve bir gün içinde Tanca dan Madrid'e ula?mış olurum. Ne var ki Julien'la ikimizin dönüşü hiç de kolay olmuyor. Jlkin otobüsü kaçırıyoruz. Daha sonraki otobüsle fetuan'a vardığımızda, Septe'ye gidecek otobüse ödemek için yarumızda yeîerli Fas parssı kalmadığım görüyoruz. Bankalar kapalı olduğtından para bozduracak bir yer yok, son otobüs de bir jki dakika içinde kalkmak üzere. Hemen oradaki bir adamdan, bilet parasının üstünü tamamlamak için iki lira kadar bir şey alarak, karşıiığında Julien'in gömleğini veriyoruz ona. Septe'ye vardıgımızda ise son vapunın da çoktan gitmiş oJdugunu görüyoruz. GÜÇLtİKLER VI SORUNLAK Kiımıı J ««•«««•«••••••••••«•***ltllillli(lllll«llltMC«*ltMflMIIIII|t*ff«ll 55 ffSANESi Gece yarısı DİŞİ BOND &MCH ttOUÜBS &İÜ İKİ ACA9A SİLAU BULİMKİ. uerte, eo OL&N U/İU.IS UFAZ 8IR SlUUJ OEPOSU tAÜıuniu DAİ&S SkliN DUVA8L& BthilH RlH UBSAB/NI <SODDOÜZ TİFFANY JONES IRTLARI.VDA çantaianyla yü rüyen dört Alman'ın ardına takılarak bir kumsal anyoruz yatmak için. Sonunda bir îspanyol baiıkçı, kayalann arasında ufak bir kumluk gösteriyor bize. Orada uykuya daldıktan bir süre sonra, gece yarısı garip bir duyguyla gözlerimi açıyorum ve birden, kaıamın üzerinde bir çilt yabancı gözle karşılasıyonım. Başıma kadar çekmiş olduğum bat taniyeyi usulca kaldırmış bir Arap, yüzüme bakıp duruyor Ne istddifim soruyorum Fransızca. îspanyolca ve tngilizce olarak, ama hiç karşılık vermiyor. Julien'e sesJeniyorum bir ara, fakat derin bir uykuda o da. Adamı yana iterek dogruluyorum ayaga, o sırada da AJman'lsrdan birinin sesimi duyarak uyanmış oldugunu görüyorum. Bunun üze rine adam bir süre daha bakındıktan sonra, yine sessizce, geldiği gibi uzafclaşıyor. O anda yalnız oimadıguna çok seviniyorum. S Tam sırası Kıran döken, ağaçlan birbirine çalan, kayalan kökünden sökercene kuduran bir poy. r»z esiyordu. Deli bir poyraz. Halil uyumuştu. öteki iki adam, Re.su) uyumuşlardj. Bir ulu kayamn kovuğunda kuru otların üstünde işlemeli kepeneklerine sarınmışlar, derinden soluk alarak uyuyorlardı. t'vuvan adama yılan büe dokunmaz, düşman bile dokunmaz. tyuyan adamı er olan öldüremez. N'eden? .Mustan elinde tüfeğl Aladağın doruğuna vakın yerde, Halili öldürmek istemiyle yanarak bir ağaçtan pınara, bir pınardan ağaca gidip geliyor. pınarda jüzünü yuy u P yanan etini serinleti.vordu. Şimdi Halili öldürsem ne olur. dive düşünüyordu. Onu mutlak öldürmefiyim. Ta ezelden bu yana. aklım yetti yeteli bu adam beni iflâh etmedi. Herkes onu gördü. ona baktı, onunla uğraştı. Daha da lıerkes ona kutsal bir yaratıkmıs gibi bakıyor. Onu görünce, kocalar, kadmlar, çocuklar, dedeier. ocak pirleri bile susuyorlar, ayağa kalkıyorlar. Kim, ne. neci bu Halii? Bir güzel adam ki. mavi gözleri haktan sürmeii. Bir uzak gök gibi, derin, çocuksu saf... t'zun bovlu, suna gibi. Bütün oba. öteki obalar hep Halile sevdalı. Bu Halilf öldürme.vince oltnaz. .Ve olur. ölür müyüm? Ben onu öidürünce ne olur? Ölür müyüm? Onu öldürevim de, ben de öleyim. Kovuğa geliyor, çecede, karaniık altında Halile yakiaşıyor, Halil uyuyor. Arada bir soluçunu kesiyor. Gölgeler, yıldız ışıkları, kayalar, ağaçlar sel çibi akıvor, yürüyor. Dağ çatırdiyor. Bas tetiğe Mustan. Halil kö.vü yakıyor. Bovu uzamış, tüyleri d ! . m . d l k o l ı m j S B ' > heybet gibi... Çulnırova köyünün bir ucundan giriyor, öteki ııcundan çıkıyor. Halil bir top yalım olmuş, Halil bir yangın gibi. Halilin adı bülün obada. öteki Yörük obalannda. tekmil korkak Çukurovada bir korku, bir yürek, bir ölüm, bir dost, bir güzellik gibi dola.şıyor. Dünyada bir Haiil var. başka kimse yok. Çök tetiğe Mustan. Tüfefin namlusn HaliHn alnının tam bir parmak gerisinde, başı parça parça oiacak. Çök tetiğe Mustan. Bas! Mustanın eileri uyuşuyor. Bütün bedeni kanncalanıyor. Gölgeler uçuşuvor. korkudan çont oluyor. Sonra geçiyor. yürekleniyor, çidiyor gelıyor, namluvu alnının ortâsına dayıyor. Ceren ne Haü'Jin oiacak, ne kinisenin Ceren Oktay Beyin oiacak. oba çok sıtaşmış verecekier Cereni. Kalk Halil kalk. Doğrul kardaşım. Ama HaiiJ ölmeli. Çocukluğunda yüzüne bakmazdı. Kurt yavrusu gibi. Herkes onun kuluymuş gibi. Bütün çocuklar. Hem de Mustam doverdi, küçümserdi. tşte Musfan da dağa ç; kmışfı. Halil de.. Mustantn admı kimse mıvor, Halili kimse dilinden düşürmüyoı Çok Mustan tetiğe. Mustan gidiyor geliyor, deli poyrazın f( de dört dönüyor. Klini cabuk tut Mustan. eece bu i$i vapamazsan bir daha hiç. Bir d; hiç. Halili öldürürsen, büttin oba. dünva «a lânet etmez mi? Ceren kız, ötrki obaiar, I dünrayı sana dar etmezler mi? Halil ölsün, ba ka bir şey istemez. Veter ki Halil ölsün. Çök Mustan tetiğe. Bir sabab uzun bir minarrden sabah ezaı reliyordu. Çııkurovada. Çukurköprüde. Sumba suyuncla.. Halil al bir atın üstünde, elindı mavzeri. Mustan yayan yürüyor, it jribi. Hali atlı. Halil onunla hiç konusmuror. Derviç Bevin evine varıyorlar. onu uyandınyorlar. Güı sesli Halil: «Uyan Bey.» diyor, «vaktin geldi.» yiğit. çözü pek. «Akmaşat bizim kışla#ımız. Ver bize kışlağımızı, senin ne hakkın var?» Derviş Bey, gözleri korkudan jııvalarından fırlamış: «Çanıma kıvma Halil,» diyor. «Soylular, senin gîbi soylâlar cana kıymaz. Bir Akmaşat için. Bilmivordurn Akmaşatın «izin kı?la)hn« oldugunu. VarMn sizin olsun. rtldürme beni. Çoluk çocuğura var. farın sabab göcü çekin, yerleşin Akmasata.» Göçü Akmasata çefciyor. Göç «Timbür gümbür konuyor Akraaşata. Hali] üstüne türküler söylüyorlar Çukurovalılar. Birimkiler Jürkü söy lemeyi bilmezler. Onların da türkü gibi yüzü güiüyor. Kimse Mustanın yüzüne bakmıyor. Halilin yanında ha var, ha yok. Çök Mustan tetiğe. Bas.' Bas gitsin... Halilin kanı yere gölleniyor. Cwn bir çuk u r Çukurda Halilin upuzun öliisii. Dal gibi. Olü gibi deŞil. Tepeden. insanı karşısmda vok eden, güvenli, ölü gibi değil, alay eden. Sürmeli gozleri kapalı, ölü gibi değil. Çukurda vatıyor. Murt çalılan, üstüne... Ağır kokulu. Onun üstüne tas toprak. Halil topragm altında. Hali! gülümsüyor. Al kanı toprağm altmdan fışkırıyor. Mezarının üstünde binlerce an... Altııı arılar. Kanatları rızıltılı. Parlak. ışılayan titreyen. titreyen ışıklar. Çelik veşili. Çelik ısıltısı san... Haydar tfsta, Demircüer Ocagı piri .. Kimsenın önünde, dedelerin, ermislerin önünde nivsza varmaz, ama Halilin önünde yerlere kapamr. kimdir, nedir bu Halil? Çök Mustan tetige. Bas gitsin! Eileri titremiyor. yürefl bir kus gibi kafesmde l çırpınmıyor. Aç.k «eçik düsünüvor. Haiil *??, o ^ a h « k « ölü. Ben de. sen de ölüyüz, Çok Mustan tetiğe. (Arkam GARTH SEN &AUA BATI 8ötOP2İNGEl'lBUL.0Q& AMMIMlZDItl AYLÂK MUSA RTESt günkü vapurda ilrincl sınıf bileti kalmadıgindan, ğ ••!»» o parasızhgımızda birincı sınıf aiıyoruz ister istemez. Öğleden sonra kalkacak vapuru bek ierken, çantalarımızı emanet bü rosuna bırakarak orada burada Ben, tamamiyle kendinden geç gezinmeye koyuluyoruz. Fakat İs miş bir adam... Cinsî arzuiapanyöl Fasma geçince saatleriminnı kıyasjya tatmin etmiş ve zi bir saat ileri almayı unuttuğu alkoîe yenilmiş... Değil dünyamu2 için. vapur kaîkma düdüdan, etrafımda olup bitenlerden günü" öttürürken biz iskeleden bile habersiz yatjyorum... Beriçok uzaklarda bulunuyoruz. Kızki de aynı odada... Ayaklannm gm öğleden sonra güneşi altında ueıma basarak ilerliyor... Genç hiç durmamacasma bir koşu tut kadına dofru...' Çünkü son daki turarak. bitkin bir durumda isfcekada beni değil de vanıbaşımda. leye ulaşıyoruz sonunda, ama bu ki fahişeyi öldürmejn çok daha kez de çantalanmızı bıraktıgımîz, uygun bularak karannı değiştir her zaman açık olması gereken miş dummda. büro kapanmış. Biz çılgın gibi Bıçak havaya kalkıyor... Inlgörevüyi ararken vapur iskeleden yor... Sert ve merharnetsiz bir aynlıyor. Yifirdiğimiz zamana şekilde. mi, yoksa bilet parasına mı yakmacafırmzı saşınyoruz. Durumu Bu iIJc hamleden sonra bir sfl polise bildirdi*imizde, büro göre daha karyolanın j'anında durevlisinin bu işte sorumliî oîdurup beni incelediği muhakak .. ğu düşüncesine katılıyor onlar Sayet uyanmış, gözlerimi aralada ve bize, akşam vapuruna payıp ondan yana bakmış olsayrasiz bir bilet verebilmek için dım, bıçaic ikinci bir defa havaeski biletlerimizi istiyorlar. Ben ya kalkıp inecek, böylece benim hemen kendiminkini uzatıyorum, îjim de ?örüJf>cekti. ama Jullen'inki yok ortalarda. Bereket ben uyanmamış, gözYenibaştan bütün geçfiğimiz yerlerimî aralamamış, yerimden de lerde bilet anyoruz boşuna. Sokıpırdamamjştım... Böylece o nunda yeni bir bilet alıyor Juüda tek bir kurbanla yetinmjş, en. Akşam vapuruyla Elcezire'ye bizı oldugumuz gibi bırakarak vardığımızda ise bir gece de oraçekip pjtmlşti da geçirmek zorunda kalıyoruz Emindi çünkü... Polis, daha hiç geregi yokken. Çünkü "saatllk bakışta cinayeti benim işlelerce süren gümriik araştırması diğime kanaat getirecek, aynnsırastnda, binmeyi düşündügtitılar üzerlnde durmafc zahmemüz tren çoktan kalkmış. Neyitine kaf*yen katlanmayacaktı. miz var, neyimiz yoksa teker teOysa, genç kadmdan sonra ker döküyoruz gümrükçülerin beni de öldürseydi, İki kişinin önÜ4ie vanımızda esrar olmadıgı kaatiü olarak aranacak, eninde nı göstermek için. Diş macunlasonunda yakayı da ele verecektt Kendisi batamından çok geOOSIOR reksiz bir davranış olurdu bu. Kanlı bıeaf! hemen oracıfa bı rakarak kayıplara kanşmayı bunun için tereih etmişti. , Derl, Saç ve Zflhrer! Hasta j Hırsla içtjftm f ükian Mütehassısı tstiklâ) ) f Cad. Parmakkam Nn => * E OLUM ÇIKMAZI •lazan: L. BLOCK nin zerresini de duymamıştj mu hakkak. Fakat ben günün birinde ve hiç beklenmedik bir andi. delikten çıkmış, serbest kalmıştım. Bu durum onu adamafcJh şaşırtmjş olmalıydı. Aceleci, arzuJannı çabucak gerçekleştirmek isteyen, verdiği kararlan da süratle uygulama taraftan bir adamdı herhalde. Kanmı norrnâl şartlarla benden a.^Tiimağa razı ederek, bo?antna talebiyie mahkemeye başvur masını bekleyecegi yerde beni cinayet suçlusu olarak hapse at tj.mayı çok daha uygun görmüş tü. Plânın ilk safhası bu şartlar çerçevesinde gerçekleştirilmiş, fakat benim dört buçuk yrl son ra elimi kolumu sallayarak hapishaneden çıkmam herifin huzurunu kaçırmıştı. Hürriyetime kavuştuktan sonra eski kanmı bir kerecik olsun aramıs sorrnuş degildim... Sonuna kadar da böyie bir hevese kapılmayacaktım... Fakat o kuruntulu bir adarndı şüphe s;z .. Bugün değJIse yann ya da öbürgün benim Gwen'e yeniden balta olacağımı, beiki de elinden alma başansını gösterecegi rni sanîyordu. Bu ihtimâl bir yana, asıl Kaatilin kendisi oldugunu farkedip ihharda bulunabilecefim korkusu ile (cıvranmaga başlamjş olmahydı. Fakas şöhret düşkünü bir avukat çıkmış, kanunda bir açıjc kapı bulmus. bunu zorlayaraktan beni hürriyetime kavuşturmuştu. Demir parmakîıklann dı şma çıktıgım andan itibaren de onun içm amansız bir tehlike o'mat& b a ş t Kanrm gen almak İçin gereie li (eşeblüslenn her türlüsüne giıısebıJirdim... Ya da maskesini afiiürür, asıl kaatilin ben değil de o oldugunu ispat edebilırdint Bu durumda elin) Jkinci bir rîeîs daha kana buiayarak beni zararsız hale getirmek mecburiyetindeydi. Califomia'dsji kalkmış, New Yorka gelmışti rabiî bu fş tçin. Bana görünmemek. benden gizl lenmek için oüyük bir gayret haroamasms da hiç lüzum yokfu ara yerde. Çünkü ben. peşime tirinin takılıp beni adım adım izlediginı aklımın Icöşesinden bile geçiremezdim... Çünkü mevcut durum. kanılanmı tama miyle aksi yönde gelişUrmisfi. En yakın sandıgım dostlar biîe benden fcaçıyorlardı... Bucak bucak. Fakat o oenJ bulmuş, peşims rakılmıştı. Gecen seferki gibi bir de bıçak almış, cebine kovmuştu. B ı w ° • (rarık Z. KIRBAKANJ ?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle