19 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 24 Haziran 1937 Tifoya karşı harb Bu hastalığı kökünden Bandırmadaki atletizm maçı yoketmek için ne yapmalı Müsabakalara beş kulüb Maruf doktorlarımız arasında bir anket açtık Sıhhiye Müdürü, Dr. Tevfik Sağlam ve operatör M. Kemal, herşeyden evvel su ve kanalizasyon işlerinin halli lâzım geldiğini söylüyorlar lBa$taratt 1 inci sahifede] ve su tevziab için modern tesisat yapılmadıkça o şehirde tifonun önüne yüzdeyüz olarak geçmek fennen imkân haricindedir. Evlerde içilecek ve kullanılacak sular demir borularla evlerin içine kadar sevkedilmelidir. Diğer taraftan tifo salgınından dolayı bütün kabahati Belediyeye yükletmek de haksızlıktır. İstanbul Belediyesi bu i| için elinden geldiği kadar çalışmaktadır. Nitekim evvelce hakikî bir tifo yatağı olan Kasımpaşa deresi 997,000 lira sarfile kapatılmıştır. Geriye kalan az bir kısım da gelecek sene itmam edilecektir. Memba sulan hakkında da çok dikkatli davranıyoruz. Yakmda bu hususta bir talimatname hazırlıyacağız. Aynca aşı memurlanmız da faaliyete geçmişlerdir. Bunlar yer yer halka aşı tatbik etmektedirler.» Istanbulun eski bir derdidir. Şimdi nasıl olduğunu bilmiyorum. Bundan üç dört sene evvel Kadıköyünün Modadan Gazhaneye kadar olan sırtın Kuşdilindeki sathı mailinin lâğımlan Kurbağalıdereye akıyordu. Acaba o zamandanberi buna bir çare bulundu mu bilmiyorum. Yani demek istediğim şey evvelâ böyle ufak sebebler ortadan kaldınlmalıdır. Ondan sonra tedricen daha büyük işler yapıla bilir. Şunu da ilâve edeyim ki su ve kanalizasyon gibi büyük işlerin tam manasile halli için mutlak surette devlet yardımına ihtiyac vardır. Belediye böyle büyük işleri başaramaz. Şu halde fikirlerimi hulâsa etmek lâzı mgelirse şöyle diyebili ilk mekteblerin derdi Japonların Asıl Kuvveti «Japonlar niçin ve nasıl yükseldiler?» Yazan: General Pertev Demirhan îşte dikkatle ve ibretle okunacak bir eser. Bu, sade bir tarih veya sade bir coğrafya sahifesi değil. Fabrikalarm girdisini çıktısını, gümrüklerin gelırinı, giderini öğreten rakamlarla dolu ıhsaî bir kitab da değil. Bu, «Doğan Güneş» adını taşırken asırlarca ışıksız, cansız ve hareketsiz yaşamış ve sonra gerçekten güneş gibi göz kamaştıra kamaştıra tarih sahnesine doğmuş olan bir milletin nasıl tekevvün, nasıl tekemmül ettığini müşahedelere, yerinde yapılmış ilmî tctkiklere dayanarak anlatan bir şaheserdir. Türkler, ölüden diri ve diriden ölü çıkabileceğini her milletten önce anlamışlardır. Çünkü kendi özlerinde ölüleri diri ve dirileri ölü yapacak samadanî bir kudret vardır. Asırlarca kıt'adan kıt'aya medeniyet ışığı taşıyarak ölgün milletlere ruh vermişler ve medeniyete temessül edemiyeceklerini anladıkları müesseseleri tarih sahnesinden sürüp çıkarmışlardır. Bu haysiyetle Japonyayı gene her milletten önce Türklerin tanıyıp öğrenmesi lâzım gelirdi. Bu, bir zamanlar yapılmak istenilmemiş de değildi. Kaan Kubilây'ın General Bayan kumandasında ve Onüçüncü asnn ortalarına doğru Japonyaya yolladığı donanmanın esaslı vazifelerinden biri de şüphe yok ki o meçhul âlemin, sırrını açığa vurmaktı. Tayfunlar, o devirlerde Türklerin Japonlarla anlaşmasına engel oldu, otuz bin Türk Japon seferinde boş yere kurban gitti. Daha sonrakı asırlarda ise Türkler devlet yıkıp devlet kurmakla, şarkla garbin sürekli müsade melerınde ilk safı işgal etmekle oyalandılar, Japonyaya dönüp bakmadılar. Japonya da zaten bir muamma gibi yaşıyordu, kapısını hiçbir yabancıya açmıyordu. Amerikalılar bu efsunlu kapıyı zorladılar, Japonyayı istismara yeltendiler, Avrupalılar da onları taklid ve takibde gecikmediler. Orası hemen hemen yeni bir Çin oluyordu ve Japonlar kapitülâsyon boyunduruğu altında köleiığe doğru yürümeğe mahkum görünüyordu. Bütün dünya böyle düşünürken ve böyle bir netice umarken Japonyada bir kımıldanış oldu, derebeylikler yıkıldı, tufeylilik yıkıldı, meskenet yıkıldı ve onların yerinde şuura müstenid millî birlik, sonsuz bir hareket, fennî bir çalışma ve önüne durulmaz bir kudret peyda olcu. Uç Amerika kalyonunun cılız toplan karşısmda yabancı tahakkümüne boynunu uzatan Japonya, elli yıl gibi kısa bir zaman içinde Çini yenmiş, Rusyayı yenmiş ve bütün cihan siyaseti üzerinde en müessir bir devlet seviyesine yükselmişti. Kitab yok! iştirak^ etti Bandırma (Hususî) Bandırma Balıkesir mıntakası B. kümesi atletizm birincilikleri, atletizm ajanı Şevki înan çın idaresinde yapıldı. Müsabakalara, Bandırma I. Y., Bandırma D. S., Gönen îdmanyurdu, Erdek İdmanocağı, Aydıncık spor atletleri iştirak etmiştir. Netice şudur: 100 metro Nuri Akyürek (B.t.Y) birinci, Saim Sarper (B.İ.Y) ikinci, Necati (Gönen). 200 metro Nuri (B.İ.Y) birinci, Necdet (Gönen) ikinci, Mehmed (Aydmcık. S.) üçüncü. 400 metro Hikmet (B.Î.Y) birinci, Cahid (B.D.S) ikinci, Hamid (B.D.S) üçüncü. 800 metro Osman (B.D.S) birinci, Saim (B.İ.Y) ikinci, Mustafa (Gönen) üçüncü. 1500 metro Necati (Gönen) bi rincİ, Ali (B.Î.Y) ikinci, Salih (Erdek) üçüncü. Tek adım uzun atlama Arif (B. İ.Y) birinci, Nuri (B.İ.Y) ikinci, Ne cati (Gönen) üçüncü. Üç adım Saim (B.Î.Y) birinci, Hüseyin Kartal (B.İ.Y) ikinci, Necati (Gönen) üçüncü. Disk Ragıb Kural (B.Î.Y) birinci, Nuri (B.İ.Y) ikinci, Arif (B.İ.Y) üçüncü. Cirid Lutfi (B.Î.Y) birinci, Mustafa (Gönen) ikinci, Necati, (Gönen) üçüncü. Yüksek atlama Saim (B.İ.Y) birinci, Hüseyin (Gönen) ikinci, Necati (Gönen) üçüncü. 5000 metro Kemal (B.D.S) bi rnci, Ahmed (Gönen) ikinci. 1 0 0 x 4 bayrak koşusu Bandırma (İ.Y) birinci, Bandırma (D.S) ikinci. 100X400 Balkan bayrak yarışı B. î. Y. birinci, B. D. S. ikinci. 50 kilometro bisiklet koşusunda Avni (Erdek) birinci, Mehmed (B.Î.Y) ikinci, Ahmed (Gönen) üçüncü. Bandırma îdvanyurdu 80 puvanla birinci, Gönen îdmanyurdu 26 puvanla ikinci, Bandırma D. S. 20 puvanla üçüncü, Erdek 6 puvanla dördüncü, Aydıncık Spor 4 puvanla beşinci olmuştur. Müsabakalarda muvaffak olan atletler, Atletizm Federasyonu tarafından beş şehir atletleri arasında, Edremitte yapılacak olan atletizm müsabakalanna iştir?k edeceklerdir. Elde mevcud kitabların hiç birisi işe yaramıyor, bunların salâhiyetli bir heyet tarafından gözden geçirilmesi elzemdir Yaz geldi. Mektebler, bir yıllık çalışmalannı sona erdirdiler ve istirahate hak kazanmış çocuklarına, üç aylık bir zaman için kapılarını kapadılar. Onlar kapılarını kaparlarken, ötede, rr.ekteb kitabları basan matbaalann, yeni yıla hazırlıkları görülüyor. Bu faaliyet başlangıcı, itiraf etmek lâzımdır ki, yalnız çocukları değil, yal nız onların analarını babalarını değil, fakat hepimizi, ayrı ayrı, üzerinde dikkatle, itina ile durulacak bir vazife karşı sında bulunduruyor. Hatırlatmak bile abestir ki; kaç senedir, bir türlü lâyıkile çaresi bulunamı yan, bir türlü önüne geçilemiyen bir (mekteb kitablan) derdi vardır. Maarif sistemi, programları ne kadar mükemmel cMrsa olsun, öğretmenler ne kadar ehliyetli, ne kadar fedakâr ve gayyur, çocuklar ne kadar zeki ve çalışkan olurlarsa olsunlar, mekteb kitabları ihtiyaca cevab verebilecek bir halde bulunmadıkça... Cümleyi tamamlamama lüzum var mı? Fakat, biten bir ders yılının son gün Ierinde, şöyle bir lâhza geriye dönerek, bilhassa ilkmekteb kitablannı gözden geçirmek lâzımdır, kanaatindeyim. Bu yazıyı yazmak için şehrin muhtelif semtlerindeki ilkmekteblerde yirmiden fazla kadın, erkek muallimle görüştüm. Aldığım netice şudur: Bugün ilkmekteblerimizde coğrafya kitabından başka muallimlerimizi memnun eden bir tek kitab yoktur. Bakın, bu mekteblerde ilk üç smıfta kitab olarak yalnız bir okuma kitabı, yani eski adile kıraat vardır. Bu da muallimlerin dedikleri gibi, berbaddır. Bu kitaba hayatın muhtelif safhala rından, muhtelif bilgi kaynaklarından çocuğu alâkadar edecek parçalar alınaca • ğma, bilâkis küçüklerin anlıyamıyacak ları ağır yazılar doldurulmuştur. İlkmekteb talebesi 4 üncü sınıfa ge çince birdenbire 8 kitabla karşılaşıyor. Ve bir anda alıştığı okuma kitabından başka hepsine yabancı kalarak, şaşırı yor. Burada kaydetmek lâzımdır ki, ço cuğu, ve çocukla beraber muallimi de şaşırtan kitab adedi değil, fakat bu ki tabların hep muallimlerin tabirile söy lüyorum berbadlığıdır. Meselâ, üç sene kitabsızlığa alışan çocuğa, dördüncü sınıfa gelince öyle bir tarih kitabı veriliyor ki, bunun melâl dolu halini anlatabilmek için muallimlerden dinlediğim şu şikâyeti yazmalıyım: « Birçok analar, babalar buraya gelerek bize bu tarih kitabının içinden çıkamadıklarını yana yakıla söylüyorlar ki, yerden göke kadar haklıdırlar. En zeki çocuğun bile bu kitabdan birşey anhyabilmesi imkânsızdır. Çünkü fikirler, çocukların akıllarını kanştıracak dere cede dağınık. ifade haddinden çok fazla ağırdır. Meselâ bu kitabda dört satırlık cümleler vardır. Tasavvur edin; do kuz, on yaşmdaki bir çocuk bu kadar uzun cümlelerin altından nasıl kalkabilir? Hesab kitabma gelince: Bu kitab bol temrin ve mesele kitabı olmazsa bir işe yajamaz tekrar edeyim ki, hep muallimlerin ağzile konuşuyorum halbuki elimizdeki kitabda ne temrin var, ne de mesele. Biz, işi gücü bırakıp mesele ve temrin uydurmağa mecbur oluyoruz. Bunu kendimiz yapacak olduktan sonra kitaba ne lüzum var? karıki sofada ve Mahmudun hazırladığı sofrada yemeğini yedi. Çünkü artık aşağıki yemek odasına ayak atamıyordu. Bu odada zavallı Ayşe kadının feci halini hatırlamaktan korkuyordu. Yemekten kalktıktan sonra biraz minderde uzandı, dinlendi. Mahmud aşağı da işini bitirip yanına gelince onunla biraz dereden tepeden konuştu. Samsundan ne zaman geldin? Diye sordu. Mahmud babasınm, anasının kendisini îstanbuldaki amcası ya nına gönderdiklerini, amcasmm bir fırını olduğunu, orada çalıştığını, sonra bu adamm öldüğünü ve açıkta kalarak şunun bunun yanında çalışmıya başladığını anlattı. Temiz türkçesi daima nazarı dik kati celbettiği için Feride Hanım: Okuma yazmayı kim öğretti sana? Diye sordu ve Mahmud son derece saf iyane: Kendi kendime öğrendim. Fırmda bir tablakâr vardı. Ona sorardım, kitab alıp çalışa çalışa öğrendim. Cevabını verdi. Feride Hanım bu zeki gene hakkmdaki takdirlerini müşkülâtla gizliyor, yüz bulacağından korkuyordu. Sami Beyi nasıl tamdığını sordu. Gene uşak: Hendese kitabları da hemen hemen aynidir. Onlarda da temrin ve işletme vazifeleri yoktur.. Tecrübe, müşahede vazifeleri diye birşeyler var ama, o kadar az ki! Hulâsa, bu kitablara hesab ve hen » dese kitabları denemez. Yurd bilgisi kitabı ise; çocuğa yurd bilgisinden ziyade yurda bağlılığı öğretiyor. Bu arada yurdun nasıl idare edildiğini, yurddaşm neler bilmesi lâzım geldiğini anlatmağı tamamen unutuyor. Bu sebeble muallimler ortamekteb kitablannı karıştırarak küçüklerin seviyelerine göre bilgi toplayıp not ettiriyorlar. Böylece hem muallim beyhude zaman ve emek sarfediyor, hem de küçükler not tutmak mecburiyetinde kalıyorlar ki, bir ilkmekteb talebesının bu yorucu ve lüzumsuz, işe sevkedilmesi, bir kelime ile günahtır. Ve işte e'deki kitablar bunlardır. Ve bundan sonra kitabsızlık başlıyor. Demek ki, ilkmekteblerimizde üç dersin kitabı yoktur. Mevcud olanlar da, varlıklan yokluklarile bir denecek kadar kusurlu, karmakarışıktır. îşitiyoruz ki, Vekâlet önümüzdeki sene içm yeni kitablar bastırmağa hazırlanmaktadır. Bu ancak takdir edilebilecek hayırlı ve lüzumlu teşebbüsün beklenen iyi semereleri verebilmesi için, bir nokta üzerinde durmak faydasız sayılmamalıdır. Bu noktayı, kısaca şöyle ifade edebilirim: Görüştüğüm muallimlerin hepsı, basılacak ilkmekteb kitablarının, herhangi bir aksakhğın önüne vaktinde geçilebilmek için, ilkmekteb muallimlerinden seçilecek bir heyet tarafından gözden geçirtilmesini istiyorlar. Zannediyorum ki, bu, yapılması hem mümkün, hem de hakikaten elzem bir rim: Fevkalâde zamanlar için aşı tatbikatı yapılmahdır. Fakat tifoyu kökünden izale etmek için su ve lâğım meselesinin esaslı bir şekilde halli ve halkı umumî Dr. General Tevfik Sağlam hıfzıssıhhaya alıştırmak için iyi bir müKıymetli doktorlanmızdan General cadele organizasyonu kurmak lâzımdır.» Operatör Mim Kemal Tevfik Sağlam: « Bu memle Değerli hariciye ketten tifonun kaldı cilerimizden opera nlmasına imkân yok tör Mim Kemal timudur?» Sualime foya karşı nasıl bir dakika kadar dü mücadele edilmek şündükten sonra §u lâzım geldiğini şöycevabı verdi: le izah etti: « Şüphesiz ki « Evvelâ şuvardır. Bunun için nu kaydedeyim ki muhtelif tedbirler bu mesele ihtısasım Dr. General Tevfik a l m a k lâzımdır. Bu dahilinde olmadığı 9 tedbirlerin en âcilı için fikirlerim çok aşı tatbikatıdır. Biz bunu Umumî Karb umumî mahiyette o Operatör M. Kemal esnasmda tecrübe ettik ve muvaffak ol lacaktır. Tifo herşeyden evvel içilen suduk. Her türlü fena şeraite rağmen büyük larla sirayet ettiğinden tabiatile herşey tifo salgınımn önünü almak imkânı hâsıl den evvel su meselesinin kat'î bir şekilde oldu. Meselâ bütün harbin devamı müd halledilmesi lâzımdır. Bu da gösteriyor detince merkezi îstanbulda olan birinci ki tifo salgınımn önünü almak hekim işinordu kıtaatında 4 sene zarfında ancak den ziyade bir hükumet işidir. 380 tifo musabı kaydedilmiştir. Bir taraftan bir türlü halledilmiyen ve Fakat aşı, dediğim gibi ancak fevka hastalığm yayılmasına sebeb olan su, kalâde zamanlarda başvurulabilecek bir ça nalizasyon ve bostanlar meselelerile e redir. Tifo aşısının muafiyeti azami iki saslı bir şekilde uğraşılırken diğer tarafsenedir. Asıl tifoyu kaldırmak için şeh tan ferdlere de kendilerini koruma usulrin sıhhileştirilmesi lâzımdır. Bu da, su, leri öğretilmelidir. Temenni ederim ki lâğım ve alelumum yeme, içme maddeleri hükumetin sıhhî teşkilâtı birçok hastalıklara karşı olduğu gibi buna karşı da cidmeselelerinin halline vabeste bir iştir. Su meselesi çok karışık bir meseledir. dî tedbirler alsın ve tifoyu bu memleketîstanbulda Terkos, Elmalı ve Hamidiye ten Sat'î olarak kaldırsın.» MURAD SERTOĞLU sulan müstesna, diğerlerinin hepsini şi'pheli telâkki etmek icab eder. Fakat halk bu suları ağır telâkki ettiğinden içmemektedir. Bu itibarla su işini kökünden halletmenin yegâne çaresi her eve doğrudan doğruya sıhhî borularla iyi kalitede su sevketmektir. Ve bu sulan halkı sarnıç ve kuyulanna muhtac bırakmıyacak derecede ucuz olarak vermektir. Çünkü kuyu ve sarnıç suları birinci derecede şüpheli sulardır. Bilhassa ku • yu suları çok tehlikeli ve ekseriya mik robludur. İkinci olarak îstanbulda kanalizasyon büyük bir derd halini almıştır. Şimdiye kadar bu işe 7,5 milyon lira sarfedildiği halde kanalizasyona ancak birkaç yüz ev bağlanabilmiştir. Açık akan lâğımlar da istir. KANDEMlR Joe Lui şampiyon oldu Bursadan gidecek atletler Bursa (Hususî) Önümüzdeki pazar günü Edremidde yapılacak olan beş şehir arasmdaki atletizm müsabakalannda Bursayı temsil etmek üzere aşağıdaki atletler seçilmişlerdir. 100 metro; Nazmi 400 metro; îbrahim 800 metro; Etem 5000 metro; Tarihin eşini kaydetmediği bu değişikOsman yüksek atlama; Ramazan uBir tavzih lik, bu olgunluk niçin ve nasıl vücude zun atlama; Ziya disk atma; Feyyaz. Vali Muhiddin Üstündağ Hüseyin Seçilenlerin hepsi de buranm Acar Id geldi?. îşte General Pertev Demirhan, bu sırn en büyük bir salâhiyetle tahlil Cahid arasmdaki davanın îzmit mahke man Yurduna mensubdurlar. mesinde müdafaası yapıldığı esnada AkŞehrimizde de bir Demirspor ediyor, açığa çıkarıyor ve gerçekten neşam gazetesi Neşriyat müdürü En's fis olan eserini Türk gencliğine ithaf edikulübü kuruluyor Tahsinin de kendisini müdafaa etmiş olyor. Devlet Demiryolları 9 uncu işletme duğunu yazmış ve müdafaa sırasında Gencliğin esere göstereceği rağbet <biz İstanbul Belediye Reisinin aleyhin Demirspor müessisan heyeti Cağaloğlu Generalin vatanseverce yaptığı ithafa de kat'iyyen yazı yazmadık, buna te Halkevi salonunda 25/6/937 tarihinde karşı gene vatanseverce bir mukabele onezzül etmeyiz> dediğini telefon haberi saat 1 7 de toplanacaktır. lacaktır. olarak yazmıştık. Dün Enis Tahsinden aldığımız bir açıhyor mektubda, müdafaa sırasında «buna teIzmir 23 (Hususî muhabirrmizden) nezzül etmeyiz» şeklinde bir şey söylenmediği ve bu cümlenin telefon mükâ Manisada bir Altay kulübünün teşekkül lemesi esnasmda yanlış anlaşılmış ola edeceği ve bu kulübün îzmirde de şube cağı bildirilmektedir. açacağı söyleniyor. Manisada Altay kulübü M TURHAN TAN Kızılaya üye devşirme haftası 1 temmuz 1937 de başlıyacaktır. üye yazılınız! Joe Lui maçtan evvel fal bakıyor Pazar günü Amerikada her sıklette dünya boks şampiyonluğu için yapılan maçta zenci Joe Lui Bradok'u sekizinci ravundda nakavt etmek suretile yenmıS ve şampiyonluğu kazanmıştır. Alman Şmelling'in, zenci boksörü a • damakıllı döğdükten sonra şampiyonluk; için Bradok'la karşılaşmak istemesi ka bul edilmemişken şampiyonluğun Joe Lui tarafından kazanılması ortaya halli müşkül bir vaziyet atmıştır. Bu vaziyet karşısında Şmelling'in de bu işe bakan komiteleri filân tanımayıp İngiliz ağır sıklet şampiyonile dünya şampiyonluğu için karşılaşacağı söylenip duruyordu. Fakat bu teşebbüsün de suya düşeceği anlaşılmaktadır. Çünkü Amerikalı organizatörlerin İngiliz şampiyonunu yeni şampiyonla karşılaştırmak niyetinde olduklan söylenmektedir. Samsunda babam anam öldükten sonra bir dayım kaldı. Bu dayımın ya * nına gitmek istedim. Mektub yazdım, bana cevab verdi, bu tarafa gelme, ekmelc yok! dedi. İstanbula gelen Sami Beyin bana yardım edeceğini söyledi. Sami Beyi o vasıta ile üç beş gündür tanıyorum. Feride Hanım karşısında bir iskemlede oturmasma müs\ide ettiği Mahmuda yatak odasının açık pencerelerini kapama * sını ve yatağını hazırlamasını emretti. Genc, bir kat yukan çıktı ve on dakika sonra, minderde artık gözleri kapanan Feride Hanıma seslendi: Hazır efendim!... Feride Hanım yatak odasına geçerkea Mahmuda sıkı sıkı tenbih etmeyi unut * madı: Sen beyefendi gelmeden sakm u * yuma. Burada, yahud aşağıda bekle, mutfakta işin var mı? Bulaşıklar var. Fakat beş on da • kikada bitiririm. I Bulaşıklan gece bırak, yann & * a bah erken kalkar yıkarsın. Aşağıki kat * tan aynlma. Urkan var) var?.. Maamafih hanımefendi nerede olsa evde yalnız oturmıyacaklardır. Onda haklıdırlar. Bir kadın bulacağrm. Feride Hanım atıldı: «.Cumhuriyet» in mîllî sergüzeşt romant •' 3 3 . Hayır, ben bir kadmla da kendi t Başkomiser, gece geç vakit, Müddei duğu için birden ağlamağa başlamıştı, mi emniyette addetmem. Bir erkek ahçı, Iumumî ve doktor gelmeden fazla meşgul ellerile yüzünü kapıyarak: yahud uşak bulmalıyız Nihad... lolmak istemiyordu. Ev sahibine: Ben evde Ayşe kadın olmadan Peki yavrucuğum, bir erkek ahçı I Aşağıda iş görenlerin biz gelinci nasıl yapayalnız yaşarım?.. Hele bu vaklye kadar bir yere gitmemelerini temin et alardan sonra... Evimize bir katilin mu buluruz. O zaman Sami Bey eğildi. Nihad Beitik. Birazdan gelir, teferruabm tekem saliat olduğunu, sebebsiz yere Ayşe kaye dedi ki: Inıül ettiririz. dmı öldürdüğünü öğrenince ben yapayal Size son derece namuslu ve emnî I Dedi ve yanmdaki polisi evde bıraka nız yaşıyabilir miyim? yetli bir uşak getireceğim. Samsunludur. Irak kendisi çıktı, gitti. Nihad Bey karısına yaklaşh. Onun Fakat îstanbulda büyümüş, İstanbul tert Feride Hanım, artık büsbütün telâş ellerini tuttu: biyesi almış bir gene... Boğaz tokluğuna siçindeydi. Merak etme karıcığım, birkaç gün I Görüyor musun Nıhad? Görüyor eşine, dostuna gidersin. O zamana ka bile kullanabilirsiniz. Uysal ve işe yarar Lmusun? Demek ki haydud evimize giri dar birisini buluruz. Şöyle güçlü kuvvet bir gencdir. Bir kere gönderirim de gö |yor, gözümüzün önünde adamımızı öl li bir kadın... Fakat senin telâşın çok rünüz. Nihad Bey memnun oldu: jdürüyor, ah... Biz birşey yapamıyoruz, manasızdır. Katilin seninle alâkası ne? Çok iyi, hemen gönderebilirseniz Ibirşey bilmiyoruz... Bu cinayet bejbelli ki Ayşe kadını düni Sami Bey bekliyen polise arkasını dö yadan kaldırmak maksadile yapılmıştır. müteşekkir olurum. inerek gözile isaret etti: Belki beş on kuruş için, belki intikam alO gece Müddeiumuminin ve Hüku [ Telâş etmeyiniz hanımefendi, de mak içindir. Seninle de benimle de alâ met tabibinin cesed üstündekî muayenelerdi, katil elbet ortaya çıkacak, yakalana kası ne?.. Olsaydı daha evvel biz hedef ri, tetkikleri, evdekileri sıkı bir isticvab fcaktir. Kimdir, ne maksadla bu kadınca olurduk. Öyle değil mi Sami Bey? dan geçirmeleri bir netice vermedi ve ceIgızı öldürmüştür? Elbet anlıyacağız. sedin Morga kaldınlmasına karar verilSami Bey kemali kat'iyetle: | Feride Hanım. sinırleri bozulmuş ol i Tabiî efendim, dedi, ona şüphe mi di. HACI RAŞİD Yatak odasında tatsız bir gece Feride Hanım, bu geceyi takib eden üç gün hasta gibiydi. Bereket versin, Sami Bey ertesi gün öğleye doğru söylediği uşağı getirmiş ve bu uşak hakikaten son derece terbiyeli ve aklı başında çıkmıştı. Feride Hanım, saçlarına ak düşmüş bir kadın olmakla beraber henüz dincdi. Tombul vücudü sokakta bazı erkekleri arkalarına dönüp bakmağa mecbur ediyordu. Bundan dolayı Nıhad Bey, bu, kılıksız bir köylü olmakla beraber zeki ve yakışıkh gencden endışeye düşebilirdi. Fakat küçük bir tecrübe böyle bir endişeye mahal olmadığını gösterdi. Nihad Bey bir iki gün içinde Mahmudu kendi evlâdı gibi sevdi ve ona büyük bir emniyetle bağlandı. Hâdisenin dördüncü günü artık Nihad Bey, tamamile müsterih olarak ve herhangi bir hâdiseye karşı Mahmudun kuvvetli bir siper olacağın dan emin bulunarak karısını bırakıyor, çıkıp gidiyor, akşam evine dönmek için aceleye lüzum görmüyordu. O gece ilk defa mutfağa girerek ye meğini yapan Feride Hanım, akşam geç vakit kocasının gelmediğini görünce yu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle