25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 Ikincikânun 1937 CUMHURİyET Cumhuriyet'in Hikâyesi Yazan: Server Bedi yılbaşı gecesi, yalnız başına ve hem böyle annesini aldatarak, otomobilde bir arkadaşmın elbiselerini alelâcele üstüne geçirdikten sonra Beyoğluna çıkıyor, blr mahallebicide, yeni tanıdığı bir insanı bekliyor. Şimdiye kadar iki defa buluştular ve ikisinde de Cevdet sozünde durdu. Böyle bir gecede onu ihmal edebilir mi? Fakat saat ona çeyrek var, hayır, ona tam on altı, yahud on yedi var. Samiye gözlerini saatle kapıdan ayıramtyacak. Bitişik masanın üstünde bir mü§terinin bıraktığı gazeteyi önüne çekti. Allahtan türkçe. «îngilız Avam kamarasında bir münakaşa». Ne demek Avam kamarası? Tekrar kapıya baktı. Cadde biraz ten halaşmış gibi. Saat ona on üç var. Dükkândan içeri dört kişi girdi. Biri kadın: «Ben de limonata içerim» diyor. Samıyeye baktı, Samiye gazeteyi kaldırdı ve yüzünü kapadı. «Avam Kamarasında bir münaka şa». Limonata içen genc erkekler gülüyorlar. Birisi «sevgilisini bekliyor» dedi, 6teki hemen yetiştirdi: «Bekliye dursun!» Kadın bağırıyor: «Çabuk olun, yer bulamıyacağız...» Nereye gidiyorlar? Samiyenin içini gittikçe artan bir sıkıntı basıyor. Gazetenin sahifelerini çevirdi. «Aşk yüzünden bir cinayet daha Kunduracı Şevki sevgilisinin gırtlağını bıçkile paramparça etti.» Saat ona beş var. Samiye bir bardak su istedi. Karşı masadaki adam bu sefer de cep defterine bir şeyler yazıyor. Allahım... gelmiyecek mi bu Cevdet? «Hayır, su değil, bir limo • Otomobil Fincancılar yokuşunu iner • nata...» îçeriye dizkapağına kadar kısa, sarı ken Samiye ışığı yakmıştı. Çantasından deriden bir kaput giymiş, yakası kürklü, çıkardığı küçük aynasını mantosunun altından omuzlanna ve göğsüne tuttu, sonra dizlerine ve eteklerine bakarak dasdaracık ve karanlık bir yerde acele değiş tirdiği kıyafetinin yer yer kusurlannı aradı. Mantonun altında balo elbisesi bumburuşuk duruyordu. Bir kılıcı kınına sokar gibi dik ve sert bir hareketle aya • ğını içine geçirdiği çoraplarm bagetleri sağa sola çarpılmıştı. Iskarpinlerden birinin tokası da kopmuş, düşmüş, kimbilir nerede kaybolmuş... Bütün bunları sahibine iade «derken yeni bir toka alabile ceğini düşünerek, tek kalmaması için, öteki iskarpinin tokasını da koparıp attı. Galatadaki büyük saat dokuzu çey rek geçiyordu. Aşağı yukan tahmin ettiVe gözleri kapıda, bekliyordu... ği gibi dokuzu yirmi beş geçe Tepeba uzun boylu bir adam girdi. Koru bekçişındaki mahallebiciden içeri girdi. Cev sine benziyor. Bir ekmek kadayıfı yedi, dete elinde eski bir paketle görünmek isüstüste iki bardak su içti, yumruğile bıtemediği için söz verdiği saatten beş da" yıklannı sildi ve gitti. Mahallebici ışığm kika evvel gelebildiğine sevinerek tez altında iki tayyare biletini gözden geçigâha gitti ve mahallebiciden paketi sakriyor. Karşıki masada oturan adam def lamasmı rica etti. terini kapadı ve Samiyeye bir daha baktı. Kaldırımlar kalabalıktı ama dükkân Gülumsüyor gibi. Şimdi yüzü biraz dada kimseler yoktu. Soluk aynalardan bi ha sevimli, fakat... Allah göstermesin... rinde mantosunun önünü açarak kıyafe Saat on, tam on! Samiye gazeteye baktine bir daha baktı ve göğsünün üstün • tı: «Aşk yüzünden...» Öff... Ne yapadeki potları avuçlarile ütülemeğe çalış cak şimdi? Eve dönmek? O karanlık matıktan sonra en dibdeki masaya oturdu. halleye?.. Omründe ilk defa göreceği oaBir mahallebi istedi. Gülsuyu bir anda loyu görmeden? Yirmi gündür hazırlandıona çocukluğunu, mahallesini ve bu gece ğı geceyi yaşamadan? Bir lokma mahalleyirmi gündenberi hazırlanmış bir yalan bi ve iki yudum limonata için mi bu zahla aldattığı evini hatırlatmıştı. Bir lok met? Hem ya Samiye çıktıktan sonra madan fazla yiyemedi ve etrafına ba Cevdet gelirse? Fakat ya gelmezse? Hıç kındı. Ne loş, ne kasvetli dükkân! Dışa gelmezse? Gene kapıya ve saate baktı. rıda caddenin ışıklan içeridekinden daha Onu iki geçiyor. Limonatanın biraz din fazla; ve dükkânın içi o kadar sessiz ki, dirdiği çarpmtısı gene başlamıştı. Mahalher an, kapının önünden geçen kalaba lebicinin tuhaf bir bakışını görünce ağlı Iıklann ayak sesleri, haykınşlan, kahka yacak gibi oldu. Hemen çıkıp gitmeliydi halan, dolu dolu, lâpa lâpa içeri vura ama bir türlü ümidini kesemiyordu. Bir rak bir kubbenin içindeki akisleri yapı kere daha: «Mutlaka hastalandı, diye d;iyor. Neden bu dükkân tenha böyle? Şu şündü, yoksa gelirdi.» Fakat hastalanırsa karşıki masada, kırk yaşlannda kadar, haber göndereceğini de vadetmemiş miyzayıf, tıraşı uzamış ve dağınık, seyrek di? Hatta o zaman Samiye «ben senin osaçlannın ince telleri yağlı ve parlak al dana gelirim, sana bakarım» bile demişti, nınm ortasma kadar sarkarak yapışmış, sonra bir bekâra böyle bir vaidde bulunasık surath bir adam, önünde bir hokka duğuna pişman olmuştu. Genc bir bekâkalem, mektub gibi birşey yazıyor. Hem rın odasına gitmek?.. Tarlabaşmda bir de bir müşteri değil, bir memur, bir tah oda... Neresi bu tarlabaşı? Samiyenin sildar galiba. Kaleminin ucu mu bozuk, çantasında Cevdetin tam adresi vardı. Fahokkada mürekeb mi bitmiş, nedir, adam kat evvelâ şu Tarlabaşı neresi? Hâlâ kencağız fena sinirleniyor, ikide bir yüzünü disine tuhaf bir dikkatle bakan mahalleburuşturarak yazdıklannı çiziyor, sanki biciye sordu: işine engel olan şey masanın üstündeki Neresi Taılabaşı, biliyor musun? bardak, tabak filânmış gibi onlan kenarMahallebici piyango biletlerini tutan lara doğru itiyordu. Nihayet yazmaktan elini büyük bir tavukgöğsü tabağına doğvazgeçti, kâğıdı yırtıp attı ve Samiyenin ru salhyarak: yüzüne baktı. Gözleri öfkeliydi ama Yakm, dedi, şurada... o kadar vahşi değildi. Halinde bir kibarFakat işaret ettiği tarafa arkası dö lık vardı. Gitmek ister gibi saatine baklı. nüktü, fazla kımıldamadı. O zaman k a r Samiye de karşı duvardaki saate bit şıki masada oturan adam doğruldu ve göz atmıştı. Dokuz buçuğu on geçiyor. tekrarladı: Nerede kaldı Cevdet? Belki biraz ıleri Yakm, çok yakın, isterseniz sizi bu saat. Pek telâşa lüzum yok. Sanrye götüreyim. gözlerini kapıya dikti. Böyle geeclerde inSamimî ve emniyet veren bir sesi v a r san gecikebilir de biraz. Yollar kalaba dı. İlâve etti: lık, yürümek zor. Fakat niçin Samiye bir Hatırınıza fena birşey gelmesin, rahatsızlık duyuyor, bir iç sıkmtısı, yüreben de o taraflarda oturuyorum, zaten ğinde bir darlık, bir tuhaf korku, çarpıngideceğim, korkmayınız. tıya benzer bir hal, ağzında bir kuruluk.. Yok, hayır hayır, dedi Samiye, giVe gözleri kapıda. decek değilim, sordum. Omründe ilk defa, bir gece, hem biı Mutlaka birini bekliyordunuz, gelir yılbaşı gecesiydi. Lâleli ' ' nde, saat dokuza doğıde gazete kâğıdı na sanlı bır K ale tramvay bekleme yerinde duran genc bir kız, önünden ağır ağır geçen bir taksiye işaret etti ve içine gire# girmez ışığı söndürdü. Şoföre Tepebaşma gideceğini söylemişti. ^ k a t Beyazıda yaklaştıklan vakit s. taraftaki dar ve karanlık sokaklardan birinin ö nünde: Şuraya sap ve biraz dur, dedi. Iskarpinlerimi değiştireceğim. Otomobil fınnm yanmdan saparak iki büyük kapı arasında, küçük bir yokuşun başmda durdu. Sâmiye pencerelerden soka|a baktıktan sonra paketi çözmeğe başlamıştı. Şoförün bir sigara yakmak için çaktığı kibritin aydınlığmdan kork • tu ve köşeye büzüldü. Yüreği çarpıyordu. El yordamile paketin içinden bir çift iskarpin çıkardı ve yere koydu, sonra ayni paketten bir balo elbisesi de çıka rarak dizlerinin üstüne serdi. Acele so yunuyordu. Ince siyah mantosunu, altından da eski poplinden robunu çıkararak yere attı. Kânunların havası, çıplak o muzlannda, çıplak sırtında ve göğsünde soğuk çizgilerle dolaşıyordu. Samiye karanlıkta balo elbisesini başından geçirirken sabahleyin yaptırchğı ondülâsyonu bozmamağa çalıştı. Mantosunu tekrar giydi ve çoraplarile iskarpinlerini de acele değiştirerek eskilerini gazete kâğıdma sardıktan sonra, şoföre hareket emri verdi. Perapalasa. Tamam. Fena yer mi orası? Hayır, dünyanın hiçbir yeri fena değildir, tahtalann, sütunlann, avizelerin, camlann, çerçevelerin ne kabahati var? însanlar... Her insan fena mıdır? Bu gece sizi buralara getiren her insan fenadır. Fakat ben fena maksadla gelme dim. Ben çok... talihsiz kızım... Bil mezsiniz hayatım nasıl cehennem gibi... Tahmin ederim. lşte Ingiliz sefarethanesi, işte Balıkpazanna giden so kak... , Balıkpazannda ne var? Niçin beni bu pis sokağa götürmek istiyorsunuz? Hayır! Sonra Kalyoncu, sonra Bayram, sonra daha beter sokaklar, arkada TarIabaşı. Istemiyorum. lsteyiniz, korkmayınız. Korkuyorum, titriyorum, fena o uyorum. Size korkmamanız Iâzım geldiğini isbat edeceğım. Durunuz. Eğer fena bir maksadım olsaydı sizi bu iğrenç so kaklara sokarak nefretinizi uyandırmak stemezdim. Bilâkis güzel, temiz ve zarif salonlara, eğlence yerlerine götürürdüm. eçen sene o zavallı kızı buralara getir miş olsaydım... Neyse sonra anlatırım. Şimdi fazla müteessir olmanızı istemem. Peki... Bu sokağa girmiyelim, caddeden gidelim. Nereye gidiyoruz? Ben dönmeliyim artık. Size kısacık bir hikâye anlataca turuyorsunuz? Arada bir, gündüzleri Beyoğluna mı çıkıyorsunuz? Tek tük sinemaya mı gidiyorsunuz? Sizi bambaşka bir hulya âleminde yaşatan filmi seyret tikten sonra, dalgm gözlerle bu caddeler den mi geçiyorsunuz? Rastladığınız bazı mükellef giyinmiş, güzel ve mağrur ka dınların ağır kürklü mantolanna, yılan derisi pabuçlarına, ümidleri kadar tatlı hatıralarla dolu gözlerine gıpta mı ediyorsunuz? Fakat iki defa değiştirmeğe mecbur olduğunuz, ikisi de ikinci mevki ramvaylarla ayakta kalarak, sıkışarak, itilerek, dürtülerek, örselenerek, hırpalanarak Topkapının karanlık, yıkık, ba kımsız, uzak, şehrin kenarına birer boş çuval gibi atılmış mahallelerine dönme e mi mecbursunuz? Evinizde elektrik bile yok mu? Akşamın ve gecenin seslen köşebaşındaki bir hakve gramofonunu çatlak zurna ile beraber inildiyen gazeinden, köpeklerin havlamasından, komşunun ninnisinden, ağababanızın öksd üklerinden mi ibaret? Ayağınızın pembe topukları tahtabezinin üstünde sertleşmeğe ve kararmıya, elleriniz bulaşıkta çatlamıya mı mahkum? Siz elbette yılbaşı gecesi Perapalas salonlarında • bır ece, bir gececik olsun yaşamak fırsaına lâkayid kalamazsmız. O kızı nasıl mı tanıdım? A canım, bizler için bir kızı tanımak kolaydır. Teyzesinin bir daasını üstüme almıştım. Mesele orada değil. Sizi de nasıl tanıdım? Tanıdım işte. Biz tanırız. Vazifemiz tanımak adeta. Mesele orada değil. Velhasıl onu geçen ılbaşı gecesi Perapalasa götürdüm. Başlangıçta fena bir niyetim yoktu. Facat niyetimin çok iyi olduğunu da söyiyemem. Eğlenmek... Eğlenmek işte... Eğlenmek diyip çıkalım: Bir dans, bir dans daha, derken bir viski... Zavallı iiz içmek istemiyordu. Viski nedir, bılıfor musunuz? Nereden bileceğiniz... Ga* oz gibi bir Ingiliz içkisi, daha doğrusu çine şekersiz bir gazoz katılır. Alışmı anlar için kokusu ağırdır. Kızcağız ıçmek istemedi ama baktı ki tezgâhın ö nünde birçok kadınlar içiyorlar, o da jçi. İki dans daha... O kadar neş'elendı ki beni dans için değil sevincinden kucak* adığı zannedilebilirdi. O aydınlık, o uvaletler, o kokular, o alev alan kırmızılar, uçuşan sarılar, kıvılcımlanan mavier, turuncular, o ışık, yaldız, renk, pa ıltı, neş'e yağmuru... Bir viski daha, üç dans daha, haydi bir viski daha... En on dansta «fena oluyorum» dedi, yüzu iararmıştı, yere yıkılacak gibi oldu, he men bir otomobil... Bu halde onu evine gönderemezdim ya, kendi odama götürdüm. Benim de Tarlabaşmda bir odam var. Onu kendi yatağıma yatırdım, yüzüne soğuk su komprimesi yaptım, ellerinı, yaklarını uğdum, açıldı, iyileşti, güiümsedi, bana minnettar olduğunu söyledi. Evvelâ ince siyah yün mantosunu, sonra eski robunu sırtından çıkardı medi, siz ona gideceksiniz. Belki hasta ediyorum, belki ömrünüzde ilk defa bir yılbaşı gecesi buralara geliyorsunuz, bellanmıştır. Samiye şaşırdı. Bu adam bütün dü ki, hatta, ilk defa bir baloya gideceksiniz, şündüklerini okumuştu. Samiye şaşırdı ve tanıdığınız bir genc size refakat vadetti, inkâr edemedi. Çok şaşırdı ve kekeledi: gun lerce hazırlandınız, günlerce. E, evet... lâkin... je... }ey... na hayatmızda ben bu hazırlığm ne ömür törpüsü olduğunu bilirim. sıl anladınız? Ve düşünürken öfkeli duran, yazar , Nereden biliyorsunuz? Beni yakın bir insan farzediniz ve ken ihtiyarlıyan, konuşurken gençleşen gizlemeyiniz, ellerinizdeki pakette eski elbu adam, daha samimî: biseleriniz var, değil mi? Çünkü eviniz îçime doğdu, dedi. Sonra ayağa kalkarak Samiyenin ma~ den başka yerde değiştiniz. Allah aşkına nereden..» sasına yaklaştı: Biliyorum, başımdan geçti de bi Haydi, rica ederim, bana itimad liyorum. ediniz... Başmızdan mı geçti? Estağfurullah... Fakat... Evet, hem de geçen sene, tam Zaten ben o tarafa gidiyoıum. Geriye dönmenin hüznünü aratmıya bu gece, yılbaşı gecesi... Yılbaşı gecesi mi? cak bir gece yaşamak istiyen Samiye bir Evet... Tıpkı sizin gibi bir kız... kaç nevi tereddüd içinde idi. Mahalle bıciye baktı. Paketini alsın mı, bıraksın Boyu daha kısaca... Saçlan kumraldı... Topkapı taraflannda oturuyordu... Bar, mı? Almıya karar verdi. Kapınm ejiğinde balo, yılbaşı, gece yemeği, suvare... Omhâlâ tereddüd ediyordu. Adam yanına ründe hiç modern bir eğlence görme mişti. Çok istiyordu görmek... Onun bu geldi: Rica ederim, biraz yürüyeliro, iste zâfmdan istifade ettim. Işitiyor musunuz? «Istifade ettim!»"diyorum. Görüor mu rrezseniz dönersiniz, dedi. Caddeye beraber çıktılar. Hafif bir sunuz, ne canavarlanz biz! Samiye ürperdi. yağmur serpiyordu. İki adım attıktan Kaldınmın çok daraldığı bir noktada, sonra kız durdu. Adam ona doğru iğil erkek onun koluna girerek: mişti: Karşı tarafa geçelim, dedi, pake Size birkaç şey söylemek îstiyorum, dedi, ondan sonra gidiniz. Ben tehlikeli tinizi bana veriniz, Tarlabaşına epey yol bir insan değilim. Bu gece sizin kadar var, «yakm, çok yakın» dedim ben ve Mezarlığa yakın, bir iki adım daha müteessirim, fakat her gece böyleyim. Si sizi aldattım. Fakat maksadım size bunyür'iiüler ve durdular zinle beş dakika kadar kardeş olmak isti ları söylemekti, daha da söyliyeceğim, ğım, bir hikâye ki, bana rasgelnıeceydinlz yorum. Bakınız yağmur dindi. Şöyle bir mahallebicide halinizi gördüm ve anla sizin de hikâyeniz bu olacaktı. Bakın şudım. Şu otellerin önünden hızh geçelim. rada sakin bir pastacı var. Orada beş dakaç adım yürüyünüz. Cadde burada daha dar, daha karan kika oturalım. Sonra sizi evinize kadar oSamiye yürüdü ve sordu: lık ve kalabalıktı. Nekadar çok sarhoş tomobille götürmeme müsaade edersiniz. Ne söylemek istiyorsunuz? Otellerin önündeki dar kaldırunda ve var! İki adım yanlannda biri yere yıkıl Ben sizin buralarda değil, evinizde meskaranlık yan sokaklarda cazib ve korku mıştı. Samiye korkudan sıçradı. Yanın ud olmanızı istiyorum. Buna muvaffak olacağım. Evet. Bu gece yatağınıza g'rlu bir neş'e vardı. Herkes bağırıyor, sal daki erkek: Avukat Rıfkı iki yudum su içtikten lanıyor, gülüyordu. Sokağın içinde dört O kadar korkmayınız, diyordu, diğiniz vakit, yastığınıza sarılacak, ağlı«Allahım, sonra başını önüne iğdi, kaşlarını çattı, beş erkek bir kadını çevirmişleıdi, onu cinayetsaati henüz gelmedi, Galatada, yacak, sevincden ağlıyacak, kucaklamak istiyorlardı. buradaki Balıkpazannda, Kalyoncuda beni kurtardm!» diye dua edeceksiniz. bir müddet durdu. Sesini alçaltarak, ağır kimin öleceği henüz belli değildir, gece O cehennem gibi hayatmız cennet ola ağır devam etti: Samiyenin yanındaki adam: cak. Mahallenizin karanlıklarını ve hasta Hâlâ sarhoştu. Uçurum ona yıldızll Bunları siz görmemelisiniz, dedi, yansından sonra yer yer silâh sesleri, haykınşlar ve polis düdükleri duyulur. annenizin iniHlerini seveceksiniz. gök kubbesi gibi görünüyordu. Rüyada ah, bu gece size büyük bir faydam do Samiye durdu ve geriledi: Kadınlar geceyarısından sonra masaların lduğu kadar bile iradesine sahib değil" kunmasmı istiyorum. Annemin hasta olduğunu ne bili di. Biraz çırpınmaktan fazla itirazı ol altına devrilirler, tekme yahud bıçak yerSesinde genc ve yakın bir akraba iyiyorsunuz? madı. Yılbaşı gecelerinde büyük günahliği vardı. Samiye ona yan gozle baktı. ler; kızlar sabaha karşı ağlarlar. Türk annelerinin çoğu hastadır dî arın en güzel renklere ve ışıklara bürünSamiye titremeğe başlamıştı. Durdu: Paltosunun kalkık yakasile şapkası ara Rica ederim, dedi, paketimi bana onun için. Sizi kimbilir ne mahrumiyet müş tesir ordularına kim mukavemet edesında kalan yüzünün ' parçası hiç sesine lerle yetiştirmişlerdir. Kaçı bu cefaya bilir? Yeni yılın başına gerilen bu gızli, benzemiyordu. Kıllı ve kemikli, karışık veriniz, dönmek istiyorum. katlanabilir? Bahsettiğim kızın annesı de çapraşık, yaman tuzağa her sene birçok ve sert bir yüz. Fakat başını yukan kalErkek hemen paketi uzattı, sonra hasta idi. kızlar düşerler. İşte sizi ben bundan kur dırdıkça görünüp kaybolan gözlerinin yavaş yavaş geri çekerek: Samiyenin gene boğazı kuruyordu. taracağım. Hem daha nelerden kurtarafazla şişkin kapaklan, teessür içinde ve îimad ediniz bana, dedi. Buralar Istanbul tarafına giden boş bir tramvaya cağım, göreceksiniz. Hikâyemize gele ciddî bir adam olduğuna inandırıyorda. da değil, evinizde mes'ud olacağmızı sibaktı: lim. Kızcağız sabaha karşı ayılabildi. SüYanlarından geçen sarhoşlara karşı Sa ze inandıracak şeyler söylemek istiyo Ben dönmeliyim artık... diye tek zük gözleri o zaman tabiî yuvarlaklannı miyeye siper olarak ve sözlerini yolun rum. Doğru şeyler... rarladı. bularak açıldı. Hep aralık duran ağzı da sarsmtılarına göre ölçülmüş muntazam Samiyenin sesine ağlamaklar doldu: Şurada bir gazoz, bir limonata içi kapanmıştı: Yüzüme, odaya, perdelermin cümlelere ayırarak dedi ki: Ben buralara gelmedim, bir gencin niz de ondan sonra... Fena bir yer değil, aralığından müstehzi bir şafak sızan pen Ben avukatım, aile davalarına ba sözüne inandım, başka yere götürecekti emin olunuz... cerelere baktı, sonra gözlerini kapadı. kıyorum, bu âlemleri bilirim, sizin ma beni, iyi bir yere... Kızın iradesi çoktan bu gecenin eline Yanaklarına doğru birkaç damla yaş sız Meselâ Tokatlıyana, Perapalasa.. sum olduğunuzu da görüyorum, tahmin teslim olmuştu. Mukavemet edemedi. mıştı. Fazla değil. Hıçkırmadı. Benimle Pastacı dükkânma girdiler. İçi yaldızlı hiç konuşmadı. Sözlerime kısacık cevab* ve resimli kutularla dolu camekânlar ara lar verdi, sessizce giyindi, beni kucakla* sında bir küçük yuvarlak masanın başına dı, evet, kucakladı ve gitti. O gidij, bu oturdular. Bu dükkân da az aydınlık ve gidiş. Ben evine gitti sanmıştım. tenha idi. Kasada oturan kısa boyunlu, Samiye merakla doğruldu: omuzları kalkık ve üşüyor gibi duran bir • Nereye gitmiş? adam para sayıyordu. Beyaz gomlekli Vapura. başka bir adam elinde bir tepsile karan Ne vapuruna? lık bir kapıdan dükkâna girdi, tepsiyi b r Ada vapuruna. raktı, onlara geldi ve ne istediklerini öğ Adada mı oturuyordu ı rendikten sonra kasaya oturana rumca Hayır, Topkapıda. Fakat sabahbir şeyler söyliyerek uzaklaştı. leyin ilk Ada vapuruna binmiş ve hâlâ Avukat olduğunu söyliyen adam: içinde bulunduğumuz yılın birinci saba Benim ismim Rıfkı, dedi. Size ahı, kendini güverteden denize atmış. Uç dınızı sormıyacağım, ne farkı var sanki 1 Ayşe yahud Neclâ... Bu gece Beyoğlu gün sonra cesedini buldular. Samiye hayretten ve dehşetten katılaşna sizin gibi gelen kızların isimleri başka mıştı. Bu tekallus çözüldüğü zaman gabaşkadır ama talihleri hep birdir. Kısaca size hikâyeyi anlatayım: Ben o kızla ge rültülü bir hareket yapma&ından korkan çen yılbaşından bir ay evve' tamştım erkek: Susunuz! dedi, bunu sizden başka Tecrübe bize kızlarımızın ne istediklerin [Arfcası 11 inci sahi/ede] öğretmiştir. O kız gibi Topkapıda mı o «Şimdi size vak'ayı teferruatUe anlatayım...» dedi ve anlaitı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle