19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CTTMTTTTRÎYEH 2 Ocak 19( KAVRAMLARA TAKILIP KAİANLAR Doç. Dr. Cavit Orhan TÜTENGiL (Iktlaat FaMlltosl öğretim Üyesı) nsan kavramlarla düşünür. Zihnimizin soyutlarna ve genelleme basamaklanndan geçerek yarattığı kavramlar soz \e yazı ile ortak dtişüncelere varmanın temel taşlandır. Eğitira ve öğretim bize yeni kavramlar kazandırmak »Bretiyle dun>amızı ve bilgilenmizi genisletmek amacmı gütmektedir. Ne var ki, insanı hayattan kopararak kavramlar dünyasına hapsetmenin de bir takım sakıncalan vardır. Namık Kemal'in «hürriyet» ten soz ederken tEsırı askın olduk, gerçı kurtulduk esaretten» gonucuna varması kavramlar karsısında dnyulan bir endisenin ilk Işareti sayılabilir. Fikir hayatımızdaki ven gereşince bilinmeyen Mehmet Izzet'ın «Mıllı\et Nazarıyelerı ve Mıllî K,ı.;jt> adlı önemli kitabına Göte'nin Faust'nndan aktardıfı şu sözlcrle baslaması da soz konusa tehlikeye daha geniş bir açıdan bakıs olarak nitelendirilmelidir: «Azız dost, her r.azarıve solgun ve soğuktur havatın zerrın ağacı ıse usareli ve fey\ azdır>. (tstanbnl 1923, Adı geçen kiUp, ». 4) ÎH! •••• •••« >••• •••• Yanılgılar S avm Bahri Savcı, yazısında «AP nin bir fikir kadrosn vardır. Bu kadro, halk kitlelerinın hayatını gerçek bir burm e t \e esitlık prensibi ile kurmak için toplumda kdkten değıstirmecıliği öngoreceğine; muhafazacılık temelinde bir sovut halkçılık, sosval adaletçilik, refah devletçiliği, sıyasal rejimi kendi subjektif anlayıslanna göre değiştirmeciliğı, ileri sürmektedir. Bunlarda da bir «ürü >anılgılara düsmektedır» demektedır. Ve bu, vazının ve yazann fıkrivatının ozetıdir. Kanaatımce Sayın Savcı, da bır suru vanıl^ılara düsmektedır Sojlekı. gerçek bır hurrı^et \e esıtlık prensıbıj'le halk kıtlelenmn havatını kurmak ıçm toolumda ne gıbı bır kokten değıstırme yapılacaktır? Eğer hjndan, temel ekonomık yapınm değıştırılmesi gıbi blr anlam ç.kıvorsa, o takdırde. hurnyet prensıbı nasıl gerçekleştirilecektirî Temel yapı bugun ozel tesebbus olduğuna gore, gokten deği'îtırme yapıp ozel tesebbus ve ozel muikıyet ortadan kalkınca, herkesın devtetın ısçısı olduğu bır rejımde sıyasî hurnyet re]imınden, çok partılı rejımden ÎOZ etmek mumkun olacak mı* Sonra boyle t ı r rejımde ıdare edenle ıdare »dılenın eş^thğı nasıl =agla nacaktır? ayın Sa\cı, Refah devletının karakterlermı sayarken, bakınız ne dıyor «Milli tıplumun u^elenne dojrudan doğrnu deiletçe hizraet sunulması... ve devlet mülkivetının artırılması». Yani kokt^n değı^tırmede, devlet mulkıyetının artır 1 ması \e belh olma>an bır 1ususa kadar \olu ıle sosyalıst duzene geçelım demek ıstıyor Ve AP den de bunu ıstıjor. AP bunu vapamıvacgına gore FOS>al adalet, refah dî\letı lâfta I kalan kavramlardır AP ıçın, demektedır Bır defa, sosval adaletın sosyalıst duzonle gerçekleştırılebıleceğını nereden çıkanyor'' Sonra «we'far» state» refah devleti kavramı, bır Am°nkan uvgulamasıdır. Ve Amenka Bırleşık Devletlerinde devlet mulkıve tımn artıılması Jp değil. vergı gelırlennın drtan bır kısmının 'Os} al maksatlar ıçın kullanılma«ı ıle r°fah dev'ctı prensıplerı u^gulanmaktadır teler fetirılmiyeoekse tek merei ve tek kanun sistemı neye yarıyacaktır? örneğın Tarım Bakanlığı «Tek kanun, tek merciu sıstemıne gore çalısır. Bız zıraat ulkesı olarak geçınırız. Ama karasapandan kurtulmusmuyuz, tarlalarımız sun'ı gubre nedır görmuş mu' Hangı urunumuz dunva pıyasasında rahatça pazar bulmaktadır? Tum bu sorular karsısında dıyeceğımiz şudur: Kanun tasarısı nın mukemmel olması hepımızın arzusudur. Fakat asıl mukemmel olması gereken uygulavıcılardır, uzmanlardır, merci sahıplenJır. Çunku bunların bılgıh, ehhyetlı çalışkan olması kotu kanunu bıle mukemmel kılmaja yetecktır. % Sonra «Her köyde bir kooperatif» kurulnıası koyumuzun gerçeklerine uymaz. Ülkemız yonunden menfı etkıler doğurur. Her köyde bir kooperatıf kurulması ideal köyler düşunülerek soylenmıi olmalıdır. Bu ıdeal ko3ler 200250 hanell 600800 nufusludur. Halbukı koy kanunumuza gore nufusu 150'yı bulan (bu nevı koyler çok) yerler kov sayıhr. Bo% le bır koyde kooperatıf kurulduğunu duşnuehm. Kurumun kaç üye^ı olacaktır, ne kadar sermayesı bulunacakt'r" Tcplum kalkınmasına yapacağı katkı, bu kalkınmada oynayacağı rol ne olacaktır? Bu tıp kooperatıflerın memleket kalkınmasına hıçbır yararı olmaz. Ustelık halkımız koopera tıfçüıkten soğur. nun ıçın «Kooperatifçilikte dar bölge sistemi» uygulanmalıdır. Fakat bunlar jerıne gore bırkaç koyu ıçıne alacak nıtelıkte olmalıdır. Bu nevı kooperatıflerın toplum kalkınmasına etkısı daha buyuk o.acaktır. Çünkü bu durumda kurumun uye sajısı fazladır. Üyelerin koyacağı sermaye de buyuk bir yekun teşkıl eder. Boyle olunca kooperatıfe kredi yardınu yapılmamıs olsa bıle kendi başına, gucu oranmda kalkınmamıza bir katkıda bulunabılecektır. Ayrıca bu koyler insanları birbirlennı yakından tanıdıkları içm en lasıp kaynaşmaları zor olmayıcaktır. A Değinmek istediğim diğer bır nokta bölgelerde kurulacak «ınkısaf burolarının» başına mulkı âmırlerın getırılmek ıstenmesıdır. Bu duşuncenın de karşısında;ım Mulkı âmır'erı kooperatıJ ınkı^af burolarının başına getırmek ıkı yonden sakıncalıdır • Mulki amır'.erın goıevlerı bır haylı yukludur. Zaten ışlenn ağırlığı altında ezılmektedırler. Bunlar kooperatıfçıhkle uğrasacak zaman bulam;;, acaklardır. Oysa ulkemızı az gelişmıslıkten kurtaracak bır kurum sandığımız kooperatıfçılık bu ısle devamlı uğraşma>ı gerektınr. 9 Kooperatıfçılık bır eğıtim işi dır. İhtısas ıster. Idarecılenn bu konuda gereklı bılgı>e sahıp olduklan ıddıa edilemez. BenM bölge kooperatıf inkışaf burolannın başına kooperatıfçilıkle uğraşmış ehil kımseler getırılmelıdir. Bunlar sadece bu ışle mesgul olmalıdırlar. Yeterlı elemanı sağlamak ıçın de Unıversıte mezunıarından arzu eden ler Kooperatıfçılık Enstıtusunce gereklı eğıtıme tabı tutulmalıdır. Bu elemanlar hem gereklı tılgıye sahıp oldukları, hem de devamlı bu ışle uğraşacak'arı ıçın kooperatıfçılığın denetımı vurutulmesı ve gelıştınlmesınde ıaare âmırlerıne nazaran daha etkılı olurlar kanısındayım Mustafa YILMAZ Hukuk öğrencısı Toplumcuların beklediği dergi •••• •••• «••• •••• «••• «••• t Önemli olan... nemli olan, kavramlarla düşünen zihnimiÖ zin «hayatın altın ağacı» na. toplumun sornnlarına sırtını çevırmemesidır. Doğrnsunn sd>lemek gerekirse, tabiattan ve yakın çe^remızden kopuk, gurültülü bir çekişmenın ıçınde bolunuyoruz. Parlamenlo kürsülerinden fıkra sutonlarına kadar uzanan bafınp çağırmalar dunyaya düzen vermek amacını lasıyor. Sonnç olarak da «insan» ı seven, fakat «insanlar» dan nefret edfn bir halimiz var. Birejlerle ilgili olavları, somut gerçekleri «küçük sevler» kategori»ine koyup kuçümsüyoru*. Hepimizin gozu «gemi»vi kurtarmakta, «büyük seyler» le nğrasmakta. Burnnlarımız ö>Iesine kalkık ki artık kns seslerini, rüzgârda uçuşan bir saç demetini, tüten bir bacayı duyup görmez olmusuı. Aklımır fikrimiz bizi hayattan koparan. gerceklerin dı?ına düşuren b"r takım kavramlarda. Mutluluk konnsonda da buvük vanılgılar içinde\ız. tnsan'ı seven. (akat insanlar'dan nefret eden bir halimiz var, dedim. Bu sözü biraz açıklamalı\ım. Gerek eSitim ve ogretim knrnmlarımız, gerekse içinde bulnndngnmuz vaygın eğıtim alanlan bize «insan sevgisi» yerine «kavram se\gisi» veriyor. Bnnnn içindir ki bir kavram olarak «insan» ı, meriyet ve kusnrları, türlü sorunları ile «yasayan» insanlardan kendimize daha yakın bnlnyornz. Düsüncelerimizle eylemlerimiz arasında zaman zaman ortaya çıkan çelismelerin bir sebebi de budur. Bir kaç vıl önce Marmara Adasında tanıklık ettigım bir olar bn celismevi olanca açılkığı ile ortaya kovmaya veter. Adı ferekli deÇıl, sıırlerinde «msan» a cok vakın olan ünlu bir ozanımız, üstelik de bir hukuk adamı, birlikte vevip içtifci balıkcı dostlanndan birini. bir söziine öfkelendiji için olmalı. herkesin jcdzıi öııünde pataklamaga kalkmıstı. Bereket versin ki «kavram» a döniik olmavan balıkçılarm sagdnvnsa, adalarında yaz raisafiri saydıklan «toplnracn ozan»ı esirgemeye vetti. Ozanımıza da ilk vapnrla adadan avnlmak düstfi. Peki, o «insan» üzerine yazilı, içli siirler? Onlar jrene kitap savfalannda dnrnp dnrnyor. Tanık]ık ettiğim o olaydan sonra benim eiim o ozanımızın kitaplanna uzanmaz oldn, hepsl bn kadar. avram sevsisî hayatia aramıza bir duvar örunce «şekilcüik» gelişmeve başlıvor. Demokrasi u\eulamaırzın «bicimspl» veva «"»ovut» mfatlan ile nitelendirilmesi de hnradan dogavor. Aynı duramu, başta vatan, mıllet, namus, fazi Iet gibl kavramlar olmak üzere ahlâk, dln ve siyaset alanlannda da görmekteyiz. Sözün kısa8i, nerede dfişünce ile eylem arasında bir çatışma varsa orada ağır basan, insanlara karsı yabancılaşan bir «kavram sevgisi» de vardır. Tartısmasız kabnl edılen büyük kelimelerin aracılığında büyük ovnnlar, aldatmacalar. istismarın her türlüsü çok daha kolaydır. Bunun tfirlfi 6rnekleriyle adım başında karşılaşnuyor mnyuz? Hesaba katmaz göründüğümiız öğelerden biri de zamanın durnp dinlenmeden geçmekte ohısudur. Bir arkadaşımın deyişiyle, 50 yıl sonra bacalar yine tutecek, fakat buçtin havatta olanlardan coğumuz yeryüzunde olmıyacağız. «öunuş olacağız» dememek için sozü uzattım. Ölümden soz etnıenin bir ihtiyarlık belirtisi. vaşlıların tekelinde olan bir düşünce olduğu kanısı vayçın goriinuvor. Cahit Sıtkı Tarancı gıbi «Su insanı bofar, ateş yakarmış /Her doğan gunun bır dert olduğunu/ însan bu yaşa geluıce anlarmış» demek için rolun yansını abnak hiç de gerekmez. Tabiata biraz yakın olsak, çimenler ve çıyanlar îçin yürürlükte bulunan kanunların bizler için de geçerli oldagıınu düsünsek «hayat • öliim» konulannda daha gerçekçi olurdak. Isterseniz hiç duşünmevin, 50 yıl sonrasının deçil cok daha yakın yannlann baca dumanlannı kaçımız goreceğiz? Öyle ise, bu aldatmacalar niçin? Karşılığında ne olursa olsnn zillpte katlanmaya değer mi avTamlara takılıp kahna konusunda ortava çıkan bir başka durum da bazılanmızın lc.ırtuluşu «kavramlar» da aramalarıdır. Onlara gure, ülkeleri knrtaran bir takraı tılsımlı kavramlardır. Ne zaman ki özlenen gelecek, her şey güDSk pülistanlık olacak! Olayın düşündürücü yanı söz ko> nusu ettiklerimizin Ümit Yaşar'm «Şakamonya» sında değil ülkemizde geçmekte olnşndnr. Gcrçekten, sivaset yelpazesinin bir ncnndan ötetd ucuna, «hilâfet» ten «sosyalizm» e kadar uzanan tılsımlı kavramlar tümen tümen. Kavramlara gonül verenlerden çoğu gerçekleşmenin insanlarla olacağını umursamaz görünüyorlar. Bir başka de\i<;Ie. insanoğiıınun bir varatması olan bazı ka\ramlar. Namık Kemal'in «hürrivet» I gibi insanları kendine tutsak edı\or. Sovlpdiklerimizden kavramlara karşı olduğumuz sonucunu çıkaranlar haksızlık etmiş olurlar. Demek istediğımiz şudur: Zihni bir varatma olan kavramlar k > > n di başlarına «soz» den öte bir şey değildirler. Kavramlarda ifadesini bulan «sistem» ler, hayatımıza mntluluk katacak özleraler insanlarla gerçekleşir. Bizim karşı olduğumuz. insanlardan ayrı düsen kavramlardır. Keııdilerini kavram seıgisine kaptırmış olanlann dusünceleri ile eylemleri arasında bir bütünluk kurmalan zorunludur. *••• • ••• ANT Çetin AKan, Hüseyin Bas, Faltir Baykurt, Abidirt Din< Ferruh Doğan, Refik Erduran, Memet Fuat, Selahattin Hilav, Mehmed Kemal, Yaşar Kem«l, Idris Küçükömer, Mahmut Makal, Rauf Mutluav. Fetrıi Naci, Nadir Nadi, Aziz Nesin, Doğan Özgüden, Kemal Sülker •••• • ••• «••* 12 sayfalık TUrk solu ilâvesiyle n :::: •••k • ••a : ••• • •• yarın çıkıyor Cumhurıyet KADIN KtAFÖRLERI ve TOPTANCILARIN DIKKAT1NE a: S • ••I ••a. •••ı 0 L' OREAL Mustahzarlarının tek Turkiye Mumessüi LEDA Tıcaret T.A.O. dır Dolayısıyle. son z&manlarda pıyasada görülen va bu menşeıderj gelmemış bulunan mustahzarların, taşıdıklaıı L'OREAL markasına rağmen, L'OREAL malı olmadıklan ve bu ıtibarla hem teknık. . hem de sıhhl sonuç ve zararlarmdan mes'ulıyet kabul edılmıyeceğl . Sayın ılgılılere duyurulur. I İlâncılık: 8032 63 ••a Türkiye'nin En Büyük Kiiltür Mecmuası Sonuç uşunce \e eılem bırliçi kışınin va^avışma ve da\ranışlarına bazı sınırlamalar getirir Ortava çıkan çelişme'.erin kişiye oldu?u kadar hağlı bulnnduğu düşuııce^e de zararb olduğn bilinmelukc Elyeoıkıuu duîuııtcjeriue u> durmıyanlar. yaşajışları üe kendi kendilerini mahkum ettiklerini unutmamalıdırlar. Kavramlara takılıp kalmamak ıçın toplumla bağlarunızı sıklaştırmak da gerekir. Gerçi, öneuıü olamn kişiler değil toplumlar, sadece bugünkü yasıyanlar değil, gelecek kuşaklar olduğu da »riylenir. Ne var ki kişiler olmadan ve onlan kavnaştıran ortakiaşa öğeler bulunmadan toplumlar da yoktur. Bu sebeple kisi ile toplum, eylem ile <tüşünce, insan sevgisi ile kavram tutkusu arasında denge kurma zoruniuluğu vardır. Dengenin kurulmadığı alanlarda çelişrae \e çatışma görünü^ündeki sürçmeler ortava çıkar \e kantann topuzu h;r yana kaçar. insanları se\meden «kavram» lara & ı ğınmak bizi çıkmazlardan knrtaramaz. D Hayat Sa\ın Savcının on • • argılardan l&»t\i\\m%\ lâzımdır. " %. Mebmet ÜNİILDI TARİH MECMUASI ^Sayın doktor.ve eczacılara Nonsteroid Antiromatizmal Kooperatifpılik ooperatıfçılık son gunlenn tartısılan konusu oldu. Bu tartışma.\a F Soysal da değerh vazılarıyle katijdıl?r. Ytzı gerçekten konuja ı^ık tutucu guçte ıdı Ancak bu sorlerımden îazıyı tumuı le benımsedıgım anlamı çıkarılmamalıdır. Yazıda tenkıde değer bulduğum bazı noktalar varO Önce jazar kooperatıfçıhkte «Tek kanun, tek merei sistemıne gidılmesi» fıknndedır Tıcaret Bakanhğmca ha?ırlanan kanun tasansının her yonu ıle mukemmel olmasını ıstemekt°dır. Burada su soru soruHbılirHer yonu ıle tastamam bir kanun uygulanmavıp rafta bekletılecekse, mercılere ehtıyetli kım 12. Sayı Çıktı Bu • K K Sayıda: İSTİKLÂL MARŞIMIZIN MÂNASI Yazan Nıhad Samı BANARLI •••• • ÖLÜMSÜZ ŞAİR: MEHMEO ÂKİF Yazan Doc Dr Faruk K TIMURTAŞ m ESKİ TÜRK YEMEKLERİ Yazan. Ord. Prot. Dr. A Suheyl UNVER VENİ YILIN HEDIYESI • OEV ŞEHİRLER Yazan. Yılmaz OZTUNA Indomethacın 2 5 mg. 30 kapsullük ambalajlarda. KAPSÜL • Doç Dr. A1HAN OKÇUOĞLU ALTAYLAR'OA HUN OEVRİ KÜLTÜRÜ Yazan . Prof. Abdulkadır İNAN piyasaya arzedilmiştîr. D.E.V.A. Sanayi ve Ticaret A.Ş. İSTANBU (ReklâTicı'.ık 5792 ARIF ÇAVDAH Avukat • MİDHAT PAŞA'NIN ÖLÜMÜ Yazan: Mıdhat SERTOĞLU ı v. Nışanlandılor. 31 Arahk 1966 Ankara * % MAGRUR BİR VEZİRİN SONU Yazan RaaiD Sevkı YESIM Heriş 72115 TEŞEKKÜR Sevgılı esım, annemız ve kardesımız oğretmen Fehıme Serdar'ın hasralığını teşhıs eden Dahılıve Mutehai«.sı Dr. Rıfat In^el'e guç amelıvatını basarı ıle vapan Op. Doç Dr Mecdı Raraa zanoğlu na, \akın alâka'inı esırgemeven Dahılne MuteIMSSISI Dr Çetın Dmıroclu na ve Cemıl TopuzLu servısı personelıne »onsuz mmnet ve tesekkuru borç bılırız. Serdar Sansrar . Güneyli aileleri (Cumhurivet 108) AYRICA: Mihrimah Camii; Beyaz Saray v« A.B.D. Başkanları. Daha birçok yazı, cok renkli tabtolar, neşredilmemiş vesikalar. 100 SAYFA 250 KURUŞ Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Müdürlüğünden Okulumui ateivelerınde çalıştırılmak uzere kadın ve erkek modele mubrem ıhtıjaç vardır Ehl ; ete gore 2540 lıra arasında ucret odenecektır Otuz yaşmı geçmemış ısteklılerın 5/1'1967 tarıhıne kadar şahsen Okul Mudurluğune muracaatlan rıca olunur (Basın 25311/90) (Moran: 20'73) ALİ MUHİDDİN HACI BEKİR TEŞEKKÜR Tutulmus olduğu amansız hastalıktan kurtalamı.vqrak 29 12 1966 gunü Tanrının rahmetıne kavuşan Tırebolu esrafından Aslan^ade Aamet Efendı oğlu, îstanbul Tıbbı3 esı 1943 mezunu Dr 1777 1967 Hasan Arslanoçlu'nun OSMANLI BANKASI (Sedef Reklam 325 24/74) gerek hastahğı snj^mia, gerekse vefatından sonri buyuk şefkat ve vak'n ılgıleıını esırg°mejen dostldra randan teşekkur ve mınrıerlen mızı sunar, Tanndan onıara bunun gıbı acıla'1 gos*erme mesını dılarız İKİ ASIRLIK TÜRK FİRMASI • Türkiyede • Avrupada ve • Bütün dünyada (İlâncılık: 7943/79) Arslanoğla ve Şimşek aileleri (Cumhunjet 109)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle