29 Mart 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
« Arahfc 19« C'S. .•"«» • • *'«£: >* i İki bin yıl önce öldürülen bir adamın cesedi bulundu Geçenterde bir gün Danimarkanın Aarhus şehri cıvarındaki ba takhk arazide bir cesed buldular. Koyu bir hamur halinde dalgalanan balçık çamurlar arasındaki bu cesetfH bovnunda kemend şeklinde bir ip vardı. Vücudü tamamıle çıplaktı •Yalnız başında meşin bir takke bulunuyordu. Polis işe el koydu ve meçhul ölunün hüvıyetıni tesbit etmek uzere tahkıkata girişti. Bu bır cınayet miydi. yoksa intihar mı? Cesed kokmaımş ve hiçbdr şekilde bozulmamış olduğuna gore, hâdisenin yakın bir tarıhte vuku bulduğu tahmin ediliyordu. Fakat o yakmlarda kaybolan ve kendisinden haber alınamıyan kimse olmadığı için, daha uzak bir ta rihte böyle bir hâdise olup olmadığını tahkika koyuldular. Polis bu cinayet veya intihar hakkında hiçbir ipucu elde ede Isviçre daglarında bir «kar çolii» nü aşan bir kafile vc (solda) guzel bir «numaıa» yapan iki kajakçı Karlı dağların kış misafirleri Yüzme müstesna, belki başka hıç | hava tazyıki bir çok bünyelere dobir spor yoktur kı kayas kadar ye kunur. *** disinden yetm.şıne butun insaniarı Kış sporları nisbeten yeni bir peşinden suruklesın. Yuzmeye merakhlar nasıl yaz sıcaklarını bek spordur. Eskıden kış, s? iece çolerlerse kayağa merakhlar da kışı cukların kartopu ve karc'an adam o sabırsızlık'.a beklerler. Yazm gu gıbi oyunlarına sahne olur, kışın neşı neyse kışm karı da odur. De zevkini büyükler daha zıyade oYalnız. niz kıyılarında olduğu gıbı dağ cak başında çıkarırlardı. larda da kara goziukler takıhr, ma dağlık memleketlerde kış, pek tabıî oiarak, daha geniş eğlencelere yolar yerine kayaklar geçirilir. zem.n hazır'ıardı Meselâ İsviçre Bugun İsveç, Norveç, İsviçre, kö\ lerınde her kış, mevsimın şartînşıltere ve Fransada kış, oralarm larına göre tertıb edılen eğlence ve en hayati mevsımi oiarak karşıla şenhkler vardı. K15 sporlan da bu nır ve bu memleketlerde kış spor şenlıklerin bir nev.cesı oiarak doğlan ile beraber büyük bir faaliyet musrur, diyebilırız. başlar. Bılhassa İskandınavya ya1865 senesi şubatında îsviçrenin nmadasında soğuk mevsimın uDavos dağları yamaçlarındaki köyzun sürmesi bu sporlara daha uzun ler, ilk defa oiarak, diğer Avrupa bir müddet devam imkânım vememleketlerinden misafir geldiğini rir. Diğer memleketlerde kayağa gördüler. Evvelâ av meraküe başmüsaid karlar bütün mevsim an lıyan bu ziyaretler, yıldan yıla dacak yüksek dağlarda bulunabilir, ha geniş bir kalabalıkla devam ettı Halbukı kayak sporuna uyan en ve kızaklardan sonra kayaklar iniyı sartlara 15002000 metre ara san'.ara yeni bir eğlence zevkini «ındaki yüksekhklerde rastlanır. tattırdı. Daha sonra, İsviçre gibi diğer Daha aşağı yüksekliklerde karların yer yer erimesi g:bi kötü şart dağlık memleketlerde uzun süren lar bulunur; daha yükseklerde ise kışlar bu spor meraklılaruu çekmeğe başladı. Aynı zamanda mem'.eketler arasında bır rekabetın de başgosterdığı goruluyordu. İsv.çrede, ılk mısafirlerı gelişigüzel ağırlıyan han'.ar yerine, zamanın icab ve ahşkanlıklarına gore butun rahathk ve eğlence unsurlarını ıhtıva eden oteiler yapıldı. Yuksek tepeler arasmdaki hava trenleri de memleketın gorülmeğe değer husus.yetlerinden birını teşkil edıyordu. Fakat, buna mukabil NorveçLn de bir hususıyeti vardı: Hrff'nrca, aylarca süren geceler, bir kısım merakiıları da oraya çekiyordu. Bu okış ortası gecelerı» belki sadece bir merak mevzuu teşkil ediyordu ve kış sporlarına meraklılar bundan dolayı oraya gitmiyebilirlerdi. Fakat uzun gecelerin sonunda gelen uzun günler kış sporu meraklılanm daha ziyade çekiyordu. Bu bakımdan Norveç başka bir hususiyet kazanıyordu: Kasım, aralık ve ocak aylarını İsviçre, Almanya, Fransa gibi orta Avrupa memleketlerinde geçirenler, baharın yaklaşması uzerıne kış eğlencelerine veda etmeğe mecbur kahrlarken, önlerinde yenıden bir uzun kış devresi açılıyordu: Zira Norveçte kış sporlan asıl ondan sonra, şubat, mart ve nısan ayla'rında başlar. Bu suretle, 'kayak sporuna fazla merak sarmış bir ınsan, üç ayını İsviçre veya Almanvada, üç ayını da İsveç veya Norveçte geçırmek şartile, senenın yarısında, sevdıği sporla başbaşa kalmak imkânım bulur. Bugün İsviçre, Almanya, İsveç, Norveç, Fransa ve İngiltere kış sporlarını memlekete seyyah celbi için çok cazıb bir vasıta haline getirmışlerdir. Buralarda kayak mek teb'.erı kurulmuştur ki bu sayede dağ sporları merkezlerine yalnız tecrübeli sporcular değıl aynı zamanda kayak öğrenmeğe yeni başlamış veya başlamak istiyen gencler ve çocuklar da karlı dağların kış mevsımi misafirleri arasma girmek imkânım bulmaktadırlar. J Çamur içinde iki bin sene bozıümadan kalan vücudün yttzü uyumak üzere henüz gözlerini yummua bir çehreyi andırmaktadır. meyince üim adatnlarından mü ya) da idama mahkum edilen suçrekkeb bir bilirkişi heyeti kuruı Vulann kazığa geçirilip öldürüldükdu ve bunlarm tetkikleri netice ten sonra çamura gömülmeleri âsinde hâdisenin tarihi tesbit e detti. Aynı devirde yaşanu} diğer tarihçilere göre de, gene o mem'edildi: ketlerde ziraat bayramlan yapınr Balçık çamurlan içinde bulunan adam bundan 2000 sene evvel ve Odin ismül Tanrıya kurbanlar verilirdi. O devirde asüarak öldu evet, yanlış okumuyorsunuz; tam rülmek serefsiz bir ölüm sayılma» iki bin yıl önce ölmüş veya öldığı için, bu kurbanlann evvelâ adürülmüstü. sılarak öldürülmüs, sonra da çaBu kesif, birçoklarmı hayrete mura gömülmuî olmalan muhtedüşürdü. Bazıları da hiç inanmı meldir. yorlar, «böyle sey olmaz!> diye *** kesip atıyorlardı. Fakat, âlimler Bundan iki bin yü önce yaşamif için bu, hiç de şaşılacak bir sey bir insanın çamur içinde, âdeta değildi, zira son iki asır içinde mumyalaşarak hiç bozulmadan nu Jutland yarımadası, şimal batı hafaz edılmiş olması, tarıh baKı» Almanya ve Holanda kıyılarında mından olduğu kadar tıb sahasmda ki bataklık arasında bunun gibi da mühim tetkiklere yol açmi5*:r. daha yüze yakın cesed bulun Meselâ, son defa bulunan cesedın muştu. midesinde, o devir insanlarının neAarhus üniversitesi profesörle ler yedıklerine dair tetkıkatta ourinden Dr. P. V. Glob'un verdiği lunulmuş ve şu neticeye vanlm'.şmalumata göre, Jutland bataklık j tır: Demır çağı insaniarı etten zilanndan çıkarılan bu cesedlerın y a d e hububatla ve bılhassa yabani çoğunun boynunda aynı şekilde ip nebat tohumlan yiyerek geçm:rbulunduğu görülmuştur. Bunlar jlerdi. Tetkık edılen midede arpa, acaba bır cinayete mi kurban git keten tahumu, kuzu kulağı, mısır mişlerdir, yoksa intihar mı etmiş izlerine tesaduf edılmıştır. Yalnız, lerdir? Profesorün kanaatıne gore burada zihin bir şüpheye takılmak mesele ne cuıayettir, ne de intihar tadır: Acaba o devır insaniarı haBoyunlannda i|> bulunmıyanlarm, kıkaten hububat ve sebze ile mi batakhğa saplanıp boğulmuş ol geçınirlerdi, yoksa, bu cesedler zidukları kabul edilebilir. Fakat raat Tanrısına kurban edıien kimbajlarır.da yalnıt bir mejin takke selere aıd olduğuna göre, onhrın ile ve boyunlarında iple bulunan mıdelerınde yalnız hububat ve nelar demir çağındaki dini bir itıka bat İ7İne tesadüf edılmesi, o g^.ıdın kurbanlandır. lerde kendılerine yalnız bu gıbı zıEski Yunan tarihçllerinden Ta raat ünkılerinin yedırılmiş olm.ıkitus'un bir eserinde yazdığına sından mı ileri gelıyor? Bu husus göre o sıralarda (milâdın ilk as henuz kat'i oiarak tesbit edıimış rmda) Germanya (şimdiki Alman değildir. Jutland bataklıklarında bulunan cesedin başındakl meşin takke ve boynundakı ip de çuriimemiştir. Z^bıta tarıhinde aşk facialan: "Beni kim vurdu, bilmiyorum...,, Yazan: Feyyaz TOKAR yaptıktan sonra küçük rakı şişesinı cebine yerleşt'^'ek G'zf.panin yolunu tutuyordu. Bazan son treni de kaçırarak o tarpfa gidsn kamyonculara binbır rica ile i'tihak edıyor, bazan da müteessır Hr halde Sultanahmedm yolunu tutuyordu. Hııriyeyle ağustos ayuvn 7 temmuz 936 perşembe. Banliyö başlannda tanışmıştı. Bohcelernin treni Haydarpaşa ganndan cılız ho karjısında ağaclıklı bir koru vardı. murtularla ayrılırken bir kaç dnki Rakı şişesini. peynir ve zevtini öka geç eelen vapurun yolcuları te nündeki kâeıda serdıkten sonra bir lâş içinde koçuyorlardı. Tren git iki ıslık çahyor ve gürultü çıkartbir gaygide hızlanırken koşmaktan vazge mamak için büyük çenler derin derin soluyarak yavaş retle camı aralavan seveilisimn lıvorlar ve küskün nazarlarla son mütebessım yüzünü mehtab'ı gecsvaeoııu seyrediyorlardı. Koca bir lerde dova Hı\a sevredebilıyordu vapuun yolculanndan yalnız bir İste o arılarda S u î e y n n ?en"lerın genc trene yetişebildi. Koştu, KOŞ ' ıstırabile kahrolmuş vücudunü gittu ve son şayretini basanıağın ke 1 Sİde zindeleşmiş hıssediyor ve dlko! dk narındaki demir sütunu yakahmak şişesini nasıl boşalttığını anlıy 'nriçin sarfetti, sonra bir külçe haÜTİe yordu. Hemen her gece ve saatlersahanhğa çöküverdi. Bu otut yaşlannda güzelce bır gencdi. Beyz de günden gi"e yıpıptycdu Sügömleğinin ütüsüz. yakasının yarısı leymen artsk tahammül edem3z olceket»nin üzerine cıkmış. yarısı muş ve Humeye bahceye ç:<ması teıden kaygan!a=an boynuna yapı için îEaretlerlc yalvarmasa b.s'aşarak omzuna doğru kaymıştı. Si mıştı. Nıhayet bir gece genc kız 1 eyah kıvırcık saçları soluk kaskeciyaz secr'ığile bshçeve acflan l:önin bir kaç yerınden yumak şekmürlük kapısmda goründu ve Sülınde fışkırmıştı Basma mendilıle levman çılgınlar cbi cıtlerin üzealnını ve yüzunü iğneleyen ter ri"Hpn atltvarpk onu vaşlı goz çr'e damlacıklarım sildıkten sonra 1 ır göS'üne yapıştırdı. Fakat bu ia denbire elini iç cebine soktu ve kü uzun sür"ıedı ve Hur ve odasırıa çuk rakı şışesınin düşmemiş old'i dönmek i"in Sülevm^ndan « • 'ır> ' ğunu gorerek bir kaç rahat r.efes ker: »"'.im farke^erse bizi vualdı rur,» d've mırıldar.dı. Sultanahmedde Küçükayasolyada Sü'e'.nan saat üçe drğru penoturan arabacı Süleyman, Gdzte cerc'e duan seveilis'ne veda edepeye sevgılisinin evinin önüne ıakı rek bır aydanberi sı^'ndığı cıvariçmeğe gıdiyordu daki bır arkadasının pH'nna dcğru Süleyman bekârd;. yaşh bir r r ilerlerken artık bu ise bir son vernesı vardı, kszancı d* fena de«ıMi. me zamanmın çoktan peldiğmi uuHuriyeyi bır ay kadar evvel bir şündü ve Huriyeyi babasından ıspazar gıinü K;:*ıdh;>"}e gormü<iü temeğe karar verdi. Ertesi gece bu Arkadaşlanle kurduklan bır 1ır düşüncesini Huriyeye de anlatasofrasınm etrafında kadehlerini caktı . kaldırırla'ken hemen yakın'ar'na **• sepet ve torbslarile bir aile gelm'ş23.30 da Haydarpasadan kalkan ti. Hurıye yirmı yaşlarında ralık etinde, hoş bir kızdı Süleyman bir tren Kızıltoprağa girerken yolcu'.ar kaç defa kadehini ona doğru kal yavaş yavaş hazırlanıyorlardı. Tren dırmış, Hurive Mtancmdan baçuıı yavaşladı, bir kaç düdük çaldı ve one doğru eğerken kızaran yüzün bu sırada tüyler ürpertid btr ferde dolaşan tatlı tebessümlerle genc yad işitildi: « Imdad! Burada adam vıırınuş srabacıya hararetli dakıkalar ; asatmıştı. Bir aralık sandal gezintisi lar!» r.e çıkan anne ve babasına iltihak Ses ikinci mevkl kompartimdnıe^miyen Hurive beraber , kaldıklrm nın sahanhğından geliyordu. Yolcu r r iesinden jyrılrmnm ko'ayını bu ve kondüktörler koşuştular, sahan>rak, ilerideki bir çamın altmda hkta kanlar içınde bir adam yatı>ondisini bek!e"en Su'""mana .îoğ yor ve boğuk iniltiler arasında ağIU yaklaşmış ve yanmdan geçerksn zından şu kelimeler dökülüyordu: hsfifçe adresıni hsıldamıştı. İşte o c Ben Göztepede oturan bir gundenberi Süleyman, genc kıza kızı deli gibi seviyorum. Arabamı punden güne artan bır sevgiyîe Lrğ ahıra çekince Göztepeye gidiyor ve lanıyor ve onun için her türlü kül kızın oturduğu evin karşısında rafete göğüs genvordu. Akşamuı peç kı içerek sevdamı avutmaya ç s saatlerinde bıtab bır vazıyette atla şıyorum. Beni kim vurdu, bılemirınm terinı kurutup tımar'aimı' yorum...» « Ben Göztepede oturan Ur kızı delı gıbi sevıyorum. Arabamı ahıra çekince Göztepeye gidiyor ve kızın oturduğu evın karşısında rakı içerek sevdamı avutmaya çalışıyorum. Benı kim vurdu, bilemiyorum.» *** İstanbul Radyosu nasıl çahşır? Yazan: Necdet Evliyagil r Şu garib dünya! I Program Müdürü Tarık Yener. diskoteb daireslııde muharririmize izahat veriyor Kımimiz garb musikisinden, ki [ genc ve çalışkan program müdü yosuna geçiyoruz. Beş kişiye kamımız fasıl heyeti konserlcrin rü Faruk Yener ref^kat ediyor. dar o'an toplulukların emısyona den, kimim'z de şürden veya | Faruk Yenerle, studyoların en gırdık'.eri bu küçıık salonda; oSbnat hasbıhallermden hoşlanı kesif olduğu oırınci kattaki ge da müzıği ile şarkı ve saz eserleri seansları yapılır. rız Hatta, sambaları, rumbalan, niş koridorda ılerliyoruz. lasp^ları, nıhayet mambalan büRadyonun idare mekanizmasile, A. stüd\ osundayız. 280 dinletun bur.lara tercıh edenlerimiz yici olan bu salonda, aynı za program müdurlüğü ve «E.H. vaHır. Onun için, sabahleyın ga manda yuz kışılık bır orkestra F.G.» konuşma stüdyolarmın bu'zeteyı açtığımız zaman, ilkonce, ile yüz kişüik bir koro rahat ra lunduğu ikinci kata asansorle çırprtyc'ann programlsrına şdyle liat konser verebılır. Caz ve sa kıyoruz. Koridorun sol tarafında bir goz atar ve prcgrsnda bizi lon orkestralarile, Türk musıkisi | radyo müdürünün ve yardımcı'lçilendıren mevzuiar varsa; onu topluluklarının emısyona girdik larının odaları sıralanmıştır. idatesbıte çalışınz. leri, B. stüdyosu ise, radyonun re işleri şefi Pertev Sungurun oBir radyoevi idare etmek, her en faal stüdyolanndan biridir, dasının tam karşısma tesadüf eiialde zor bır iş olsa gerektır. Dü Buradan, radyo dilinde, «Drama den koridor, sızi, doğruca Proglünun bir kere, herkesın zevkıne Stüdyosu» adı verilen temsil sa ram Servisine gotürür. Burası uygun bır program hazırlıyacak lonuna geçiyoruz. Stüdyoya bi radyo idaresmin beyni mesabe5inız ve kımsenın sabrım tüket tişik odadaki büyük camm arka sindedir. Bu servis, danışma ku(memenın yollarmı arayacaksınız sından; içeride temsil veren Şe rulunun verdiği kararlara göre hir Tiyatrosu artistlerinin mikro ve radyo müdürünün direktifleri * # * Çe^ıdli programlarile dinleyici fon başında şekilden şekle girme dahilinde programlan tesbit eder le.ini rremnun etmenın yollarmı lerıni seyrediyoruz. Işte, Galib Binanın üçüncü katında, söz \e larayan istanbul Radyosunun na Arcan, nefes nefese bir şeyler temsil yayınları şefi Salih Akgol Bedıa (Muvahhid) ile bu yayınların müşaviri şair ,sıl çahştığını bıliyor musunuz? anlatıyor. Çok defa, radyomuzu dınlemek Statzer de, stüdyonun ortasına Behçet Kemal Çağlarm odaları için, onun duğmesini açmağa bıle yerleştirılen bir kapı çerçevesi vardır. Sahh Akgöl, bermutad, uşenırız. Bır müvezzıin eiımıze nin iki kanadını birbirine hızla bir yığın konferansla temsilın üsıkıştırdığı bır gazeteye, şöyle bir vurarak mikrofonun karşısına zerine kapanmış, sessiz sadasız goz attıktan sonra. onu, bir yere doğru ılerliyor. çalışıyor; yardımcısı, Kayhan Barlî tırlatır, atarız. Ama bir gazete man da, telefonla dinleyicilerin Stüdyoya bitişik odadan, bütün meraklı suallerini cevablandm'yahud radyo prograrru nasıl hazırlanır; bizi, beş on dakika meş olup bitenleri cam arkasından ra yor. etmek için, bu müesseseler hatça sevredebildiğimiz gıbi, san ( Radyoevinde, aynca teknik tekaç elemanla durmadan çahşır, atkârlann, «ses alma aletleriı, sisatın can daman olan bir ana yani husust cihazlarla tesbit obunu hiç hesaba katmayız. kumanda salonu; bir plâk alma lunan aeslerinl de işitebiliyoruz. Gelin şimdi sizinle, memleketiodası ve geniş tesisâtı ihtiva eRadyonun kıymetli müdürü Mesden bir havalandırma tesisâtı var (mizin ikinci radyo istasyonu olan, ud Cemil de, husust cihazlann ba dır ki bu tesisatlar da zemin kaHarbiyedeki istanbul Radyoevini şında, dıkkatle temsili takib e ta yerleştirilmiştir. 'gezelim: diyor. Radyoevinin lçerisinde insan, On üç bin küsur plâğın muhaŞunu memnuniyetle kaydetmek faza ve tertib edildiği diskotek endisini kaybedebilir; size şu kadarını söyliyeyim; iki yıldan lâzım gelir ki, bugün istanbul servisi ise, Program Müdürlüğüberi, burada konferanslar veren Radyosu, Avrupa ve Amerika ne bağlı oiarak çalışır. istanbul bir muharrir, her seferinde stüd radyolarında olduğu gibi, faali Radyosunun blr haftalık yayınlayoyu, odacıya sormak mecburi yetlerini, husus! ses alma cihaz rında yer alan plâkların sayıaı yetinde kalmıştır. Bunu konfe larile tesbite doğru gitmektedir. dört yüzden fazladır. Bütün bu ransçının aptallağına vermeyin; Bunun bir çok faydalarıru gözd plâklar servise girmeden evvel zira, o stüdyoya, üç dört yoldan nüne alan yabancı radyo istas dikkatle muayene edilir. gidilir. Bir de konferansçının bi yonları, artık sanatkârlarile ve Işte, istanbul Radyosu, bu şenaya geceleyin girdiğini düşünün! konferansçılarını mikrofonun kar kilde, muntazam bir mesai ile, Radyoevini bunun için bir şısma geçirip, tlcrayı sanat* et dinleyicilerini, her gün biraz da'aıkadaşla dolaşmağa karar ver tirmemektedir. ha memnun etmenin yollannı d Bize, istanbul Radyosunun Temsil stüdyosundan D. stüd arar. Kansas (Amerika) da yalnız kadmlar ve 17 yaşmı geçmış kızlar dudaklarını boyayabilirler. Diğerlerinin boyanmaları kanunen jasaktır. * * * Panningen (Holanda) da Jan Janssen adında bır futbol oyuncusu, sahada dolaşan bir tavşanı öldürmuş, polis kendısini ruhsatsız avcılık etmış olmak suçile mahkemeye vermiştır. Lenoore (Kalifomiya) da W W. Sheahan adında bir hâkim kendisine sarhoşken otomobıl kulîanmak sucundan dolayı 200 dolar ceza kesmiştir. *** Pensacola (Florida) da Henry Moquın adında bir polis hafycsi, amâ bir adamdan yaprak sigarası çaldığmdan dolayı kendisı aleyhine bır zabıt tutmuştur. * # * Otira (Yeni Zelanda) da bir stğlık müfettişi Otira Gorge otelinde bir tek banyo dairesi olduğunu, fakat oraya açılan iki kapıdan uirinde «baylara», diğerinde «bayanlara mahsus» yazılı olduğunu tesbit etmiştir. *** HİroŞİrna (Japonya) da bir kadm. atom bombardımanında kocasınm öldüğünü zannederek, teselli bulmak için bir mabede kapanmış, kocası da karısmm aynı akıbete ı ğradığını sanarak aynı mabede girmıştir. Kan koca orada ancak beş sene sonra birbirlerini gorebilmişlerdir. Meşhed (İran) da bir hacl, Hicazdan döndüğü zaman kendisinin hacca gitmediğini iddia eden karısuıı ikna için, onu yanına alrhış, haccın yolunu bildiğini ispat işin beraber tekrar Hicaza gitmiştlr. Jacques Thibaud şehrimizde f Kış Bahçesinin Gülleri KA ME FA Yünluleri Fiyasaya çıktı. Toptan satış: Âşir Efendi Cad No 48. Kumaş kenanndaki KA ME FA markasma dikkat. Park Otelın sakin bir köşesinde dünyamn en sevilen keman Ustadlanndan biri olan Jacques Th^îua ve çok genc. sarışm eşi ile görüjüyorduk Ssyahatten yorgun olduğunu hıssettığim sanatkâra suaüerimi kısa sordum Her şeyden evvel çok centilfnen ve gtvimli bir zat olan M Thibaud luallerimi derhal cevablandırdı: En fazla hangı bestekarı seviyorsunuz? t Bestekârlar,» dedi, «her şeyin fevkindedirler. Fakat bılhassa Mozart'i severım. Mozart gerçı ilâh değildır, fakat ona yakmdır.ı Bızde musıkı anlayijinı nasıl buluyorsunuz? « Türkler musiki ile yuğrulmuş bir millet. Böyle olduğu için İstanI bula müteaddid defalar geldim.» L ze hangı musıüı sanatKarlar m 'anıdınız? <t Cemal Reşid Reyi be^sniyorum. Ekrem Zeki Ün de çok değerli.» Sevdığınız viyolonı^tler' « Yeryuziande altı büyuk Viyolonist vaıdır. Fakat bug ın vetişen genclerden de yarmın ilâhlan çıkabilir » Dünyada rm=ıkiden başka çok îevdığınız ne var? « iki evlâ.'m vardı. Onlan delice severdim Heyhat son harbde oğîumu kaybettim » Bunu soylerken çok defa. konserler:i J e, bılhassa Mozart'ı çalarken gor."îü|Llır.Ü2 p.bı şozlcrı yaşarmışt' P u ^ n 71 yasında bulunan, fakat sıyah gözlerinde sanatının alevieri görünen büyük sanatkâra teşekkür ederek ayrıldım. Cahide Divitçioğlu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle