29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
UUKLi :ÇUMHURİYET 3 Nisan 1971 Birbirinden kopon hısantar bir yerde birieşmeğe başlıyor  hrykeltraj Y'igeland'ın eserleriyle dolup parkı, Oslo'nun en ilffi çekici yerlerinden biridir... taşan Vişteland Her koşesl. LKOLLÜ içkinin yirmibir yaşından kuçükler içın yasak olduğu lsveç'te altı yaşındakı alkolıklerc rastlanıyordu Stockholm'de bir yığın ufak çocuk kendılerine içki alması içın yalvarıyorlardı her gordükleri tunste. Avuç dolusu para verıyorlardı bunun için. 8 10 yaşlannda morfınmanlar gormek $a«ırtmıyordu yabancıları bir sure sonra. Esrar ıçerken gördüğü birinin yanm dan kafasını çevirerek geçen polis alkollu araba kullananm yakasmı bırakmıyordu: Beş yıla kadar çıkabılen hapıs ve bir daha araba kullanamamaydı »onucu. Ancak bir »ışe biraya izin vardı. îsveç'ten Norveç'e geçtiğimde değişen fazla birşey olmadığını gordum Oslo'dan Newcastle'a denız yoluyla gıtmek için gemilerâe is aradım, ama yabancı uyruklular içın olanak dışıydı bu. Norveç'te yıne açık havada uyudugum, kış kadar soğuk bir kaç geceden sonra Danımarka'ya döndum. Korkunç bir yağmur altında butun gün kemiklerim sızlayarak beldememin sonucu ancak altmış kılometre gıdebıldım. Almanya uzerinden Hollanda'ya ulaştığımda uç günlük bir ıslaklık vardı üzerımde. Ancak geceleri bir yapının merdivenleri altına veya bır kilise saçağmın djbıne serdığım uyku tulumuma gırerken çıkarabiliyordum ıslak giysilerimi. Saatlerce uyuyamıyordum kemiklerime işleyen soğuktan. Türkiye'nin sıcak kumlarında guneşlenen veya tarlada kızgın guneşin altmda buram buram ter doken insanlarm yerınde olmak istiyordum. Biran önce güneye inıp, sıcak güneşın altında ilıklerime kadar kızmak için can atıyordum. Belçıka üzerınden Fransa'ya geçınceye kadar süregittı bu. Aynı zamanda o kadar ara vermeden gıdıyordum ki, hiç bir yerde para bozduracak uygun bır zaman bulamadığımdan ıkı uç gun hıçbır şev yıyip içmeden geçirmıştım. Sağ olarak Paris'e vardığımda ben de şaşırmıştım sağlamhğıma. Orada, daha önce Turkıye'dey ken tanımış olduğum iki Fransız arkadaşın evınde kaldım bır hafta. Jean Pıerre ve Pierre evin ve otomobillerinın anahtarlarını bana vermışler, yemeğımı de kendıleri hazırlıyorlardı Hiç para harcamadan ve son derece rahat bır şekılde, ıstedığım kadar kalabılecektım Paris'de, ama pek hoş gelmedı bu duşunce bana. Protesto yazıları I' İKt İYİ arkadaşın sayesinde. onların yaşamlarma gırmem guç olmadı. Parıslıyi, tumuyle umduğumdan değısık buldum. Nanterre'de fırtınalar koparan gençlığın yanısıra buyuk bır grup vardı ki, babalanmn otomobıllerıyle gosterışe çıkmak, ceplerini babalanmn paralarıyla doldurmak, seks yapmak ve kahvelerdekı para yutan makinalarla oynamaktan başka bır duşunceleri yoktu. Öbur yanda Nanterre, bütun ünıversite bınasının duvarları protesto yazılarıyla doluydu. Sınıflarda boş bır duvar gdrülmuyordu. Her yerde resımler, yazılar: .Jean Francois'M serbest bırakın», .Daniel'i gerl verin», •Proletervanın ezilmesl yakında sona erecck.» Ve sonra Paris metrolannda muzık çalarak para kazanmaya çalışanlar, onları rahat bırakmayan polıs, karakolda olsun üşüme. den bır gece geçırmek umuduyla polısin en görebileceği yerlerde boylu bovunca kaldırıma uzanan beş parasızlar, Montmartre'da resım >aparak satanlar, Sen nehri kıyısında soyunarak gelen geçene kendılerıni sergıleyen seks sapıkları. ınsanları tanımayı hiç duşunmeden yalnızca bır gorevı yerıne getırırcesıne Eyfel'den Louvre'a, Louvre'dan NotreDame'a kosusturan turıst vığınları, moda denen aptallığa kanmış kışıleri a\lamak içın yol boyunca, her çeşıt gıysının tuzaktaki yem gıbı bekledıği vıtnnler, çeşıt çeşıt ışportacılar ve onların sattığı perukları ellerındeki aynada deneyenler, kaldırım kahvelerınde oturan yığınla insan ve Parıs, B • ToIIar boyunca Iuks ve konfor arayan otostopçular yaya kalmağa mahkumdur. Bunun İçin de yamnızda durup size kapısını açan her çeşlt vasıtaya binmeniı eerek... Teter ki ayağınız yerden kesilsin. resimleri satmaya çalışıyorlar. Pa ra bırıktırme çabasmdalarmış Parıs'e gıtmek içın, ama kazandıklan ancak boğazlarına yetıjormuş. Daracık, karanlık bır oda dordünun bırden kaldığı yer Doşemenın uscune uyku tulumları serılmış yanyana. Bızım için yiyecek satın alıp getiriyorlar, bölüşmek istıyoruz, ama almamakta dıretiyorlar. Daha başka arkadaşları da gelıyor sonra. Hepsi oylesme candan, oylesıne yakm kı bize. Tum eskı arkadaşlar yeniden bir araja gelmiş gibi bir bayram havası esıyor odada. Ertesi sabah uyandığımızda. yıne ellerinde bizim içın vıyeceklerle goruyoruz onları. Sonra otostop yapacağunız yere kadar yukümuzü taşıyorlar. Ayrılırken de bır torba sutle, yağlı ekcıekler venyorlar yolda yememız içın. Ne soyliyeceğimizi şaşınyoruz onların bu msanca davranışlan karşısında. Gozlerımiz dolu dolu ayrılırken. İnsanlar bir yerde kop muşlar birbırlerınden. ama dığer bir yerde birleşme başlıyor. Umui luvuz ilerisi için, umutluyuz için. de bulunduğumuz kuşaktan Gerilerde Bilbao sımsıcak, pınl pırıl gorulüyor. Yaşantımız boyunca yedıklerimizin en lezzetlısi bu yağlı ekmekler. M a l l f O Ç O ğ l U | K n veresimAYHAN BAŞOGLU || TUNADAKI HAYA1ET ou YARIN : YİNE DE GEL... YİNE DE GEL... IIIIIIII3 •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••I Karsılık heklevenler G DİSİ BOND NSQE, DE.N 9 LİVOU TİFFANY JONES GARTH DDÎOU „ ^ EVET, BENl WEM GÜ \ 6İZJ OLDU IÇ OLUYOB ılerlemem Parıs'ten ayrıldıktan sonra Kentın hemen çıkışındakı yolun ıki yanında, metreler boyu sıralanmiş otostopçu yıgını arasında on dakıka beklemeden araba buluyorum. Ama nedense Fran sız suruculer genellıkle bir şeyler beklıvorlar aldıkları kızlardan. Ozellıkle geceleri kilise avlularında, mezarlıklarda, tarlalarda, duvarla ağaçlarm arasına gızlenıp uvoımava çalışırken, duyduğum her ayak sesınden urküyorum. Sonunda Bordeaux'ya varır varmaz vol kıyısmdakı otostopçulardan bırine yaklaşıvorum. Daha ben selâm verııken, birlıkte gıtmemızi ılerı surüvor Ingılız Peter Ilkin Atlantık kıyısında Bıarritz ve sonra St Jean de Luz'a varıyoruz Bır dolu zengınin dınlenmekten çok kendılerini gdstermeye geldıkleri yerler. Herkes şaşırıyor o kılıksızlığunızla ve yalın ayak bizım orada ne aradığımıza. Herkes yüzünu boyalarla süslerken biz de birer dondurma külâhı geçiriyoruz burunlarımızın ucuna Tepkıleri gerçekten ilginç oluvor' Çoğunun ıçınden gülmek geldiği halde bövlesine •diişük» bır şeye gulmeyı pek yediremiyorlar gururlanna. Gulmekle kendilerini tutmak arasında bocalarken suratları dalgal dalga oluyor Küçuk çocukiar daha boyle •oldnğundan ba$ka gorunme. çabalannı bilmedıklerınden ruhlannın bühin saflığıvla guluyorlar ıçlerınden geldiği gibi. Deniz kıyısında otururken bir balık konseri'esi açıyoruz, tam yiveceğimiz sırada karşıdan gelen birmın şık giyimli köpeği sataşmaya başlıvor yıyeceemıize Ko\uyoruz, olmuvor. Dakıkalarca süren bir uğraşmadan sonra akşam yemeğinden ehmizde yalnızca teneke kutu kalıyor Daha sonra. bütun gece merdivenlerinin altma oturuo konuşruğumuz, şarkı söylediğimiz ve sonra uyku tulumlanmızı serip uvuduğumuz evin kapısı sabaha doğru aralanıyor ve boş sandığımız evden bir köpek fırlıvor üzerimize. Ardmda, bize bakan gözleri faskmlıkla açılmıs ev sahibi. ö zür ustüne özür dıleyerek, apar topar kalkıp uzaklaşıyoruz oradan. «Iste şu adamı gbzüm tnttu. Şn dükkâncıyı .: Onun yüzünde adamlık var. Ona gidelim de «oRir va.slı adamı çördü. Şalvar çivmıs, saçralım.» larını, bıyıŞını kapkara bo\amıstı. Bunu, boyaOsman da çoktan o adamı görmüstü. Geniş sına bakmadan, azıcık gozü tuttn. Dertli bir caddevi, otomobıllerın, insan kalabahğınm, fayyuzu \ardı. Adam gıttı, ilerde küçük bır ara. tonların, kamyonlann, şeytan arabalarının arahada mısır satan bir çocuçu tokatladı. Çok döçsından geçerek, gülen adama vardılar. Adam eidü. Yandan yöreden geçenler bu küçük fıkara hi. insan gibi gülüyor, dedi, bn adam, Haydar çocuçu döşen adama hiç karısmıyorlar, onlara Usta. bakmıvorlardı bile. Haydar Usta bn hali eörün«Güzel çülüvor.» dedi Osman. ce Ramazanogluna azıcık kırıldı. Onun Bevli«Selâmünalevküm.» dedi gür, tok eüvenll ğinde kocaman bir adam kücücük bir çocuğu sesivle Havdar Csta. «Benım adım Haydar C«do\ememelivdi. Olmaz, dedi Havdar Csta. bovta. Demirciler Ocaiının son adamıvım. Kılıç Ie bir insanivetsizlik olmaz. ÇocuÇu kulafından döverim Be^Iere Pasalara. Belki adımı duvdun.» tutmuş sürüklevip götüren adama düsmanca Czun, iri, gülen gö\desi>Ie ayağa kalktı baktı. Azıcık nmndn üzüldü. Ünü büiıık Ramaadam: zanoğln da, bu kadar zenginlevip kalabalıkla. «Bn.vor baba,» dedi. «Benim adım da Kerem şınca ipin ucunu kacırmıstı. Kimbilir ne kadar Ali. Belki duymussunuzdnr.» \asli bir adamdı da Bevliçi bu hale düsmüş, baş «Kerem Ali.» dedi Havdar Csta, «bana ünü avak belli degildi. Bir favtoncn atını öldüresije büvük Ramazanoglunun konagını salık ver. Okırbaçladı. Bir o&Ian dal eundüz bir kızı, bu nun saravını çıkaramadım. Beylıti çok büvükadar kalabalıÇın ortasında mıncıkladı. Kadın. müs masallah,» dedi gülerek. «Hay masallah, lar tarı bellerine kadar çıplaktı. Bir öfkeli adam bin kerr masallah !» Allaha kitaba söverek çeçti. Ferin dıbine geç Kerem Ali : adam, dedi Havdar Usta. Çok kızdı. Sen de u . «Hangi Ramazanoglnnn sonıyorsnn baba?» rin dibine geç ünü büvük Ramazanoğln, dive«Bevi,» dedi Haydar Csta. «Büyük Beyi..: cekti, dili \armadı. Kimbilir, vüz vasında lıir Ona çidecpjim.» fıkara Brwn basında ne gaileler vardı. Müslura Koca, o Miislüm Koca ki, eskiden yüce dağ kar. «Çok Bev var Ramazanoğlnnda, hepsi Bey. talı ribi\di. kocavınca elden avaktan dustü. Sen haneisini istiyorsun?» Çocuklara bile taskala oldu. Bn korkunç cur«Büvük Beii Şimdi Beylik kimin elındcycnnadan kaçmak, kurtulmak istedi. Elindeki kıse onu istiyorum.» lıcı aklına gelince vazçeçti. Tek nmutları, ne Kerem 41i acı acı bıvık altından çüldü. ' olursa olsnn bnvdu. Dünva degisivor, aaah dün. «Ne vapacaksın büvük Beyı?» dıve sordu. 'a değisivor, biz kalıvornz, dedi. Bn kadar ka«Bir hacetim var,» dedi Csta. Elindeki kılıeı labalıkla tek basına. bir ünü büvük Ramazan. sıkı tuttu. oflu nasıl basa çıksın, dedi. Fıkara kocacık, daŞ Kerem Ali her seyl anlamıstı. Hem dusükartalı, düsmüsler sıgıncası Ramazano$lum. nüvor, hem acıvordu. Düsünmesi uzun sürdü. l ü z ü de kederden açn srîtai acı olmustu. Osman durmns kalmıs, hiç konnsmnvor, Havdar Ustanın hiç bir davranısını kaçırmnor, Haydar Cstanın ıçıne kuşkn gırdı : ona vürekten acıvordu. «i'oksa bü^ük Bev bn yenilerde mi öldü? öldiı de bizim haberimiz olmadı mı?» ö?Ie oldn, gün iyice kızdırdı. Havdar Csta o kadar insan içinde Ramazanoğlunu soracak Basını «allayarak: sövle düz. insanea, dostça. Insana yakm bir can «Yok.» dedi Kerem Ali. «Bey öleli yfiı rıl bulamamıs, bıç birisinı şözü tntmamıstı. Soluoluyor. Büvük Bev.» na döndü, birden bir vüz çördü. Şişman, sarkık «Onun yerine bakanın saravını göster bana,» bıvıklı, karava^ız, büvük bir vüz bır tezgâhın dedi Haydar Csta. «Kimse onun verine gelen...»' arkasına, bir dükkânın içine oturmus gülümsü. «Onun verıne kımse hakmıvor.» yordu. Gülümsüyor, onlara tatlı tatlı, alçakgo. «tyi adam,» diye eürledı Haydar Csta, «benüllü bakıyordn. nimle eflenme. Ramazanoğlunun yeri bos kala. Havdar Usta Osmana onn gösterdi: maz.» (Arkası var) •WlimillllUNIIIHmilHMMIIIH«Hfllll 49 EFSANESİ 32 Birinci kat merdlvenlerını çıkarak holde durakladım. Pabuç lanmdan bınni avağımdan sıyırdım, paralan ıçıne verlestıroım, tekrar eıydım Birkaç dakıka kıpırdamaksızın beklecTıkten sonra a=ağı ındım. kapıyı araladım, denızcilere bır i^aret çaktım. Caddevi koşarak geçtiler ve geldiler. «Dairenin numarası 6Tî. Yanı altmcı katta...» Boyle soylerken yavlı kapıyı bilhassa açık tutmağa dıkkat edıvordum tçlerırden bın zile basmak gibi yersız bir hevese kapılabılirdı «Sakin a^an^öre bınmevın.. Gdrültü etmemege çalısarak çık'n merdivenlerl .. Altmcı kat daire B .. Unutmavm . Zilı bir defa uzun, iki d'efa da kısa kısa çalacak'inız Anla<:ıldı mı?» «Bır uzun, iki kısa...» «Evet .. Bır uzun, ıki kısa . Kızlar sizı beklıvor .. lyi eğlenceler Tekrar raslaşmak iimıdivle bana müsaade » O anda söz konusu daırede savet kım";e yoksa, delikanlılar zıli ısrarla çalmaga devam e» decek, kızlann kendılerine bir oyun vaptıSı kanısına kapılacaklardı Çünkii onlara Böre ben gerçekten riıirüst ve centllrnen bir adamdım .. Fakat birilerinin bulunma'i ihtımall çok daha kuvvetliydi Bu durumda kapı açılacak, bir rezalet çıkacak, sonunda da kendilerini kaz'klavanın ben oldugumu anlavarak küpiere binecekti zavallılaf. Hikâyenin nasıl blr »onuca e hiç OLUM CIKMAZI L. BLOCK bır şekılde ımkân yoktu Altıncı kata kadar merdıvenlen yurüyerek çıkacaklardı nasıl olsa .. Onları, heveslerı kursaklar'rda kalnıs vazı\ette gormek içın tekrar asağı Inmefennı beklemeğe hiç nıyetım yoktu doğrusu. Nasıl da telâs ve heyecanla dalmıslardı kapıcfan ıçen . Sonra ben de dışarı çıkarak aynı telâş ve heyecanla nasıl da uzaklaşmıstım oradan . Çevredekılerın dıkkatın) çekmemek ıçın kosmuvordum ama, cok sen adımlarla yürüyordum. Iskarpınımdekı para toman sebebiyle topallamak mecburıyetınde kalıyordum ılerlerken Nıhavet bır tak«i görundü... Durması içın işaret verdlm Olup bitenlere ınanamıyordum bır türlü Çünku her şey umdugumdan çok kalav olup bitmiştl Şa^ılacak şevdi r) o s. rusu Bu meslekte kırk vıldır çalışan bırı de arcak benım kadar pıskln davranabilirdı .. Kerdımı hiç zorlamamıs, içırn» den geldigı eıbi hareket etmekle vetınmıştlm. Ov=a simdı bmrhŞım taksıcfe korkudan fenalıklar geçirıyordum Tüvlerım dıken diken ol» ma5a baslamıstı birdenbire. AtlattıSım tehljkevı, atlattıktan sonra çok daha iyi farkedıyor, deSerlendlrebilivordum. Pesine bır sıirii polıç takılmış, cınajetten Sdnık oır dddmm bır de dolancTırıcıltk hevesıne kapılması bunu da baçarı ıle sona erriırmece muvaffak olması $aşılacak şeydı doğrusu Ama netlce ıtıbarlyle rt=nenmıs bır ovundu bu Şımdıve kadar kaç kışı dlger kaç kışıyı avnı yoldan tonşava bastırmış, paralannı «ızdırmıştı Ben \ıne de sanshvriım Çunkıi rfenızcıler çok tov çok da sarhostu Ama daha tecrübeli ve az sarhos da oHalardı dolao vine de ba$arı i!e donecek ben de paraların ustune vatacaktım Vıllage'e ılk defa gelenler bu kazıgı hiç riecılse bır keıe yempee mahknmdular Çok e^kı vıllarda ben bile avr.ı tonqaya bacmıs otu? dolar dolandırılmıstım bır defa ! j ı m . tfı ı«e doksan riolara «ahıotım.. Otu?u e«kı kazı&a mahsup enflir«e bana net altmıs dolar kâr kalıvordu Havat bu tnsanın başına heı çey gelebılıvor BO1.CM Kırk vıllık dosHar gibi AYLÂK MUSA SPAVY.VD4 Atlantik kıvılan boyunca ilerlerken Bilbao: Goz alabildiğine pislik. kir. Her yer kara. kahverengi ve gri. Üzerimize yıkılacakmış gibi duran eski, tozlu yapılar, insanm yüreğıne korku salan büvük kiliseler, ortalığı toz bulutu içinde bırakarak azgın boğa sürüleri cibi, istasyona koşusan asker selleri ve her yerde tspanya'yı koruması içın dikilmiş tsa hevkelleri Nereve sineceŞımizi bilemivoruz. korkuvoruz bu vığınlara kapılıp süriikleneceeımizden Birden ilerde eordüğümüz uzun saclı gence dog ru vürüyoruz O da Peter'in uzun "îaçlanna bakarak yanımıza gelivor. Kırk vıllık dostlarm veniden karşılaşması gibi sevinç içindeyiz. Saçlar yalnız bir işaret oluyor. Daha sonra onun »rkadaşlanvla da tanışıvonız. Kendi gibi birkaç genç oradaki alanda, yaptıkları I Otel, Otuzvedinci Caride iizeridevdi Park'la LeTinefon A venue ara«sında Dort yü? bır numaralı odanın bsnvo'unda bir ayna vardı . Avnada da bır surat.. Benimkıne benzeyen bir surattı bu. (Arkan rar)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle